Başta insan olmak üzere tüm canlıların vazgeçemeyeceği hava, su, toprak ve dolayısıyla gıda yaşamsal öneme sahiptir.

Gıda savaşlarının etkisi, silahlı savaşlardan çok daha ağır ve etkindir. Gıda savaşlarının en önemli adımı; tohumların kısırlaştırılarak insanların elinden alınmasıdır. Buna “Modern Köleleştirme” demekte hiçbir sakınca olmasa gerek.

 Güya insanlık hizmetine çalışan para babaları, diğer bir ifade ile “Modern Patronlar” hibrit ve GDO’lu tohumların yanı sıra zirai ilaç, gübre, hormon, yem, hayvansal ilaç, gıda katkı maddeleri, temel gıda üretimi, insani ilaç, finans, petrol, tarım makineleri, tıp endüstrisi, kimyasal ürünler, silah gibi birçok alanda faaliyet göstermektedirler.

ABD tarım Bakanlığı Müsteşarı Catherine Berrini’nin, “Gıda güçtür!. Onu davranışları değiştirmek için kullanıyoruz” demesi yapılan savaşın neticesini de ortaya koymuştur. Bu açıklamanın yapılma sebebi; ABD’nin bazı firmaları tarım, gıda ve sağlık ürünlerini beden ve zihin kontrol aracı olarak kullanmalarından kaynaklandığı bilinmektedir.

Bedenlerini dik tutmada zorlanan, ortak hafızadan yoksunlaştırılmış toplumları gerektiğinde serseri bir mayın, gerektiğinde güdümlü bir füze, gerektiğinde de sadece ve sadece hazzı için yaşayan bir canlı sürüsüne dönüştürme ve dönüştürülme bu şirketlerin temel amaçlarındandır.[1]

GDO’lu biyolojik silahlar, düşük maliyetli kitle imha silahlarıdır. Biyolojik harp cephaneliğinin maliyeti on milyon dolar olduğu düşünüldüğünde; bir nükleer silahın geliştirilmesinin ise iki yüz milyon dolar olduğu göz önüne alınırsa, gıda bomba ve mayınlarının çok daha düşük oldukları görülür.

Neyin insanlık yararına olduğuna Rockefcller ailesinin karar verdiği (F. William Engdahl, Ölüm Tohumları, s. 78)  bir dünyada, küresel güçlerin sundukları argümanlara güvenebilmek mümkün mü?

Rockefeller,[2] dünya nüfusunun hızla arttığını bu nedenle hem nüfusun azaltılması hem de tarımsal üretimin artırılması gerektiğini iddia ederek 1943’de Meksika’da ünlü “Yeşil Devrim”i başlatır. Dünyanın çeşitli bölgelerinden toplanan buğday türleri çaprazlama yöntemiyle birleştirilerek yeni hibrit çeşitler meydana getirilir. Geliştirilen bu tohumlar ilk olarak Pakistan, Hindistan ve Türkiye’ye gönderilerek ekimi sağlanır.

Hemen hemen tüm yağların GDO’lu olabileceğini bilerek bu yağlardan uzak durabiliriz. Çoğunluğunun alerjen, kanserojen, GDO’lu, menşei bilinmeyen hayvan veya böceklerden elde edilme ihtimali nedeniyle katkı maddelerinden uzak durmalı, tatlandırıcılı ve özellikle de ‘soya lesitini’ içeren gıdaları tüketmemeliyiz. Yani soyanın GDO’Iu olması nedeniyle ‘soya lesitini’ ve soyadan mamul herhangi bir yiyecek tüketilmemeli.

“Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helâl ve temiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden yürümeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır.”

“O, size ancak kötülüğü, hayâsızlığı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.”

“Ey iman edenler! Eğer siz ancak Allah’a kulluk ediyorsanız, size verdiğimiz rızıkların iyi ve temizlerinden yiyin ve Allah’a şükredin.” (Bakara, 2/168, 169, 172)

 

DİPNOTLAR:

[1] Bu firmalar farklı isimler olsa da, sermaye yönüyle Rockefeller adı altında birleştiklerinin görüldüğü söylenilmektedir.

[2] Rockefeller kim? BKZ. Google.

 

İLGİLİ YAZILAR

GDO’LU GIDALARIN MÜSLÜMANLARA ETKİSİ

ELDE NE KALDI

BÜNYELERDE GDO SAVAŞI

 

(S. Adar, “Tabaktaki Bomba GDO’lu Gıdalar”, eserimden

adarselim@gmail.com