Muhabbet, sevgi ve sevme duygusudur. Bir kimseye veya bir şeye muhabbet besleme hissi olup, insanlarda doğuştan itibaren var olan bir duygudur. Sevgi, topluma huzuru ve kardeşliği getiren birleştirici bir unsurdur.
Çocuk için sevgi çok önemlidir. Gerçek sevgi hissedilir ve hissettirilmelidir. Sevgi dilden değil, kalpten olmalı. Çünkü sevgi dilden çıkıyorsa dile kadar, sevgi kalpten çıkıyorsa kalbe kadar gider. Asla sevgi şarta bağlı da olmamalı. Çünkü şartlı sevgi çocukları çıkarcı, yağcı, boyacı, yalancı yapabilir. O zaman çocukların davranışı hırçınlaşır, çatışır ve şiddete kadar varabilir. Bunun için “bazen adavet şiddet-i muhabbetten gelir” (Nursî, Münazarat) yani öğrenci veya çocuk aşırı sevgiyi kaybetme korkusundan şiddet hareketlerine başvurur. Çünkü “sevgi ferman dinlemez” kaidesi hem sevene hem de sevilene bakar.
İnsan ruhunu olgunlaştıran manevî gıdalardan biri olan sevgi, özellikle çocuklardan esirgenmemeli. Çünkü çocuk ruhunda her türlü iyiliği, güzelliği filizlendirecek olan şey sevgidir. Sevgiden mahrum olarak yetişen çocuklar katı yürekli ve zalim olmaya daha yatkın olurlar.
Meslek hayatımda olumsuz hareketi olan öğrencileri yalnız yönetici odalarından birine alır, üç teklif sunar, bunlardan kendinin tercih edeceği cezayı vermek için derdim:
Dil yarası, disiplin cezası veya kötek belası hangisini istersin?
Öğrenciler ömür boyu dil yarası unutulmaz, kırılan kalp onarılması güçtür, disiplin cezası sicile işler ve adımız ayyuka çıkar, dillere destan olur. Ben kısa zamanda unutulabilecek olan kötek belasını istiyorum derlerdi. Bende öğrenci kendi cezasını kendisi kestiği için, yani kabahat ve kusurunu kabul ve itiraf ettiğinden dolayı Afv eder bağışlardım. Kalbi muhabbetle dolu olan bir öğretmen, şiddete, nefrete tenezzül etmez. Eğer edecek olsa da muhabbeti şiddete izin vermez ve vermemeli.
Bu bakımdan öğrenciyi adi ve basit meselelerden dolayı, disiplin kuruluna şikâyet etmek bir bakıma acizliktir. Dil yarası ve kötek belası da, terbiyeci olan bir öğretmenin ne şanına, ne yaşına, ne şahsına yakışmaz. Zaten bunlar eğitim ve öğretim metodu değillerdir. Ancak yapılması gereken öğrenciyle diyalog kurarak, konuşarak, derdini anlayarak, empati yöntemiyle düşünmesini sağlayarak, öğretmeni öğrenci, öğrenciyi de öğretmen konumuna koyarak, yapılan hareketi veya söylenen sözü öğrencinin nefsine tattırmak yöntemi en iyisidir. Yani nasihati damara dokundurmadan yapmak ve öğrenciye olayı psikolojik olarak yaşatmaktır. Bence en iyi bir yöntemdir ve tecrübelerimle sabittir. Öğrenciyle bire bir konuşmak, hiddet, şiddet, nefret yerine, şefkat, merhamet, muhabbet göstermek en iyisidir. Birincisi öğrenciyi isyana sürüklerken, ikincisi dostluğa kavuşturur.
Öğretmen şiddetle değil, öğrencisini muhabbetle kazanır.
“Güneşle Rüzgâr” kıssasını sunmak istiyorum:
Bir gün güneş ve rüzgâr tartışmışlar. Acaba hangimiz daha güçlüyüz diye. Güneşe, rüzgâr: “Benim daha güçlü olduğumu sana kanıtlayacağım” demiş ve arkasından eklemiş: “Şuradaki yaşlı adamı, üzerinde palto olanı görüyor musun? Bahse girerim o paltoyu onun üstünden senden çok daha çabuk söküp alabilirim.”
Bu denemeye razı olan güneş bir bulutun arkasına gizlenmiş ve rüzgâr bir fırtına gücüyle esmeye başlamış. Ancak rüzgâr şiddetini ne kadar artırmışsa yaşlı adam da paltosuna o kadar sarınmış. Sonunda rüzgâr pes etmiş. Güneş bulutun arkasından çıkarak yaşlı adama sıcacık gülümsemiş. Bunu gören yaşlı adamın yüzünde bir gülümseme belirmiş. İçi ısınan adam sonra da paltosunu çıkarmış. İddiayı kazanan güneş, rüzgâra demiş ki: “Nazik ve yumuşak huylu olmak ve insanlara dostça davranmak her zaman sertlikten ve zorbalıktan daha iyidir.”
Demek “rüzgâr eken, fırtına biçer”, “muhabbet, iki baştan olur” yani “sev beni, seveyim seni” önemli düsturlardır.
Her zaman tatlı dil ve güler yüzlü olan kazanır. Asık suratlı, sinirli olmak ve sert davranış iyi değildir. Çünkü insanı değerden düşürür ve yalnızlaştırır. Atasözünde “tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır” ve “tatlı kelam dinletir, tatsız kelam esnetir” sözleri konuyu güzel açıklamaktadır.
Mevlana ne güzel demiş:
“Sevgide güneş gibi ol,
Dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol,
Hataları örtmede gece gibi ol,
Tevazuda toprak gibi ol,
Öfkede ölü gibi ol,
HER NE OLURSAN OL,
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.”
İLGİLİ YAZILAR
OKULUNUZDA ŞİDDET VAR MI?
OKULLARDA ŞİDDET VAR MI?
adarselim@gmail.com