Öyle bir sınav ki;
Sorumlu olunan konular verilirken, sınav soru ve cevapları dahi birlikte verilmekte. Sadece soru ve cevapları değil, aynı zamanda hikmetleri ve şahıslara faydaları da anlatılmakta.
Amaç iyiyi ve kötüyü birbirinden ayırt edebilmek. Sorumlu olunan konuları yerine getirmek ve onları uygulamaktır. Hakikat noktasında gerçek eğitim sistemi ve sınavıdır. Kanaatim odur ki, her alanda ki eğitim sistemlerinde kullanılmalı ve uygulanmaya da konulmalı.
Bu öyle bir sınav ki;
Zamanı dar alanlı değil, aksine uzun süreli bir sınav. Ta ki, unutulan cevaplar varsa hatırlansın, yanlış cevaplarda silinerek yenileri ve doğruları yazılsın. Burada önemli olan hakikat öğrenilerek, emirlere, vazife düsturlarına, eğitim kural ve kaidelerine uyulma sağlanabilinsin.
Herkesin bildiği gibi, eğitim süreç işi olup, uzun vadeli bir iştir. Yaratılış gereği ve eğitimin öngörüsü de, insan zamanla bilgi birikimi ve tecrübeyle olgunlaşarak kemale erebilir. Bu deneme ve denenme döneminde eğitimin uzun -yaklaşık on beş yıl- bir zaman diliminde uygulama ve tatbikatlar yapılır. Ancak kişiler sınava bu dönemde tabi tutulmaz. Çünkü talebenin staj dönemi olup, onların sistemi, eğitim yöntemlerini ve konuları öğrenme aşamasıdır.
Şahıslar; belli bir eğitim sürecinden geçtikten sonra sınav dönemi ve asıl sorumluluk, yani sınav dönemi başlar. Çünkü staj dönemi bitmiş, bir çok beceri ve davranışlar kazandırılmış, gönüllü olarak her talebe; yaparak yaşayarak uygulama yapmış, çıraklığı bitmiş artık kalfalık dönemi başlamıştır. Önemli olan ustalık döneminde kalifiye elaman olabilmek, hayat boyu özenilen ve beğenilen birileri olmaya ve numune-i imtisal olunmaya gayret edebilmektir.
Böyle bir eğitim sisteminde sorular ile cevaplar birlikte verildikten sonra, yanlış cevaplar ve sonuçları da kişilere bildirilmekte. Üstelik açık, seçik ve net olarak ana kaynak olan ders kitapları -Kur’an-ı Kerim olan Furkan-ı Hakim ve Hadis-i Şerifler- ile diğer yardımcı -alimlerin çeşitli eserleri olan- kitaplarda doğru ve yanlışlar bildirilmekte. İnsana yön gösteren rehberler olarak bildirilmiştir.
İşte bu öyle bir sınav modeli ki; ilk insanın yaratılmasından, kıyametin kopacağı ana kadar devam ede gelen eskimez bir sınav modelidir. İlahi ikram olarak semavî kaynaklı, cin ve insan merkezli bir sınavdır.
Böylece eğitim ve sınav sisteminin adını da söylemiş olduk. Eşi ve benzeri olmayan örnek alınması gereken bu eğitim sistemi ve sınav şeklini; her şeyi yaratan Halık ve her şeye Kadir olan Cenab-ı Hak uygulamaya biz insanlar için koymuş. İnsanın tabiatına uygun, uygulaması kolay, öğretim şekli, her yaş için fevkalade uygulanabilir bir sınav sistemi ve eğitim metodudur.
Bugünkü eğitim sistemi ve sınav şekline göre, sevilen öğretmen, sevdirilen ders ve faydasına inanılan konularda öğrencilerin başarıları çok yüksek oluyor. Bir bakıma gönüllülük esasına dayalı -talebeye yaklaşılmasını bilip, kendini, dersini seven ve sevdirmesini bilen öğretmenlerin- eğitim sınavlarında başarı oranı oldukça yüksek olmakta.
İnsan terbiyesinde ilahi bir sistem, denenme şekli ve öğretme yöntemi. Öğretim şekli ihtiyari olup, isteyen istediği kadar okuyabilir. İstediği alanda uzmanlaşabilir.
Sınav konuları verilirken, sorularda verilmekte, soruların cevapları da birlikte zikredilmekte. Ta ki sorumluluk bilinsin, sorular cevaplanırken neticesi ve mükâfatı da verilmekle insanın mukavemet ve sabrının sonucu da anlatılmakta.
Sınav soruları açık ve net. Cevaplama süresi geniş zamanlı. Ama sürekli doğru cevaplayanla, arasıra cevaplayanların da farkı olmakta. Manevî dereceleri ona göre olmakta!..
Yüce Allah buyuruyor:
“Herkesin amellerine göre dereceleri vardır.”
“Biz dilediğimiz kimsenin derecelerini yükseltiriz.”
Hadislerde ise şöyle bildirilmiştir:
“Kişinin Allah katında bir derecesi bulunur. Ona yapacak olduğu her hangi bir amelle ulaşamaz. Bu sebeple Allah kulun hoşlanmadığı bir bela ile imtihan eder ve bu sayede o dereceye ulaşır.”
Sınav hakkında bilgi şöyledir:
Kur’ân-ı Kerîm’de:
“Biz sizi, biraz açlıkla, biraz korku ile mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz eksiltmekle denemekteyiz. Sabredenleri müjdele ki, onlara bir musibet isabet ettiğinde ‘Biz Allah içiniz ve yine O’na döneceğiz’ derler.”
“Sizi bir imtihan olarak şer ve hayır ile deneyeceğiz”
“Andolsun, içinizden, cihad edenleri ve sabredenleri belirleyinceye ve durumlarınızı ortaya koyuncaya kadar sizi deneyeceğiz”
“Ancak sabredenlerin mükâfatları hesapsız verilir”
“Sana gelen her iyilik Allah’tandır. Sana isabet eden her kötülük kendindendir.”
“Kim bir kötülük işlerse, onun sebebiyle cezalanır.”
“Allah’ın izni olmadan kulun başına hiç bir musibet gelmez.”
“Yeryüzüne ve kendinize inen hiç bir musîbet yoktur ki biz onu meydana getirmeden önce Levh-i
mahfuz’da yazılmış olmasın. Şüphesiz ki bu, Allah için çok kolaydır.”
“Bizim başımıza ancak, Allah’ın bizim için yazdığı şeyler gelir. O bizim Mevlamızdır. Öyleyse mü’minler, yalnız Allah’a tevekkül etsinler.”
“Ey iman edenler, rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz” buyrulmaktadır.
Hz. Peygamber (sav) de şöyle buyurur:
“Müslüman’ın başına gelen her musibette bir kefaret vardır. Hem mü’minlerin başına gelen hiç bir şey yoktur ki, onun sebebiyle bir günah silinip, bir sevap yazılmasın.”
“Kişinin Allah katında bir derecesi bulunur. Ona yapacak olduğu her hangi bir amelle ulaşamaz. Bu sebeple Allah kulun hoşlanmadığı bir bela ile imtihan eder ve bu sayede o dereceye ulaşır.”
“Mü’mine batan bir diken sebebiyle Allah mutlaka onun bir derecesini yükseltir ve bir hatasını düşürür.”
“Mü’minin sabrettiği her şeye mükâfat verilir”
“Mükâfatın büyüklüğü belânın büyüklüğü ile orantılıdır. Allah sevdiklerine bela verir. Kim razı olursa Allah’ın rızasını kazanır; kim de isyan ederse o da Allah’ın gazabına uğrar”
“Ben bir kulumu belâya uğrattığımda bana hamd ederse ve başına gelen musibete sabrederse, o kimse anasından doğduğu gibi günahlardan arınarak yatağından kalkar.”
“Mü’min erkek ve kadının nefsinde, çocuğunda, malında belâ eksik olmaz. Ta ki hatasız olarak Allah’a kavuşsun”
“Mü’minin hali ne güzeldir! Eğer bir nimete mazhar olsa şükreder, sevap kazanır. Bir musibete uğrasa sabreder, yine sevap kazanır.”
Görüldüğü gibi, her durumda ve her vaziyette imtihana tabi tutulan insan her halinde, hareketinde, tavrında, sözünde ve özünde doğru olduğu müddetçe sevap almakta. Eğer hata etti ise yanlışlarını silen tevbe silgisini kullanabilmekte serbesttir. Dünyevî eğitim sistem sınavlarında sınav süresince silgi kullanmanın serbest olması gibidir.
İnsanın yapması gereken şey vazifesini bilip, kurallarına göre tutum ve davranış sergilemesidir. Ancak sınav süresince dikkat etmesi gereken önemli hususlar şunlardır:
Her insan;
Neyi? : Hayat şartlarını
Nerede? : Dünyada
Ne zaman?: Mükellefiyet süresince
Nasıl? : Sınavın şekline göre
Niçin? : Başarılı olmak ve rızaya kavuşmak için yapmalı.
Bu soruları her halimizde her an ve her olayda hatırda tutmalıyız. Sınavın her sorusunda bu soruları dikkate alarak cevap vermekle eksiklikler kalmamış, sorulara tam olarak cevap verilmiş olunur.
İşte böyle bir sınava tabiyiz. Allah muvaffak etsin!.. Amin!..
Ayetler: 1) Enam, 6/83, 132, Yusuf, 12/76. 2) Bakara, 2/155-156; Enbiya, 21/35; Muhammed, 47/31; Zümer, 39/10; Nisa, 4/79; Nisa, 4/123; Teğâbun, 64/11; Hadîd, 57/22; Tevbe, 9/51; Hac, 22/77.
Hadisler: 1) Râmûz-ul Ehâdis; Gazali, IV; 2) Davudoğlu, Sahih-i Müslim, X; Râmûz-ul Ehâdis; Gazali, IV; Davudoğlu, X; Müsned-i Ahmed, I; Canan, XIII; Râmûz-ul Ehâdis; Aliyyü’l Kari; Râmûz-ul Ehâdis; Canan, XIII,; Davudoğlu, XI.
adarselim@gmail.com