Nur; iki çeşittir.

Dünyevî Nur:  Bu nur da ikiye ayrılır:

1- Envar-ı İlâhiyeden intişar eden nurdur. Akıl ve Nur-u Kur’an gibi.

2- Görmekle hissedilir ki, nurlu cisimlerden ibarettir. Güneş, ay ve yıldız gibi.

Uhrevî Nur: Müminlerin ahirette manevî ışığı, aydınlığıdır. Ayette şöyle bildirilir:

نُورُهُمْ يَسْعٰى بَيْنَ اَيْدٖيهِمْ وَبِاَيْمَانِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا اَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَا اِنَّكَ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ قَدٖيرٌ

“Onların nurları önlerinden ve sağlarından aydınlatır, gider. “Ey Rabbimiz!. Nûrumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü senin her şeye hakkıyla gücün yeter” derler.” (Tahrim, 66/8)

Nur kelimesi, Kur’an’da 43 ayette geçer ve İslâm (Tevbe, 9/32); Kur’an (A’raf, 7/197), İman (Bakara, 2/257), Peygamber (Nur, 24/35), adalet (Zümer, 39/69), hak (Bakara, 2/257), günün aydınlığı (En’âm, 6/1), ayın ışığı (Nuh, 71/16), ahirette müminlerin ışığı (Hadîd, 57/12), beyan, açıklama (Maide, 5/44) anlamlarında kullanılmıştır.

Ayett-i Kerime de:

اَللّٰهُ نُورُ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ

“Allah göklerin ve yerin nurudur” (Nur, 24/35)

Bu ayeti şöyle anlamak mümkündür:

“Onları varlık nuruna kavuşturandır”

“Allah, gökler ile yerin nurunun sahibidir.”

“Yeri, gökleri ve içindekileri nurlandıran, aydınlatan Allah’tır.”

وَاَشْرَقَتِ الْاَرْضُ بِنُورِ رَبِّهَا

“Yer / Arz Rabb’inin nuru ile aydınlanır.” (Zümer, 39/69)

وَجَعَلَ الْقَمَرَ فٖيهِنَّ نُورًا وَجَعَلَ الشَّمْسَ سِرَاجًا  * اَلَمْ تَرَوْا كَيْفَ خَلَقَ اللّٰهُ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ طِبَاقًا

“Görmediniz mi, Allah yedi göğü tabaka tabaka nasıl yaratmıştır? Onların içinde ayı bir nur (ışık), güneşi de bir kandil yapmıştır.” (Nuh, 71/15-16)

Her şeyin zuhuru, ortaya çıkışı Allah’ın izharıyla, maddî veya mecazî anlamda nurlandırmasıyladır. Varlıklara nurunu veren nur-nurlandırıcı olan Allah’tır.

1- “Nur” hidayet anlamındadır:

“Allah gökteki ve yerdekileri hidâyete ulaştırandır” şeklinde anlamak gerekir. Çünkü bütün âlemi meydana koyan, kâinatı gösteren, hakikati bildiren, gözleri gönülleri şenlendiren O’dur. O olmasaydı, hiçbir şey bulunmaz, hiçbir hakikat sezilmez, hiçbir neşe duyulmazdı.

2- Nurdan maksad Kur’an’dır:

قَدْ جَاءَكُمْ مِنَ اللّٰهِ نُورٌ وَكِتَابٌ مُبٖينٌ

“Şüphesiz size, Allah’dan bir NUR, apaçık bir kitap geldi” (Maide, 5/15)

3- Nurdan maksad Hz. Peygamberdir:

Hz. Peygamber (sav) kastedilmiştir. Çünkü o, mürşiddir, yol gösterendir, nur ve ışık tutandır. Cenab-ı Hak, Hz. Peygamber (sav)’i anlatırken وَسِرَاجًا مُنٖيرًا “Sırâc-ı münir (aydınlatan lamba)” (Ahzâb, 33/46) buyurmuştur.

4- Nurdan maksad mü’min kalblerdeki imandır:

اَللّٰهُ وَلِىُّ الَّذٖينَ اٰمَنُوا يُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ

“Allah iman edenlerin velisidir. Onları zulümattan nura çıkarır.” (Bakara, 2/257)

Mü’minlerin kalbindeki marifetullah ve şer’i bilgiler kastedilmiştir.

اَفَمَنْ شَرَحَ اللّٰهُ صَدْرَهُ لِلْاِسْلَامِ فَهُوَ عَلٰى نُورٍ مِنْ رَبِّهٖ

“Allah’ın, göğsünü Müslümanlık için açtığı ve inşirah verdiği o kimse; Rabbinden bir nûr üzeredir.” (Zümer, 39/22)

Aslında kitap indirmek, peygamber göndermek de, Allah’ın hidayet çeşitlerindendir.

 

adarselim@gmail.com