Işık, ısı ve renkler güneşten mi gelir? Yoksa gönderilir mi?
Gökten yağmur (su) iner mi? Yoksa indirilir mi?
Toprakta bitki yetişir mi? Yoksa yetiştirilir mi?
Çekirdekleri (tohumları) toprak mı besler? Yoksa tohumlar toprağa beslettirilir mi?
Meyveyi ağaçlar mı verir? Yoksa ağaçlara meyve verdittirilir mi?
Ateşi ağaç mı verir? Yoksa ağaca ateş verdittirilir mi?
Balı arı mı yapar? Yoksa arıya bal yaptıttırılır mı?
Sütü; inek, koyun, keçi vb. hayvanlar mı verir? Yoksa hayvanlardan süt verdittirilir mi?
Bu şekilde misaller çoğaltılabilir. Çünkü konuşmamız da böyle çok cümleler var. Müslüman biri sözlerine çok dikkat etmeli ve konuşurken de edebî ve edepli olmalı. Konuşmasını ve güzel söz söylemesini bilmeli, diline ve dile hâkim olan kişinin söylediği sözler, hiç bir zaman yüzünü kara çıkarmaz.
İnsanların hayata bakış açısı, inançlar, fikir ve düşünceler sözlerle ifade edilir. İnsan kalbinde hissettiklerini, zihninde sakladığı düşüncelerini, isteklerini, ideallerini ya da korkularını, ister istemez konuşmalarına yansıtır. Çünkü üslubu teşekkül etmiş bir insan, nerede olursa olsun, yazıları nerede yayınlanırsa yayınlansın (işin uzmanları tarafından) onlar ifade tarzlarından tanınırlar.
Önemli bir düstur olan “Üslûb-u beyan, aynıyla insan” sözünü ve Ziya Paşanın:
“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz,
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.”
bu beyit ne güzel ifade etmektedir. Hatta bazıları da şöyle ifade eder, “ağzınızı her açışta, başkaları oradan içinizi seyreder” veya “kab içindekini sızdırır.”
Cenab-ı Hak; “İnsanlara güzel söz söyleyin.” (Muhammed, 47/30) ferman etmekte ve Habib-i Resulüne hitaben “Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler.” (İsra, 17/53) diye de emir vermektedir. Öyle ise yukarı da verdiğimiz birkaç misalin ayetlerde ifade ediliş şekillerine bakalım:
“O, güneşi bir ışık/ziya (kaynağı), ayı da (geceleyin) bir aydınlık/nur (kaynağı) kılan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona menziller takdir edendir. (Yunus, 10/5)
İçtiğiniz suya ne dersiniz? Siz mi onu buluttan indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz? Dileseydik onu acı bir su yapardık. O hâlde şükretseydiniz ya!. (Vakıa, 56/68-70)
Gerçekten biz, yağmuru bol bol yağdırdık. Sonra toprağı, iyiden iyiye yardık! Böylece sizin ve hayvanlarınızın yararlanması için orada taneler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve otlaklar ortaya çıkardık. (Abese, 80/24-32)
“O, gökten sizin için su indirendir. İçilecek su ondandır. Hayvanlarınızı otlattığınız bitkiler de onunla meydana gelir. Allah o su ile size; ekin, zeytin, hurma ağaçları, üzümler ve her türlü meyvelerden bitirir. Elbette bunda düşünen bir kavim için bir ibret vardır.” (Nahl, 16/10-11)
“Ölü toprağı canlandıralım, yarattıklarımızdan birçok hayvanları ve insanları sulayalım diye gökten tertemiz bir su indirdik”. (Furkan, 25/48-49)
“Ektiğiniz tohuma ne dersiniz? Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?” (Vakıa, 56/63-64)
“O, gökten su indirendir. İşte biz onunla her türlü bitkiyi çıkarıp onlardan yeşillik meydana getirir ve o yeşil bitkilerden, üst üste binmiş taneler, -hurma ağacının tomurcuğunda da aşağıya sarkmış salkımlar- üzüm bahçeleri, zeytin ve nar çıkarırız: (Her biri) birbirine benzer ve (her biri) birbirinden farklı. Bunların meyvesine, bir meyve verdiği zaman, bir de olgunlaştığı zaman bakın. Şüphesiz bunda inanan bir topluluk için (Allah’ın varlığını gösteren) ibretler vardır.” (En’am, 6/99)
Tutuşturduğunuz ateşe ne dersiniz? Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz? Biz onu bir ibret ve ıssız yerlerde yaşayanlara bir yarar kaynağı kıldık. O hâlde, O yüce Rabbinin adını tesbih et (yücelt). (Vakıa, 56/71-74)
“Rabbin, bal arısına şöyle ilham etti: “Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan (kovanlardan) kendine evler edin. Sonra meyvelerin hepsinden ye de Rabbinin sana kolaylaştırdığı (yaylım) yollarına gir.” Onların karınlarından çeşitli renklerde bal çıkar. Onda insanlar için şifa vardır. Şüphesiz bunda düşünen bir (toplum) için bir ibret vardır.” (Nahl, 16/68-69)
“Şüphesiz (sağmal) hayvanlarda da sizin için bir ibret vardır. Onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından (süzülen) içenlere halis ve içimi kolay süt içiriyoruz.” (Nahl, 16/66)
Kısaca özetleyecek olursak; insan dahil her varlık, olgu ve obje bir şeyler anlatır, bizlere. Çünkü her bir masnu’ ve her bir mevcud bir mektub-u Rabbanidir. Her şey çeşit çeşit güzellikleriyle serilir, insanların gözleri önüne ve yahut verilir insanların hizmetine. Her güzellik; bir sevgi seli boşaltır insanın yüreğine. Çünkü her şey, bütün varlıklar gönderiliyor bu âleme. Şimdi tekrar soralım:
“Mektup gelir mi? Yoksa mektup gönderilir mi?”
Elbette ki, mektup gönderilirse gelir. Mektup geliyorsa, gönderilmiş demektir.
adarselim@gmail.com