Bayram; dini ve milli açıdan özel önemi olan ve topluca kutlanan günlerdir. Bayram kelimesinin Arapçası sözlükte Îd (el-Îyd); “adet halini alan sevinç ve keder, bir araya toplanma günü ve gidip tekrar gelen” anlamındadır.

Kur’an’da Îd (Bayram) şu ayette;

“Meryem oğlu İsâ (duâ ederek) dedi ki: “Allahım!. Rabbimiz!. Üzerimize gökten (öyle) bir sofra indir ki, bizim ilkimize de, sonrakilerimize de bayram ve Senden açık bir belge (Mu’cize) olsun. Bizi rızıklandır; Sen rızık verenlerin en hayırlısısın” [1] diye geçer.

Bayramlar; milletlerin inanç ve milliyetlerine göre önem kazanan ve vatanlarının bağımsızlığında meydana gelen olağanüstü günlerdir. Bu bakımdan İslam dininde Ramazan ve Kurban olmak üzere iki dini bayram vardır. [2]

Ramazan bayramı Şevval ayının ilk üç günüdür. Bayramdan önce fıtır sadakası, yani fitre verildiğinden dolayı Fıtır Bayramı da denilmektedir.

Hz. Peygamberimiz (sav)’in;

“Bu günümüzde yapacağımız ilk şey namaz kılmaktır” [3] hükmünce ramazan ve kurban bayramları; bayram namazlarının kılınmasıyla başlamakta olduğu vurgulanmaktadır.

Rahmet ve mağfiretiyle gönüllerimizi Allah’a yaklaştıran, fazilet ve bereketiyle ruhlarımızı olgunlaştıran, orucu, teravihi, mukabelesi, iftarı, sahuru, Kadir gecesi, zekât, sadaka ve diğer ibadetleriyle, bizleri Müslüman olduğumuzun şuuruna erdiren, mübarek bir Ramazan ayını geride bırakıp, Ramazan Bayramını milletçe ve bütün dünya Müslümanları ile birlikte Yüce Allah’ın bizlere bahşettiği Ramazan Bayramını sevinç ile kutlayacağımız gündür.

Bayram; Allah’a gerçek manada kul olmanın zevkine en üst seviyede varıldığı zaman dilimidir.

  • Toplumun ortak değerlerine saygı göstermektir.

  • Allah için sevmek, Allah için sevilmektir.

  • Büyük, küçük herkesi sevindirmek ve geçmişleri hatırlamak demektir.

  • Kur’an’a sahip çıkmak ve yaşadığı her ortamda O’nun havasını teneffüs edebilmektir

  • Resulullah (sav)’i sevmek olduğu kadar, onun sünnetlerini yaşayabilmektir.

  • İmanlayaşamak, imanla ölmek ve Rabbinin huzuruna imanla çıkabilmektir

  • Neşe, sevinç, sevme, sevilme ve sevindirme günüdür.

  • Toplumların milli birlik ve beraberlik duygularının zirveye ulaştığı, dayanışma ve kaynaşmanın daha yoğun yaşandığı en müstesna zaman dilimidir.

Erzurumlu Alvarlı M. Lütfü Efe bayram için;

“Can bula cananını

Bayram o bayram ola.

Kul bula sultanını

Bayram o bayram ola.

Mevla bizi affede

Bayram o bayram ola.

Cürm ü hatalar gide

Bayram o bayram ola” demektedir.

Bu duygularla bayram günlerinde; en başta anne ve babalarımız olmak üzere büyüklerimizi, hastalarımızı, komşularımızı, akrabalarımızı, dostlarımızı ve kabristanda yatanlarımızı ziyaret etmek gerekir.

Bu vesile ile fakirleri, yetimleri, kimsesizleri ve çocukları sevindirmek lazım. Küçük hediyelerle de olsa çocukların sevindirilmesi, bayramların gereklerindendir. Çocuklarımıza bayram vesilesiyle kendilerine değer verildiğini hissettirmek ve bayramın önemini onlara fark ettirmek gerekir. [4]

İnsan yalnız başına bayram yapamaz, yapsa bile bunun bir anlamı olmaz. Bayram toplum olarak kutlandığı takdirde bir anlam taşır.

“Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki merhamet edilesiniz” [5] hükmünce amel ederek barış ve sulh, birlik ve beraberlik, sevgi ve saygılı olmalıyız.

Hz. Peygamber (sav)’in;

“Bir Müslüman’ın diğer Müslüman’a üç günden fazla dargın durması helal olmaz” [6] emrine imtisal ederek; dargın ve küskünlüklerimizi bertaraf edip, dargınları barıştırıp, oruç ve ibadetlerle melekleşen müminler olarak, Ramazan bayramının anlamına uygun bir şekilde hareket etmeği görev bilmeliyiz. Bu nedenle dini ve sosyal yönü bulunan ramazan bayramını kalabalık ve büyük coşku içinde kutlanmasını hemen herkes arzu eder.

Hz. Peygamber (sav) Medine’ye hicret ettikten sonra, Medine halkının İran’dan alınma Nevruz ve Mihrican bayramlarını kutladıklarını gördü.

Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav):

“Allah sizin için o iki günü daha hayırlı iki günle, kurban ve ramazan bayramlarıyla değiştirmiştir” [7] mealindeki hadisiyle Nevruz ve Mihrican [8] bayramlarının kutlanmasını da yasaklamıştır. [9]

Bu husus Sünen-i Ebu Davud’da şöyledir:

Resûlullah (sav) Medine’ye teşrif ettiklerinde Medine’lilerin eğ­lenip oynadıkları iki günleri vardı.

Efendimiz (sav):

– “Bugünler neyin nesidir?” dedi. Cevaben;

– “Biz cahiliye devrinde bugünlerde eğlenirdik de­diler.”

Bunun üzerine Resûlullah (sav) de:

– “Şüphesiz Allah size bu günlerin yerine daha iyilerini, Kurban ve Fıtır günlerini (Kurban ve Ramazan Bayramlarını) verdi” [10] buyurdu.

 

DİP NOTLAR
[1]– Maide, 5/114.
[2]– Kurban Bayramı; Zilhicce ayının onuncu günü başlayan dört gündür.
[3]– Buharî,Îdeyn, 3; Müslim, Edahi, 7.
[4]– DİB, Bayram Hutbesi, Komisyon.
[5]– Hucurat, 49/10.
[6]– Buhari, Edep, 57, Müslim, Birr, 23.
[7]– Müsned, 3/103, 235; Ebu Davud, Salat, 245; Nesai, Salatü’l-Îdeyn, 1.
[8]– İlkbaharın ilk günü olan 21 Mart’a rastlayan “Nirûz veya Nevruz” ile Sonbaharın ilk günü olup 21 Eylül’e rastlayan “Mihricân” denilen günlerdir.
[9]– DİA, Bayram Md.
[10]– Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yay. 4/257-258.

 

(S. ADAR, “Üç Aylar Ve Ramazan” eserimden)

adarselim@gmail.com