Çocuk gördüğünü, izlediğini, işittiğini, kısaca yaşadığını öğrenir. Çocukların yetiştirilmesi ve eğitilmesinde; aile, okul ve çevrenin etkisi ve rolü büyüktür. Çocuk dünyaya gözlerini açtığı günden itibaren gördüklerini, anne karnındayken dahi işittiklerini kaydetmekte ve hayatı boyunca yaşamını ekseriyetle bu mihver üzere sürdürmektedir.

Hemen hepimizin bildiği üzere; çocukların anne baba ve hatta büyüklerinin rollerini oyunlarında sergilerler. Bu bakımdan çocuk küçüktür, bebektir denilemez.

Başta aile olmak üzere, çevre (akrabalar ve yaşadığı muhit, yani yakın ve uzak çevre) ve okul üçlüsü, adeta bir heykeltıraşın taşı yontarak insan şekline getirdiği veya çocukların oyun hamurundan insan şeklini verdikleri gibi, söz konusu bu üçlü de, aynı şekilde gerçek canlı olan çocuğun yaşam şeklini belirlemektedir.

Bu konuda farklı değerlendirmeler yapılabilir. Ama bir bakış açısıyla da; çocukların büyüklerden ve çevresinden öğrendiklerinin bir kaçını kısaca şöyle sıralayabiliriz.

Bir Çocuk:  

* Sürekli eleştirilmişse;  Kınama ve ayıplamayı öğrenir.

* Kin ortamında büyümüşse;  Kavga etmeyi öğrenir.

* Alay edilip, aşağılanmışsa; Sıkılıp utanmayı öğrenir.

* Devamlı utandırılarak terbiye edilmişse; Kendini suçlamayı öğrenir.

Bir çocuk korku içinde yaşarsa; Korkmayı öğrenir.

Bir çocuk kıskançlık içinde yaşarsa; Nefret etmeyi öğrenir.

Gülünç duruma düşürülen çocuk; Çekingen olur.

* Sürekli tenkit edilen çocuk; Her zaman kendini kabahatli bulur ve kendine güveni kalmaz.

Yalan söylemeyi işitir ve görürse; O’da yalancı olur.

Kendisine inanılmayan çocuk; Yalancı ve dolandırıcı olur.

Kin ve nefret içinde yaşayan çocuk; Düşmanca duygular geliştirmeye başlar.

* Övülmüş ve beğenilmişse; Takdir etmeyi öğrenir.

* Haklarına saygı duyularak büyütülmüşse; Adil olmayı öğrenir.

Daima dürüst muamele görürse; Adaletli olmayı öğrenir.
* Güven ortamı içersinde yetişmişse; 
İnançlı olmayı öğrenir.

* Kabul ve onay görmüşse;   Kendini ve insanları sevmeyi öğrenir.                          

* Aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse;  Bu dünyada mutlu olmayı öğrenir.

Bir çocuk vermeyi öğrenirse; Dostluğu ve merhameti öğrenir.

Bir çocuk sevilirse; Sevmeyi öğrenir.

Çocuk kendine cesaret veren bir çevrede yaşarsa; Kendine güvenmeyi öğrenir.

Çocuk onu öven bir çevrede yaşarsa; O’da takdir etmeyi öğrenir.

* Desteklenip, yüreklendirilmişse;  Kendine güven duymayı öğrenir.   

* Hoş görü ile yetiştirilmişse; Sabırlı olmayı öğrenir.

Kendisine sabırla muamele yapılan çocuk; Hoşgörülü olmayı öğrenir.

* Çocuk olay ve tazyiklere karşı mücadeleyi görürse; Azimli olmayı öğrenir.

* Kendine değer veren bir çevrede büyürse; Bir gayesinin olduğunu öğrenir.

* Çocuklar anne babanın söylediklerinden çok; Onların davranışlarını gözlemleyerek öğrenir.

Bu bakımdan unutulmaması gereken; her insan yaratılış itibariyle lekesiz, tertemiz, iman ve İslam’a en müsait bir hüviyette doğar. Rabbimiz şöyle buyurur:

“O halde (Habibim) sen yüzünü bir muvahhid olarak dine yönelt. Allah’ın insanları yaratmasında esas aldığı o fıtrata uygun hareket et.” (Rum, 30/30)

Hz. Peygamber (sav)’de şöyle demiştir:

“Her doğan, İslâm fıtratı üzerine doğar. Sonra, anne babası onu Hıristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar.” (Buhârî, cenâiz 92; Ebû Dâvut, sünne 17; Tirmizî, kader 5)

Bu ayet ve hadiste verilen mesaj, İslâm fıtratı üzere doğan çocukları batıl inançların, menfi ideolojilerin yahut sefahat odaklarının eline düşmekten koruma, hayat tarzını öğretme konusunda anne babaya düşen büyük görev ve sorumluluğun olduğunu ihtar etmektedir.

Unutmayınız ki çocuk; ANNE BABA VE ÇEVRENİN ORTAK ESERİDİR.

 

adarselim@gmail.com