Dünyanın cazibesi, cilvesi, haşmeti, nimeti ve muhabbeti insanı kendine davet eder. Her türlü cazibesine rağmen, hakiki mü’min; dünyanın ahiret yolunda bir konaklama yeri ve fani olduğunu bilir, ebedî kalacakmış gibi ona bağlanmaz.

“Bazıları dünyayı yutsalar dahi tok olmazlar.”

Hazreti Mevlânâ’ya göre;
Dünya bir denizdir, insan da onun üzerinde yüzen bir gemi. İnsan dünyayı içine almadığı müddetçe üzerinde rahatça yüzer ama içine alırsa, gemi su alır ve batmaya başlar. Onun için mü’min, dünyayı avucuna alır, nimetlerinden istifade eder, fakat kalbine koymaz. Çünkü bir kalpte iki sevgi yani hem dünya, hem de ahret sevgisi birlikte bulunamaz.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri;

“Dünyayı kesben değil, kalben terk etmek lazımdır” diyor. Çünkü Hâlık ile mahlûkun sevgisi bir arada olamaz. Cem-i zıddeyn yani birbirine zıt olan iki şeyin bir arada, bir kalpte bulunması mümkün değildir. Allah-u Teâlâ dünyayı değil, dünyanın sevgisini kötülemiştir.

Hasan Basri’ye göre;

“Dünyayı seven ve ondan razı olan kimsenin kalbinden ahiret sevgisi çıkar.”

Onun için akıllı insan dünyayı avucuna alır ama kalbine koymaz.
Bir mü’minin kalbinde Cenab-ı Hakk’ın sevgisi varsa, bu kişinin elde ettiği dünya malı, ona zarar vermez.

Dünyayı kalbine koyanlar, her an için batmaya, gark ve telef olmaya mahkûmdur. Zira o kalp, kâinatın sahibinin mekânıdır. O’nun sevgisi ile dolmalıdır.

Hadis-i Kudsi de

“Ben göklere ve yere sığmam, fakat mü’min kullarımın kalbine sığarım” (Keşfü’l Hafa) buyrulmaktadır.

Yere ve göğe sığmayan Sevgili, insanın kalbine sığar. Ama insan buraya dünya muhabbetini doldurursa, su alan gemi misali batmaya başlar. Daimî ve hakîki sevgili Cemil-i Zülcelâl’in yerine insan fâni olan ve ahirette kendisine bir faydası dokunmayan dünya sevgisini doldurursa, hayat gemisi dehşet dalgaları arasında gark olur.

Dünya bezenip, süslenmiş geline benzer. Herkese kaş göz eder ve kendine celbeder. İnsanları peşinden koşturur ama kimseye yar olmaz. Yani güzel, cazibeli geline benzer. İnsanları kendine aşık eder ama hiç kimseyle gerdaha girmemiştir. Çünkü o, Sultan Süleyman (as)’a bile kalmamıştır. Bu bakımdan dünyaya gereği kadar değer vermek lazımdır. Öyle değil mi?

adarselim@gmail.com