وَالْبَيْتِ الْمَعْمُورِ
Beyt-i Ma’mur, bir rivayete göre semada bulunan bir evdir.
“El-beyt’ül-ma‘mûr” (Tur, 52/4) tamlaması hakkında yorumlar şöyledir:
Semada bulunan bir evin, bir mescidin adıdır; ilgili rivayetlerde bunun yedinci semâda, Kâbe’nin izdüşümüne denk gelen bir yerde, arşın hizasında bulunduğu, durâh diye de anıldığı, meleklerin ziyaretiyle şenlendiği belirtilir. Dördüncü ve altıncı semada veya semanın ve yerin her bir katında bir Beyt’ül ma‘mûr bulunduğu yönünde de nakiller vardır. Yine rivayetlerde yer alan bilgilere göre her gün oraya çok sayıda melek girer, Allah’ı takdis ve tesbih ederler; çıkanlar artık asla (kıyamete kadar) oraya dönmezler. Yani bir daha sıra gelmez ki dönsünler. (bk. Taberî, XXVII, 16-18; Zemahşerî, IV, 33; İbn Atıyye, V, 186)
Hz. Muhammed (sav) Beyt-i Ma’mûr’da;
اَلسَّلَامُ عَلَيْنَا وَ عَلَى عِبَادِ اللهِ الصَّالِحِينَ لَا اُحْصِرُ ثَنَاءً عَلَيْكَ كَمَا اَثْنَيْتَ عَلَى نَفْسِكَ
“Selâm, bize ve Allah’ın salih kullarına olsun… Ben seni, senin kendi zâtını medhettiğin gibi medhedip yüceltemem” (Buhârî Ezan 148) demiştir.
“Sonra beyt-i ma’mura yükseltildim. Bir de ne göreyim oraya her gün yetmiş bin melek giriyor ve yaşadıkları müddetçe bir daha geri dönmüyorlar.”
Burayı melekler yetmişer binlik gruplar halinde tavaf edip bir kapısından girer, diğer kapısından çıkıp bir daha geri dönmezler. Böylece Mekkeʹdeki kutsal Kâbe ile gökteki Beytüʹl-Ma’mûr arasında hem kutsallık, hem de tavaf edilme bakımından benzerlik ve “Amud-u Nuranî / Nurdan Direk” ile irtibatları söz konusu ve birbirine bağlıdır. (Bkz. Amud-u Nuranî yazımıza)
Bilindiği gibi bir yerin Ma’mur olması, üzerinde ikamet edilmesi ve ziyaretçilerinin çok olup güzel bakılması manasında mecazi bir anlam taşımaktadır. Kâbe’nin Ma’mur olması da
وَطَهِّرْ بَيْتِىَ لِلطَّائِف۪ينَ وَالْقَآئِم۪ينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ
“Ayakta duranlar, rükû ve secde edenler için evimi temizle” (Hacc, 22/26) ayetin ifadesiyle Kâbe etrafında ve hacılar ile umre yapanların çokluğu ve ziyaret etmeleriyledir. Meleklerin de Kâbe’yi tavaf ettikleri bildirilmektedir.
Beyt’ül-Mamur kıyamete kadar sürekli mamur olan, bir an bile tavaftan, hamdden, ziyaretten uzak bulunmayacak olan, her an mutlak manada tavafa, ibadete açık olacak olan Kâbe’nin de olduğu söylenebilir. Çünkü o Beyti inşa eden iki kutlu Allah elçisi dua etmişlerdi. Bakara’da duaları anlatılır. Hac sûresinde de:
“Biz İbrahim’e Beytin yerini tayin etmiş ve şöyle demiştik: Bana hiçbir şeyi ortak koşma!. Tavaf edenler, orada ikamet edenler, rükû’ ve sucud edenler için beytimi temizle!” (Hac, 22/26)
Ayet-i kerimede Cenab-ı Allah Beyt-i Ma’mur’a yemin etmiştir ki, oda her sene hacılar tarafından şenlendirilen Allah’ın kutsal evi olan yeryüzünde Kâbe ve yedinci semada ise Beyt-i Ma’mur’dur.
İbn Abbas’tan şöyle rivayet edilmektedir:
“Göklerde ve yerlerde yüce Allah’ın on beş evi vardır. Bunların yedisi semada, yedisi yerlerde ve biri de Ka’be’dir. Bütün bu evler Ka’be’nin simetriği, yani karşısındadırlar.
Miraç hadisinde şöyle buyrulmuştur:
“Sonra bana Beyt-i Ma’mûr arzolundu. Ben,
– “Ey Cebrail!. Bu nedir?” dedim. O,
– “Bu, Beyt-i Ma’mûr’dur” dedi. “Ona her gün yetmişbin melek girer. Oradan çıktılar mı, bir daha oraya dönmezler. Bu onların (ilk ve) son girişidir” (Müslim, İman, 264)
Beyt-i Ma’mur, göktekiler için, yerdekilere nisbetle Kâbe-i Muazzama gibidir. Göktekilere nisbeten yerdekilere de Kâbe; semadaki Beyt-i Ma’mur gibidir.
Cenab-ı Hak bu dünyada Beytullah’ı / Kâbe’yi Berzah âleminde de; Beyt-i Ma’mur’u tavaf eden ve her ikisini de hem dünya hem de ahirette kıymetini bilenlerden eylesin!… Amin.
adarselim@gmail.com