İnsan; doğum ve ölüm arasındaki “zamanı” en anlamlı bir şekilde değerlendirmelidir.
İnsan yaşadığı her ‘an’da Allah’ın rızasını aramalıdır.
Müminler hayatlarını, Allah’ın razı olacağı şekilde ilim tahsili yapmak, ilk emir olan “Oku” emrine uymak, tefekkür edip düşünmek, tebliğ yapmak, İslam ahlakını yaymak için çaba göstererek geçirmelidirler. Zira ihsan-ı İlahi haricinde, insanların ahrette görecekleri mükâfat veya mücazatın tamamı bu dünyada kazanılmaktadır.
Hadis-i Şerifte “Dünya ahretin mezrasıdır”[1] insan burada ne ekerse ahirette onu biçeceği bildirilmektedir. Bu bakımdan dünya hayatı çok kısa, yapılacak işler ise, o nispette çoktur. Bu anlamda dünyadaki vakit müminler için çok değerlidir.
Bu dünyada insanın en kıymetli sermayesi ömrüdür. Müslüman, ömrünün her anını iyi değerlendirecek, hem bu dünya hem de ahiret hayatını kendine verilen bu ömür sermayesi ile kazanacaktır. Böylece hem kendine ve ailesine, hem milletine ve devletine, hem de tüm insanlığa faydalı olacaktır. Bu bakımdan;
“Boş ve faydasız işleri terk etmek, kişinin İslamiyet’inin güzelliğindendir.”
“İki nimet vardır ki, insanlardan çoğu bu nimetleri değerlendirmekte aldanmıştır: Sağlık ve boş vakit.”
“İki günü eşit olan ziyandadır.”[2]
Hz. Peygamber (sav) emriyle de her gün yeni bir gelişme içinde olunması öğütlenirken, boş ve faydasız işlerle uğraşmanın da zarar olduğunu bildirmektedir.
Cenab-ı Hak;
“Allah’ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma”[3] fermanıyla da dünya ve ahret dengesinin kurulmasını emir buyurmaktadır.
Sağlık olmadan birçok ibadeti eda edemeyiz. Sosyal ve kişisel hayatta bazı zorluklarla karşılaşabiliriz. Çünkü sağlık olmayınca hayat sıkıntılı bir hal alır. Muhakkakki, meşguliyetsiz boşa tüketilen zamanlarımız hepimizin vardır.
Boşa harcadığımız zamanımız; bazen vücudun ihtiyacı dışında fazla uyku, bazen ayaküstü gereksiz sohbetler, malayani ile iştigal, bazen ihtiyaç harici bilgisayarla uğraşmak ve TV karşısında uyuşup kalmamıza, hatta bilgisayar ve TV ile hipnotizma olmamıza kadar sebep olan etkenler karşısında boşa geçen saatlerimiz olarak ortaya çıkabilir.
Bu nedenle zamanı ne kadar hızlı kaybettiğimizin farkına bile varmayabiliriz. Günlük uğraşlar içerisinde yitirdiğimiz en önemli şey aslında zamanımızdır. Çoğu zaman nasıl geçtiğini dahi fark edemiyoruz. Boş vakit geçirmeyi güzel görmek, şeytanın insanlara verdiği bir telkindir. Bilinçli ve şuurlu kişilerin kullandığı ifadeyle “zaman öldürmek” demektir. Kur’an’da müminlerin vasıfları beyan edilirken;
“Onlar ki; faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler.”
“Onlar, (boş-anlamsız) faydasız boş bir şeyle karşılaştıkları zaman, sükûnet ve vakarla geçip gidenlerdir.”[4]
Ayetlerde bildirildiği üzere; kendimizi faydalı iş ve konulara vermemiz bir emr-i İlahidir. Allah’a dosdoğru iman eden kişiler olarak günlük hayatımızın hep doğruluk, fazilet, adalet, ciddiyet, salih amel ve hayırlı işlerle geçmesi gerekmektedir. Mü’min olarak -Kur’an’ın açıkladığı üzere- her şeyin en ciddisini, en iyisini ve en güzelini yapmakla yükümlüyüz. Boşa geçirecek zamanımız yoktur ve de olmamalıdır.
Aslında boş zaman etkinlikleri olarak; bulmaca çözme, matematik ve coğrafya bilmeceleri, zekâ oyunları, satranç gibi zihinsel etkinlik gerektiren oyunlar, resim çalışmaları, desen ve çeşitli girift yazı çalışmaları vb. faaliyetler ile boş zamanlar değerlendirilebilir. Boş zamanı değerlendirirken aynı zamanda da dinlenme gerçekleşmiş olacaktır. Böylece dinlenirken çalışmak ve boş zamanları değerlendirirken de dikkat toplamayı gerektiren etkinliklerle uğraşmak neticesinde de bilgi, beceri kazanırken gerçek anlamda da dinlenmiş olunacaktır.
Hz. Peygamberimiz (sav) buyurmuş ki:
“Beş şey geçmeden beş şeyin kıymetini biliniz:
İhtiyarlanmadan önce gençliğin; hastalanmadan önce sağlığın; fakirlik gelmeden önce zenginliğin; meşgul olmadan önce boş vaktin; ölmeden önce hayatın”
Cenab-ı Hak’ta Kur’an-ı Kerimde;
“O halde önemli bir işi bitirince hemen diğerine koyul. Ancak Rabbine yönel ve yalvar”[5] emir ve mesajıyla bizlere yol göstermektedir.
DİPNOT:
[1] Keşfu’l-Hafa, 315, hn:1310-1320.
[2] Tirmizi, Zühd, İbn Mace, Fiten; Buhari, Rikak; Deylemi, Firdevs, III.
[3] Kasas, 28/77.
[4] Mü’minun, 23/3; Furkan, 25/72.
[5] İnşirah, 94/7-8.
adarselim@gmail.com
(S. Adar, Her İnsan Sınavda, eserimden)