Dünya mutluluğunun temelini oluşturan unsurlardan en önemlisi evliliktir. İnsanın mutlu ve huzurlu olması ve neslinin devamı, ancak evlilik ile mümkün olabilmektedir. İslam dini, evliliğin yükünü kaldırabilecek her erkeğin evlenmesini ister. Zaruret olmadıkça bekârlığı hoş karşılamaz. Yüce Allah, Kur’an-ı Kerimde şu emirlerle evliliği teşvik etmektedir.

“Size helâl olan kadınlarla evlenin”

“Bekârlarınızı evlendirin” (Nisa, 4/3; Nur, 24/32)

Hz. Peygamber (sav), evliliğin önemini şöyle beyan etmiştir:

“İzdivaç ediniz; çoğalınız. Ben kıyamette, sizin kesretinizle iftihar edeceğim.”

“Gençler! Sizden durumu müsait olan hemen evlensin. Zira evlilik gözü (haramdan) çevirir ve iffetin korunmasına daha çok vesile olur.”

“Her kim evlenirse dininin yarısını tamamlamıştır.”

“Nikâh benim sünnetimdir. Bundan yüz çevirenler benden değildir.”

(Feyzü’l Kadir, 3:269, hn: 3366; Keşfü’l Hafa, 1021; Buhari, Nikâh, 1, 2, Savm, 10;  ; Müslim, Nikâh, 5, 1-3; Nesâî, Nikâh, 4, 3, Siyam, 43; Dârimî, Nikâh, 3, 2; Ahmed b. Hanbel, II, 158; III, 241, 259, 285; V, 409; Ebu Davud, Nikâh, 2; Tirmizî, Nikâh, 1; İbn Mâce, Nikâh, 1; Ahmed b. Hanbel, I, 57, 378, 424, 425, 432)

Evlilik süresinin biri sınırlı ve kayıtlı, diğeri sınırsız ve sonsuz hayat olacak şekilde ele alınır. Bu nedenle evlilik süresi iki ana bölümden oluşur.

* Dünya hayatı evlilik süresi.

* Ahiret, cennet hayatı evlilik süresi.

 

a) Dünya Hayatı Evlilik Süresi

Ahiretin ceza ve mükâfatı bu dünyada kazanılmakta ve burada ekilen amellerin hasadı da asıl olarak ahirette alınmaktadır. Dünya hayatının temeli, esası, sütunu, binası da toplumun çekirdeğini oluşturan aile, yani evliliktir. Ailenin temel üyeleri anne ile babadır. Yani erkek ile kadının nikâhlanmasıyla başlayan ve süresi bilinmeyen bir beraberliktir.

Bu birlikteliğin ömrünü “UYUM VE DOYUM” etkilemektedir. Evlilik “karşı cinsten iki kişinin birlikte yaşamak, yaşantılarını paylaşmak, çocuk sahibi olmak ve nesil yetiştirmek gibi amaçlarla yapılan beraberliktir. Diğer bir ifade ile aileyi meydana getiren evlilik, “karşıt cinsten iki kişinin dinî emir, gelenek ve töre ile kanuni ve yasal bağlarla kurdukları biyo-psiko-sosyal bir kurumdur.

Evlilikten beklentiler ve evliliğe yüklenilen anlam; uyumlu doğru kişiyi bulmak önemlidir. Beklentiler, eşler arasındaki uyumun da kalitesini belirler.

Bu dünyada evlilik süresi ayrılma ve boşanma olarak veya ölümle belirlenebilir. Bazı aileler kısa zaman birkaç yılda, bazıları ise çok uzun yıllar sonra boşanmakta ve eşler ayrılmaktadır. Buna etki eden biyo-psiko-sosyal-ekonomik nedenler olduğu gibi, uyum-doyum-kanaat-hoşgörü ve beklentiler de evlilik süresinin etkenleri arasında yer almaktadır.

 

1- Evlilikte Boşanma İle Ayrılmak

Evliliğin ilk yıllarında “Sen ve Ben Kavgası” yani düğünden sonra başlayan karı koca arasındaki; hâkimiyet ve reislik kavgası, bağımsızlık mücadelesidir. Çünkü evliliğin ilk gün ve yıllarında, evli çiftler arasında bağımlılık ya da bağımsızlık mücadelesi çoğunlukla olur.

Buna birde kendi ailelerinden özellikle annelerinden sözde öğüt almış bireylerle evliliğin huzur ve mutluluğunu kaçırır. Çünkü evlilikte “kendini ezdirme”, “ipin ucunu sıkı tut, bir kere kaçırırsan daha eline alamazsın” öğütleri neticesinde iç savaşlar devam eder ve evlilik süresi de kısa zamanda biter.

Sen-ben kavgaları ve uyumsuzluklar sonucu vücut kimyası bozulacak, huzur kaçacak, sıkıntılar başlayacak, ruhsal yapı olayların düzeyine göre etkilenerek bozulacaktır. Böyle bir yapıyla cinsel ilişki kurulacak sonuçta Yüce Allah karı kocanın bu birleşmesinden bir çocuk nasip ederse, çocuğun hem ruhsal hem de bedensel yapısında bozukluklar olacaktır.

Karı koca arasında yapmacık ilişkiler, zoraki gülümsemeler, istekliymiş gibi gözüken cinsel ilişkiler yapılsa bile, sıkıntılı beden hücreleri, ruhsal fırtınalar, sessiz negatif düşünceler, muhtemel olacak çocuk üzerinde maddî ve manevî etkileri büyük olacaktır. Evli çiftlerde sen-ben kavgası; daha çok İslamî bilgilerden yoksun olma veya yetersiz bilgiden kaynaklanmaktadır. (bkz. EVLİLİKTE UYUM DÖNEMİ: Sen, Ben Kavgası’nın Çocuğa Etkisi- www.selimadar.net)

Hadis-i Şerifte şöyle bildirilir:

“Allah’ın, helal kıldıkları arasında en sevmediği şey talak / boşanmadır.” (Ebu Davud, Sünen, Talak, 3, hn: 2177; İbn Mace, Talak, 3, hn: 2018)

Sonuç itibariyle uyumda – doyumda – kanaatte – hoşgörüde, her türlü beklentilerin hepsi de karşılıklıdır. Biyo – psiko – sosyal – ekonomik nedenlerde tek taraflı olamaz, bunlarda çift yönlüdür. Öyle ise boşanma ve ayrılmaya ne gerek var? Çiftlerde şefkat, merhamet, acıma duygusu, hatta birazcık vicdan ve iyi bir muhasebe yapılsa, ben çocuğumu seviyorum diyenlerde varsa; çocuklara haksızlık edilmez ve edilemez olduğundan boşanma ve ayrılma da olamaz ve olmamalı.

Ayrılanlar arasında yüzde onu ancak mutlu olabilmiş ve ihtimal gelecekte de yüzde onu mutlu olabilecektir. Ya geriye kalan bin pişman olmakta, fakat ok yayadan ayrıldığında geri dönüşü olmamaktadır. Yüzde doksan gelenler gidenleri arattırır, ama iş işten geçtiği için zehirde olsa bu bela içilir hal aldığını çevresinde gözlem yapanlar çok iyi bilirler.

 

2- Evlilikte Ölüm Sonucu Ayrılmak

Ölüm; kimin ne kadar yaşayacağının, bu dünyadan ne zaman ayrılacağının vaktidir. Bu vakti kimse bilemez. Çünkü ecel gizlidir ve mugayyebat-ı hamsenin (beş bilinmeyen şey) içinde yer alır. Ancak gerçek olan ve bilinen durum “herkes ölecek yaştadır”, yani bebekten yüz elli yaşındaki ihtiyara ve bunlar arasında ki çocuk, genç ve yetişkin insanların hepsi de ölecek yaştadırlar.

Bu nedenle düğün gecesinde ölenler bir tarafa, iki, üç veya beş yıl içerisinde ölenler var. Fakat elli yıl sorun ve sıkıntısız evliliğini devam ettirenlerde mevcuttur. Bazı bayanlar kendilerine göre, sanki hep yaşlılar çabuk ölecekmiş gibi hesaplar yapmakta. Uzun yıllar yaşayacak gençleri aramaktadırlar. Bir anlamda doğru olsa bile, ebedî hayatı da dikkate almak gerekmez mi? Ecel gizli diyor, herkes ölecek yaşta olduğunu kabul ediyor, ama kırk ve ellili yaşları hemencecik öldürüyor, fakat otuzlu yaştakileri uzun ömürlü kabul ediyor bu bir tezat değil midir?

Öngörü, tahmin, değerlendirme bilinen şeylerde olur. Bilinmeyen ve gaybi olan hiçbir şeyde öngörü ve tahmin işe yaramaz. Madem ölüm haktır ve mutlaka gelecektir. Madem ölüm ölmüyor ve ecel gizlidir, her vakit gelebilir. Madem bu hayat-ı dünyeviye gayet süratle gidiyor.

Bu nedenle evlilik süresine sadece bu dünya hayatı noktasında bakılmamalı, ahiret ve cennet hayatı da işin içine katılmalı. Ülkemizde TUİK’in verilerine göre ortalama yaş ömrü 78 iken, biz bunu 100 yaş olarak kabul etsek bile, yaşam bu kadar olacak. Fakat ahiret ve cennet hayatı ise ebedî / sonsuz hayattır. Sonsuzdan hangi rakamı, sayı ve miktarı çıkarırsanız çıkarın yine sonsuz kalacaktır. Ayetin ifadesiyle;

وَمَا هٰذِهِ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَٓا اِلَّا لَهْوٌ وَلَعِبٌؕ وَاِنَّ الدَّارَ الْاٰخِرَةَ لَهِيَ الْحَيَوَانُۘ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ

“Bu dünya hayatı hakikatte sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Ahiret yurduna gelince işte ASIL HAYAT odur; keşke bunu bilselerdi!” (Ankebut, 29/64)

وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا اِلَّا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَلَلدَّارُ الْاٰخِرَةُ خَيْرٌ لِلَّذٖينَ يَتَّقُونَ اَفَلَا تَعْقِلُونَ

“Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlencedir. Elbette ki ahiret yurdu Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?” (Enam, 6/32)

وَابْتَغِ فٖيمَا اٰتٰیكَ اللّٰهُ الدَّارَ الْاٰخِرَةَ وَلَا تَنْسَ نَصٖيبَكَ مِنَ الدُّنْيَا

“Allah’ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma.” (Kasas, 28/77)

Her insan, özellikle de mü’minler için önemli olan, “ahiret yurdu” ndaki asıl hayatı kurtarması, oradaki huzur, mutluluk ve esenliği için çalışmasıdır. İşte insan, hedefini dünyanın geçici zevkleriyle sınırlamayıp kendini “baki kalan salih işler”e (Kehf 18/46) adadığı takdirde sadece ahireti için çalışmakla kalmayıp dünyasını da anlamlı kılmış olacaktır.

 

b) Ahiret, Cennet Hayatı Evlilik Süresi

Ahiret, gayb âlemine ait olduğundan Kur’an ve hadislerin bildirdiği kadarını ancak bilmekteyiz. Ahiret hayatı, cennet ve cehennem olmak üzere iki ana bölüm ve arafat’tan ibaret olan ebedî hayat yurdudur.

Cennet, Allah’ın iman eden, salih amel işleyen ve Allah’ın rızasını kazanan kullarına mükâfat olarak hazırladığı ebedî, sonsuz mutluluk yurdu ve asli vatandır. Cennet ehli, akil baliğ olmadan ölen çocuklar hariç, insan dünya hayatında kaç yaşında iken vefat ederse etsin, cennette aynı yaşta olacağı asli kaynaklarda bildirilmektedir. Kur’an-ı Kerim’de yer alan cennetle ilgili ayetler ve bu ayetlerin hadislerdeki açıklamalarına göre, cennet ehlinin yaşı hem erkeklerde, hem de kadınlarda gençliğin olgun aşaması otuzlu yaşlardır. Bu otuzlu yaşlar, hem beden hem ruhi yapı bakımından ömrün en dinamik, enerjik, verimli ve sağlıklı dönemini oluşturmaktadır.

“Ve ON BEŞ yaşına girmeden, yani HADD-İ BÜLUĞA vasıl olmadan vefat eden çocuklar,

وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَ

ile tabir edilen Cennet çocukları şeklinde ve Cennet’e lâyık bir tarzda gayet süslü, sevimli bir surette, onları Cennet’te dahi peder ve validelerinin kucaklarına verir. Veledperverlik hislerini memnun eder. Ebedî o zevki ve o lezzeti onlara verir. Zira çocuklar sinn-i teklife girmediklerinden; ebedî, sevimli, şirin çocuk olarak kalacaklar. Dünyadaki her lezzetli şeyin en a’lâsı Cennet’te bulunur, yalnız çok şirin olan veledperverlik, yani çocuklarını sevip okşamak zevki -Cennet tenasül yeri olmadığından- Cennet’te yoktur zannedilirdi.

İşte bu surette o dahi vardır. Hem en zevkli ve en şirin bir tarzda vardır. İşte kabl-el büluğ evlâdı vefat edenlere müjde.” (B. S. Nursî, Sözler, 648; Mektubat, 78)

Nebe sûresi 78/33. ayette yer alan, “kevâibe, etrâbâ” kelimelerinin anlamına göre cennet ehli ayette yer alan KEVÂİB “güzel görünümlü, şerefli” ETRÂB ise, “yaşıt eşler” şeklindeki anlamı dikkate alındığında şöyle tercüme etmek gerekir.

وَكَوَاعِبَ اَتْرَابًا

“Şerefli ve güzel görünümlü, yaşıt eşler”

Bu kelimelere verilecek manalara göre; “eşleriyle yaşıt kızlar” yani erkeklerle kızlar aynı yaşta olacaklarını söylemek mümkündür.

Kur’an’da cennetlik olan erkeklere temiz eşler vaat edilmektedir. (Bakara, 2/25; Al-i İmran, 3/15; Nisa, 4/57; Sad, 38/52, Vakıa, 56/37 ve Nebe 78/33)

Bu ayetlerde, cennet ehli olan erkeklere verilecek eşlerle ilgili, “bekâr, aynı yaşta, sadece eşlerine düşkün, gözlerini onlardan ayırmayan” şeklinde nitelemeler yapılmıştır.

Salih amel işleyenler için altından ırmaklar akan cennetlerin varlığı ve ebedi kalacakları özellikle de TERTEMİZ zevcelerin olduğu şöyle bildirilmektedir:

وَلَهُمْ فٖيهَا اَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَهُمْ فٖيهَا خَالِدُونَ

“Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedî kalacaklardır.” (Bakara, 2/25)

خَالِدٖينَ فٖيهَا وَاَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَرِضْوَانٌ مِنَ اللّٰهِ

“İçinde ebedî kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah’ın rızası vardır.” (Ali İmran, 3/15; Nisa, 4/57)

وَعِنْدَهُمْ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ اَتْرَابٌ

“Yanlarında gözlerini kendilerinden ayırmayan yaşıt eşler vardır.” (Sad, 38/52)

 لِاَصْحَابِ الْيَمٖينِ  * فَجَعَلْنَاهُنَّ اَبْكَارًا  *عُرُبًا اَتْرَابًا  * اِنَّا اَنْشَاْنَاهُنَّ اِنْشَاءً

“Biz onları yepyeni bir yaratılışla yarattık. Onları ahiret mutluluğuna erenler için, hep bir yaşta eşlerini çok seven gösterişli bakireler yaptık.” (Vakıa, 56/35-38)

Bu ayetler, dünyada yaşlanan kadınlar için, cennette genç kızlar haline getirilecekleri ve kocaları yanlarına her vardıklarında kendilerini bâkire bulacaklarını müjdelemektedir.

“Evet, Cennet bütün lezaiz-i maneviyeye medar olduğu gibi, bütün lezaiz-i cismaniyeye de medardır.” (Sözler, 497)

وَلَهُمْ فٖيهَا اَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَهُمْ فٖيهَا خَالِدُونَ

Ayetin tefsirini Risale-i Nur Külliyatından nakledelim:

Lehüm: Bu kelime ihtisası ifade ettiği cihetle, o ezvacın onların mülkü ve onlara mahsus olduklarına delalet ettiği gibi, dünya kadınlarından başka

 حُورٌ عِينٌ

ile tabir edilen bir kısım kadınlar da onlar için yaratılmış olduğunu imaen gösteriyor.

Fiha: Cennet o kadınlara zarf ve mesken olduğundan anlaşılır ki, o kadınlar o yüksek Cennet’e lâyıktırlar ve aynı zamanda Cennet derecelerinin yüksekliği nispetinde onların hüsünleri de yükseliyor. Ve keza Cennet’in de onlar ile müzeyyen olduğuna gizli bir îma vardır.

مُطَهَّرَةٌ

Bu kelime tef’il babından ism-i mef’ul olduğundan, herhalde tathir edici bir fâil vardır. O fâil de, ancak yed-i kudrettir. Binaenaleyh yed-i kudretin tathir ve tenzih ettiği kadınların tavsifleri kabil değildir. Ve keza “mutahharreten” kelimesi müteaddi olduğuna nazaran, o kadınların taharetleri kendilerinden olmayıp, başkasından onlara sirayet etmiş olduğu anlaşılır.

Binaenaleyh dünya kadınları da Cennet’e girdikten sonra bir tetahhur ve tasfiye ve tasaykul ameliyatıyla güzellikte hurilerin derecelerine çıkacaklarına delalet eder.

وَ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

Yani: Onlar da, ezvacları da, Cennet de, Cennet’in lezaizi de hep ebedîdirler.” (İşarat-ül İ’caz, 154)

Hadis-i Şeriflerde şöyle bildirilmektedir:

“Cennet halkı kıyamet günü Âdem’in suretinde, OTUZ ÜÇ YAŞINDA, bıyıklı, bedenleri kılsız ve karagözlü bir sima hâlinde haşr edilirler. Sonra cennette bulunan bir ağacın yanına götürülürler ve ondan elbise giyinirler, artık ne elbiseleri eskir ve ne de gençlikleri kaybolur.” (Kenzu’l-Ummal, hn: 39383; Tirmizî, hn: 2539)

“(Ruh üflenmiş) bir düşükten bir pirifâniye kadar (cennetlik olan) her kes OTUZ ÜÇ yaşında, Âdem’in suretinde, Yusuf’un güzelliğinde, Eyyub’un ahlakında bıyıklı,  bedenleri kılsız ve karagözlü bir simayla haşr edilirler.” (Kenzu’l-Ummal, hn: 39384)

“Allah (cc) buyurdu ki:

Ben, salih kullarım için, hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiç kimsenin kalbinden geçirmediği (aklına gelmeyen) nimetler hazırladım. Dilerseniz Allah Teâlâ’nın şu sözünü okuyun: “Yaptıklarına karşılık olarak onlar (mü’minler) için (gözlerin hoşnut olacağı ve gönüllerin huzur bulacağı) ne mutluluklar saklandığını hiçbir nefis bilemez.” (Buhari, hn: 3244; Müslim; hn: 2824)

“Cennetlikler, vücudunda hiçbir kıl olmayan, bıyığı çıkmamış, sakalı bitmemiş ve yaratılıştan gözleri sürmeli, OTUZ ÜÇ yaşlarında kimseler olarak cennete girecekler. Cehennemliklerde aynen böyle yaşta olacaklar.” (Tirmizi, hn: 2545, 2562)

Bu yaş ifadesi dünyanın yaşına göre değildir. Yani nasıl ki insan en mükemmel yaş olarak bu dönemde bulunur. Onun gibi insan cennette olması gereken en mükemmel durumda bulunacak demektir.

Yaşlı bayanların OTUZ ÜÇ yaşlarında bakireler olarak cennete alınacağı aşağıdaki hadiste şöyle ifade edilmektedir: Yaşlı bir kadın Hz. Peygamber (sav)’in yanına gelerek:

– “Ey Allah’ın Resulü, beni cennete yerleştirmesi için Allah’a dua eder misin?” dedi.

Hz. Peygamber:

– “Ey falancanın annesi! Şu bir gerçek ki yaşlılar cennete gitmezler” buyurdu.

Bunun üzerine kadın ağlayarak çıkıp gitti. Az sonra Hz. Peygamber:

– “Gidin ona söyleyin ki, kendisi yaşlı haliyle cennete girmez.

Yüce Allah şöyle buyurdu:

“Biz o kadınları, yepyeni bir yaratılışla yarattık. Böylece onları bakire kızlar yaptık”  (Vakıa, 56/35-37)

“Aranızda ölüm (ün keyfiyyetini, zamanını, mekânını ve ecellerin miktarını) biz takdir ettik. Bize engel olacak hiçbir güç yoktur. Sizin yerinize benzerlerinizi getirelim ve sizi bilmediğiniz bir yaratılışla yeniden yaratalım.” (Vakıa, 56/60-61)

Cennetlikler en üstün vasıflarla donatılmış yeni bir bedenle ödüllendirileceği gibi, yaşlılığın getirdiği olumsuzluklardan da kurtulacaklardır.

عُرُبًا اَتْرَابًا

“Biz onları bakireler, yaşıt sevgililer kıldık” (Vakıa, 56/37) ayeti haber vermektedir.

Biz onları yeniden yaratınca bakire, ‘urub ve etrâb yaptık’ ayetinde geçen “urub” kelimesi kocasına sevgili olan, kocasına âşık kadın demektir. “Etrâb” ise yaşıt, kocalarıyla aynı yaşta kızlar demektir. Yani “birbirine denk,  aynı yaş ve hepsi de OTUZ ÜÇ yaşındadır. Cennetlik erkek ve kadınların aynı yaşta yaratılmış olmaları, onların ahiretteki vücutlarının, dünyadaki vücutlarıyla aynı olmadığına işaret etmektedir.

Bazı hadislerde şu bilgilerde verilmektedir:

Cennetliklerin en aşağı derecede olanının seksen bin hizmetçisi ve yetmiş iki karısı vardır. (Tirmizi, Cennet, blm. 23, hn: 2562)

Erkeklerin 72 hanımı olacak, bir an bile cinsel iktidarsızlık yaşamayacaklar. (İbn Mace,  Zühd, blm: 39, hn: 4337) Erkeklere verilen iki bayanın (hurilerin) kemiğinin içindeki ilik bile görülebilecektir. (Buhari, Bedü’l-Halk, blm: 8, hn: 55; Müslim, Cennet, 7) Onlardan her bir erkeğin iki karısı bulunacak her kadının üzerinde yetmiş kat elbisesi olacak, bu elbiselerin arkasından bile o kadınların ilikleri görülecektir.” (Tirmizi, Cennet, hn: 2533; Müsned; 10702) Saç ve kirpikleri dışında vücutlarında tüy bulunmayan (Tirmizi, Cennet, hn: 2539) kısaca hadis kitaplarında cennet bayanlarının sayılarında fiziksel ve cinsel özelliklerinde Kur’an’da hiç bulunmayan ayrıntılara yer verilmiştir. Şöyle ki:

“Allah (cc) sizden cennete dâhil ettiği her adama YET­MİŞ İKİ zevce verir. Bunlardan ikisi gözleri geniş hurilerden ve yet­mişi cehennemlik olanlardan kalma mirasındandır. Bu zevcelerin hep­sinin kadınlığı çok şehvet çekicidir ve cennetlik olan her adamın şeh­vet gücü daimidir.” (İbni Mace, Zühd, blm. 39, hn: 4337)

Netice-i kelam; vildan, gılman ve cennet çocukları hariç, ahiret yaşı, yani cennet ve cehennemde herkes 33 (otuz üç) yaşında olacağı ayet ve hadislerden anlaşılmaktadır.

Ahiretteki yaşam koşulları, cennet ve cehennem hayatı koşullarına göre değişecek ve insanlar bu koşullara uygun beden yapısıyla yeniden inşa edilecektir.

 

adarselim@gmail.com