Çocuğun iyi terbiye edilmesi, olgunluğa erdirilmesidir. Birinin kemale ermesi de başarıya ulaşması demektir. İşte önemli olan, bu eğitimin çocuğa nasıl verilmesidir. Şunu ifade etmek gerekir ki, bir elbise aynı yaşıt olan bütün çocuklara giydirilebilir düşüncesini zihnimizden silmemiz lazımdır. Çünkü çocuğun boyuna, kilosuna göre giydiği elbise farklılık gösterir. Bu bakımdan çocuğun kabiliyetine, aile ortamına, ana babanın eğitim ve kültür seviyesine ve çocuğa uygulanan eğitim imkânlarına göre değişiklik arz eder.

Bunun için okuyucularım hemen iki kere iki dört eder derecesinde biçilmiş bir kaftan olarak algılamasınlar. Ancak konuyu alt başlıklarla da izah ettiğimizde bir bütün olarak okunup, değerlendirilmeli ve sunduğumuz önerileri de göz önünde bulundurarak çocuklarını eğitmelidirler.

a- Ailede Çocuk Sevilmeli

“Ailede çocuk nasıl sevilmez” diye hemen düşünmeyiniz. Herkes çocuğunu karşılıksız sever, ama acaba bu sevgisini çocuğuna tam anlamıyla hissettirebilir mi? Çünkü anne ve baba sevgisinin çokluğu önemli değil, çocuğun bu sevgiyi ne kadar aldığı önemlidir. Yani yemeğin fazla olmasından çok, o yemekten insanın ne kadar yediğidir. Asıl karnı doyuran da odur.

Bu nedenle çocuk, canlı ve içten sıcak bir sevgiyle büyütülmelidir. “Ben seni çok seviyorum” söylemektense, bu sevgiyi çocuğa hissettirmek daha faydalı olacaktır. Çünkü “Kalpten kalbe yol vardır” derler. Çocuk gerçekten seviliyorsa o zaten bunu hissedecektir. Ancak birazcık kalp kapısını aralamak ve içten mesajlar göndermek yeterli olacak, belki de artacaktır bile.

Sevgi ne rüşvet olarak verilmeli ve ne de tehdit olarak kullanılmamalıdır. Yani “Şu şu işleri yaparsan, şöyle böyle davranırsan” o vakit seni çok severim. Yok, “Bu, şu hareketleri eğer yaparsan” seni o zaman sevmem, demekle birincisinde çocuğa rüşvet verilmiş, ikincisinde ise tehdit yapılmış olur. Bunun için aile bireyleri arasında çocuğa gösterilen sevgi, eğitim ve disiplin anlayışları hep bir ve uyumlu olmalıdır.

Çocuk ikilemler arasında bocalayıp kararsızlığa itilmemelidir. Aile içinde çok sevildiğini bilen çocuk, onlar tarafından zararlı şeylerin yapılmamasını istediklerinde hemen çocuk itirazsız kabullenecektir. Kendini sevenler tarafından kendinin iyiye, güzele, doğruya sahip olmasının istendiğini bilecek ve anlayacaktır.

b- Ailede Çocuk Layıkıyla Övülmeli

Çocuğu överken de yererken de ölçülü olmalıyız. “Yerli yersiz övgülerle çocuğu pohpohlamak, onda kendine karşı yersiz bir güven uyandırmak, ileride büyük düş kırıklıklarına uğramasına neden olabileceğinden sakıncalıdır. Benim akıllı yavrum, benim çalışkan evladım, sen bir tanesin, senden üstünü, senden beceriklisi, senden akıllısı yok gibi sözlerle avutulan çocuk, ailesi tarafından sevilmesi için sürekli başarılı ve üstün olması gerektiği inancına saplanır.” (Altınköprü, Tuncel, Çocuğun Başarısı Nasıl Sağlanır) Çocuk, herhangi istenmeyen bir davranışta bulunması veya başarısız olması halinde ailesinin sevgisini kaybedeceği korkusu nedeniyle duygusal çöküntüye uğrayacaktır.

OKU: Çocuk Yetiştirme Reçetesi

Çocuk iyi bir davranışta bulunduğunda veya başarılı olduğunda da görmezlikten gelmek, onu umursamamak, küçümsemek de son derece sakıncalıdır. Bu durumda çocuğun iş yapma azmini ve başarı için harcaması gereken eğilimini baltalayacaktır. Bununla birlikte çocuğun özgüvenini yıkacak, kendine değer verilmediği hissini taşıyacaktır.

Övgünün iki yanı vardır: Bizim söylediklerimiz ve çocuğun bu sözlerimizden anladıkları. Aynen eleştiriye benzer, yapıcı olduğu gibi yıkıcı eleştiri de olabilir. Nasıl ki, hatayı söylemenin, söyleme tarzı ile söylerken ayarlanan ses tonu bile önem taşır. Bu nedenle tenkidin, eleştirinin de olumlu ve olumsuz yönleri vardır.

“Aşağılayıcı sıfatlar, zehirli oklar gibi, düşmanlara karşı kullanılmalıdır, küçük çocuklara değil. Bir çocuğa, ailesi ve öğretmenleri durmadan aptal olduğunu söylerse çocuk buna inanmaya başlar. Kendini aptal olarak görür.” Ve yine “Çoğu insan; övgünün çocuğun kendine olan güvenini artırdığını düşünür. Aslında övgü kötü davranışlara ve gerilime neden olabilir.” (Ginott, Haim, Çocuğunuzla Sağlıklı İletişim) 

İyi olan ve olmayan övgüler vardır. Övgü iyidir ve güzeldir. Ancak ilaç gibidir, zamanlama ve dozunu ayarlama çok önemlidir. İlaç faydalı olacağı yerde aksine tam zararlı da olabilir. Övgü, çocuğun kişilik ve karakteri ile değil, onun başarısıyla ilgili olması gerekir. Tamamen kişiliğine övgüler yağdırmak, kâr değil, aksine zarar verebilir.

Övgü ilaç gibidir dedik. Hastaya ilacı hiç vermez veya çok az verecek olursanız, hastanın vücudundaki yeterli direncini sağlayamaz mikroplara mağlup olmasına yardım etmiş olursunuz. Eğer ilacı kullanım dozundan çok verip hemen mikropları hastanın vücudundan atmak isterseniz, o vakitte doz aşımından dolayı zehirlenmeye kadar hastayı itmiş olursunuz.

Demek övgülerimiz abartısız, objektif olmalı, ne az ne çok övgü yağdırmalıyız. İşin durumuna, çocuğun seviyesine göre övmekte de yermekte de ölçülü hareket etmeliyiz. Çocuğu eleştirirken de dikkatli olmalı ve onun kişiliğine saldırıda bulunur bir dil kullanmamalıyız. Çünkü çok kötü sonuçlar meydana gelebilir. Buna şu örneği verebiliriz.

“Çocuk boş bir çay fincanıyla oynamaktadır. Anne olayı görür ve fincanın kırılacağını sezerek onu ikaz eder:

Anne: Her zaman yaptığın gibi kıracaksın fincanı.

Çocuk: Hayır, kırmayacağım. Derken fincan düşer kırılır.

Anne: Ne kadar aptalsın! Evde ne varsa kırıyorsun.

Çocuk: Sende aptalsın, geçen gün babamın tıraş makinesini kırdın.

Anne: Bir de annene aptal diyorsun. Üstelik terbiyesizsin.

Çocuk: Terbiyesiz sensin. Önce sen aptal dedin bana.

Anne: Bir tek söz daha söyleme. Çık bakayım odadan.

Çocuk: Çıkart da görelim.” (Altınköprü, age)

Bu meydan okuma anneyi son derece öfkelendirir. Öfkesini yenemeyen anne hemen çocuğu dövmeye başlar. Annenin dayağından kurtulmak için çocuk, kaçmak için annesini iter. Anne camlı kapıya çarpar, kırılan camlar annenin ellerini keser, kan akmaya başlayınca çocuk korkar ve paniğe kapılır, hemen evden kaçar. Eve uzun zaman dönmeyen çocuk, annesi tarafından aranır ve eve getirilir. Çünkü olanlar olmuş, her şey bitmiş. Eğer çocuğu tekrar dövecek olsa evden kaçıp, çocuk belki de eve dönmeyecek, sokak çocuklarına katılabilecekti.

İşte anne bu sabrını başta gösterseydi. Belki de anlatılanlar olmayacak, bardak dahi kırılmayacaktı. Çocuğun kişiliğine saldırıda bulunup; “Her zaman yaptığın gibi kıracaksın fincanı” demeseydi. Unutmayalım ki, hiç kimse her zaman yani sürekli sakar dahi olsa bardak kırmaz.

OKU: Çocuklar Niçin Yalan Söyler

c- Ailede Çocuğa Ahlaki Eğitim Verilmeli

Terbiyenin aslı; çocuğun iyi, başarılı ve mükemmel bir insan olmasını sağlamaktır. Asıl olan çocuğun doğruyu, güzeli bilmesi, başarılı olması ve güçlü bir irade sahibi olarak yetiştirilmesidir. Yani ahlaki değerlerin verilmesi, dinî inancın kalbinde kök salmasını ve gereği üzere amel etmesini öğretmektir.

Anne baba çocuğun eğitimini yaparken, çocuğun seviyesine inmeli, onun dilini kullanmalı, aklına, ruhuna uygun hitap etmelidir ki, öğrettiği bilgilerin kalıcılığı sağlanmış olsun.

 

(S. Adar, Çocuğunuzun Başarılı Olmasını İstermisiniz?; eserimden)

adarselim@gmail.com