Yalan, kişinin gerçeği saklayıp, bildiğinin aksini söylemesidir. Yalan söyleme kişinin gerçeğe uygun olmayan bir söylemde ya da jest, yazı ve susmayla gerçek olmayan bir girişimde bulunmasıdır. Yalan, çok çirkin bir huydur. Dinimiz İslam yalanı haram kılmış ve şiddetle yasaklamıştır. Yalan’ın en büyük kötülüğü; insanı, Allah’ın rızasından uzaklaştırıp, insanı dünyada ve ahirette felakete götürmesidir.

Ayet-i Kerime de:

“Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dine çevir. Allah’ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata sımsıkı tutun. Allah’ın yaratmasında hiçbir değiştirme yoktur. İşte bu dosdoğru dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Rum, 30/30) buyrulur.

Hadis-i Şerifte ise;

“Dünyaya gelen her insan İslam fıtratı üzere doğar. Sonra anne ve babası onu Yahudi, Hıristiyan, Mecusi yapar.” (Buhari, Cenaiz, 79, 93, Müslim, Kader, 22-25) ifade edilir.

Fıtrat, insanın doğuştan sahip olduğu bütün özelliklerini, yani insanın hem ruhi hem de fizikî bakımdan yaratılıştan sahip bulunduğu temel özelliklerini ifade eder. “Fıtrat yalan söylemez” kaidesince temiz fıtratta olan çocuklar asla yalan söylemezler.

İmam-ı Gazali, temiz fıtratı şöyle izah eder:

Her çocuk sağlam bir fıtratla ve mutedil olarak, yani saf, her şeyi almaya kabiliyetli olarak doğar. Yöneltileceği her şeyi yapmaya hazırdır. (Gazalî, İhya, 3/165)

Burada çocuğun eğitiminin önemi anlatılmakta, temiz, saf ve duru bir yapıda olan çocuğun anne baba ve çevre; doğru veya yanlış eğitimle çocuğu iyi veya kötü yapmaktadır. İslâm eğitimcileri, çocuk terbiyesini doğum olayının da öncesine götürmektedirler. Anne babanın yetişme tarzına, özellikle annenin hamilelik dönemindeki ruhî hayatına, anne ve babanın aldığı gıdanın helâl olmasına varıncaya kadar her şeye inceden inceye dikkat etmekte, doğumdan sonra da anne baba ve çocuğun aldığı gıdaların helâl ve temiz olmasından başlayarak her tür konuşma ve davranışlara varıncaya kadar her şeye dikkat edilmesi gerektiği hususunda ısrar etmektedirler. (Canan, Hz. Peygamber (sav) Sünnetinde Terbiye, 76)

Demek yalancılık çocuğun yaradılışında yoktur. Ama yalan söyleyebilir kabiliyettedir. Tıpkı bilgisayarın icad ve yapılmasının, tamamen hayır işlerinde kullanılacağının amaçlandığı kabul edilirse, şer içinde kullanabilir durumda olması nedeniyle  bilgisayarın şer için kullanılması onun  kullanıcılarına aittir. Aynen çocuklarda öyledir. Çünkü çocuklar nasıl yetiştirilirlerse öyle öğrenir, neyi görürlerse onu yaşarlar. Bilinmesi gereken çocuklar yalan söyleyebilir. Çünkü küçük çocuk doğru ile yanlışı bilmez veya bilemez. İyiyi ve kötüyü, doğruyu ve yalanı birbirinden ayıramaz. Bu durum 3 yaşından 7 yaşına kadar devam eder. Hatta çocuk uzman ve psikologları, ilk 5 yılında çocuğun söylediği yalanlardan endişe duymamak gerektiğini, çünkü gerçeği algılama ve ona sadık kalma davranışının bu yaşlardan sonra geliştiğini belirtiyorlar. Özellikle 3-4 yaşlarında çocukların hayal dünyaları gelişmekte olduğundan, aileler bu dönemdeki çocuğun bazı konuşmalarını yalan kabullenerek hataya düşebilirler.

Bilinmesi gereken küçük çocukların çoğu bilinçsiz bir şekilde yalan söyler veya doğruyu söyleyemez. Çocuktur deyip aldırmayınca da alışkanlık halini alabilir. Hayalle gerçeği ayırt edememek sebebiyle doğru olmayan şeyler söylemek daha çok 3-7 yaşları arasında görülebilir. Bu dönemde çocuğun hayallerini yalan olarak adlandırmaktan kaçınılmalıdır. Fakat 7 yaşından sonra çocuğun hayalle gerçeği daha iyi ayırt etmesiyle bu tür davranışlar çocukların çoğunda azalır. Hatta temyiz yaşı kabul edilen 7 yaşına kadar çocuğun aldığı görsel veya işitsel eğitimine göre, bu yaştan sonra hiç yalan dahi söylemez. Fakat bu yaştan sonra “aile, çevre ve okulda” çocuğun yalana yönlendirilmesi veya zorlanması durumu hariçtir.  Demek çocuk doğuştan yalancı değildir. Ama yalan söyleyebilir kabiliyettedir.

Temiz fıtratta//yaratılışta olan çocuk; aile, okul ve çevreden (sosyal çevre ile basın-yayın dahil) yalanı öğrenmekte olduğunu söyleyebiliriz. Yalan söylemek, insanın kaygı ve korku duyduğu anlardan kurtulmak için başvurduğu savunma mekanizması, yani çocuğun kendini koruma yoludur. Çünkü yalan; bir hatayı gizlemek amacıyla gerçeğe uygun olmayan davranış girişimlerinde bulunmaktır. Bu girişim sözel yolla, jest yoluyla ya da susma yoluyla olabilir. Sosyal bir davranış olan yalanın amacı; başkalarını aldatmaktır. Yalan bazen zararını gördüğümüz, bazen de kısa süreli bize faydasının var olduğunu zannettiğimiz, aslında dinen yalanın caiz olduğu birkaç yer hariç, hiçbir faydasının bulunmadığı hepimizin bildiği ve karşılaştığı acı bir gerçektir.

Çocuklara kesinlikle yalancı diye yargılama da bulunmak doğru değildir. Çünkü uzmanlara göre çocuğa “Sen yalancısın” demek, kendinin yalancı olduğuna inanmasına yol açarak daha çok yalan söylemesine neden olabilir. Çocuğuna iyi bir eğitim vermek isteyen her anne-babanın birinci önceliği çocuğunun doğru konuşan, yalan söylemeyen dürüst bir insan olarak yetişmesi için gayret göstermesidir.

ÇOCUKLAR NEDEN VE NİÇİN YALAN SÖYLER?

Yalan söylemek, insanın kaygı ve korku duyduğu anlardan kurtulmak, çeşitli isteklerine ulaşmak için başvurduğu savunma mekanizması olarak görülmektedir. Her yalan söylemenin niçin ve nedenleri vardır. Uzmanlar, çocukların pek çok nedenle yalana başvurabileceğini belirtiyor. Bunlara kısaca değinecek olursak:

Anne-babanın çocuğundan beklentilerinin fazlalığı, çocuklardan yapamayacakları veya kapasitelerinin üstünde olan şeylerin istenmesi ve yahut çocuktaki çekingenlik, saldırganlık, aşağılık duygusu, suçluluk duygusu vb. etkenler çocukların yalan söyleme davranışına neden olabilmektedir.

 Çocuk anne ve babanın ya da çevresindeki diğer kişilerin ilgisini, sevgisini kazanmak için de yalan söyleyebilir. Her çocuk takdir edilmek, beğenilmek ister ve bunu ailesinden bekler. Sevgi ve ilgi eksikliğinden kaynaklanan sorunlar nedeniyle çocuk, her ne pahasına olursa olsun ilgiyi kendi üzerine çekmek için de yalan söyleyebilir.

“Hangi çocuklar ilgi çekmek için yalan söyler?” sorusu aklımıza gelebilir. Kendisinden utanan, kendi yeteneklerinin farkında olmayan, öz güveni düşük olan, kendini yetersiz ve değersiz gören çocuğun yalan söylemesi daha çok beklenebilir bir durumdur. Ayrıca ailesi aşırı beklenti içinde olan çocuklar, ebeveyninin sevgilerini kaybetmemek için de yalana başvurabilir.

Yine çevresindeki insanların şaşkınlığa uğratılması hoşuna giden çocukta, yalan söyleyebilir. Özellikle arkadaşları tarafından önemsenmek ve onlar arasında bir yer edinebilmek için de yalana başvurabilir. Hatta çocuk çevresinin hayranlığını kazanmak için de yalan söyleyebilir. Arkadaşlarına fakir olduğu halde çok zengin olduğunu, arabası olmadığı halde son model bir arabalarının olduğunu veya yaş grubuna göre böyle oyuncaklarının olduğunu söylemesidir.

Çocuklar ana-babayı model ve örnek aldıkları için, onları yalan söyleme konusunda da model alırlar. Anne-babanın yalana başvurduğuna tanık olan çocuk, yalan söylemeyi öğrenir. Eve gelmek isteyen misafire, anne ve babanın gerçeği söyleme yerine “akşam başka bir yere davetliyiz” şeklinde yalan söylemesi ve bununda çocuğun yanında yapılması, çocuğun yalan söylemesine zemin hazırlamış olur.

Çocukları yalana iten bir neden de ailesi tarafından cezalandırılmamak için yapmadığı davranışları yapmış gibi ya da yaptığı davranışları yapmamış gibi ailesine aktarmasıdır. Harçlığını ailesinin istemediği yerde harcayan çocuğun, parasını ne yaptığını soran anne babaya “parasını farklı alanda harcadığını söyleyerek, gerçek harcadığı alanı gizlemesidir.”

Çocuklar özlem duydukları veya olmasını istedikleri şeyler için yalan söyleyebilirler. Anne ve babasından ayrı yaşayan bir çocuğun her gün onların kendisini telefonla aradığını söylemesi de yalanın bir başka nedenedir.

Erken çocukluk döneminde aşırı ödüllendirilen çocuklarda yalan söyleyebilir. Aşırı ödüllendirilen çocuk, sosyal hayatla tanışmaya başladığında sosyal hayatın içindeki arkadaş, öğretmen vb. kişilerden de aynı ödüllendirmeyi bekler. Ödül alabilmek için yalan söyleme tutumu içine girebilir. Ya da hiçbir davranışı ödüllendirilmeyen çocuk yalan söyleme gereksinimi duyabilir.

ÇOCUKLAR YALANI NEREDEN ÖĞRENİYOR?

a) Aileden:

Anne babaların yalan söz ve davranışlarından öğrenilir. “Oğlum sesiz ol sana çikolata vereceğim” deyip vermediğinde veya “Baban eve gelince sana oyuncak getirecek” dediğinde babanın oyuncak getirmemesi durumunda çocuk annem yalan söylüyor der ve yalan söylemeyi doğal kabul eder.

Çocukların zihni, bu ve benzeri yalanları otomatik olarak kaydeder. Çocuk büyüdükçe ailenin başka yalanlarına da şahit olur. Eve gelen telefona baba sözlü veya beden diliyle oğluna “babam evde yok” söyletmesidir. Annenin evde çekiştirdiği komşusunu, mahallede görünce güler yüz gösterip övmesi gibi, böyle bir aile ortamında büyüyen çocuk yalanın gayet doğal bir şey olduğunu düşünerek, kendisi de yalan söylemeye başlar.

b) Basılı ve Görsel Yayınlardan:

Televizyon programlarındaki yalanları bulmak için kısa bir süre TV izleyin. Aşk dizilerinde, aksiyon filmlerinde, magazin programlarında, reklamlarda, sabah programlarında, haberlerde sizce ne kadar yalana rastlanılır? Bu yalanların yüzdelik oranlarına bir bakın.

Çocuklar işitsel değil, görsel olarak bile yalan söylemeyi küçük yaşlardan itibaren TV, bilgisayar gibi, yayınlardan öğreniyorlar. Elbette ki yayınların doğru ve iyi olanları bulunduğu gibi, çocuk ve büyüklere faydalı olanları da az değil. Seçici olmak lazım. En masum çizgi filmlerde, romanlarda bile yalana maruz kalabilen çocukların, hatta büyüklerin dahi bilinçaltına yalan o kadar normal bir şey olarak kazınıyor ki, sonrasında onu zihinlerinden söküp atmaları çok güçleşiyor. Herkes kendi çevresinde örneklerini görebilir. Çocuklara niçin yalan söyledikleri sorulduğun da, masum olarak filmlerden öğrendiklerini söylemelerine şahit olanlar bilirler.

c) Çevreden:

Aile içinde yalan söylenmese bile, görsel medyayı izlemesek de çevremizde yalan söyleyen günümüzde o kadar insan var ki, görme veya işitmeyle zihinlere kaydediliyor. Arkadaşlar, komşular, akrabalar yalan söyleyebiliyor veya onların içerisinde yalan söyleyenler olabiliyor.

Bazen şaka olsun diye yalan söylüyorlar ama sonuçta netice değişmiyor ve çocuklar veya büyükler yine yalana muhatap oluyorlar. Oysaki şaka ile de olsa dinimiz yalan söylemeyi yasak ediyor ve hangi halde olursa olsun yalan söylemeye izin vermiyor. Doğru sözlü olun diye emrediyor.

Ayetlerde:

“Ey İman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin“,

Yalan sözden kaçının  (Ahzâb, 33/70, Hac, 22/30) ferman edilirken, hadis-i şerifte ise,

“Doğruluktan ayrılmayın…. Yalandan sakının….” (Buhari, Edeb, 69) buyrulmaktadır.

 

ÇOCUKLARIN SÖYLEDİKLERİ YALAN ÇEŞİTLERİ

Bazı araştırmacılar, yalanı, söyleyenin patolojisini, yalanın hedefini ve içeriğini göz önünde bulundurarak, şöyle sınıflandırma yapmışlardır:

1- Sözde Yalanlar:

Çocukların yedi yaş öncesi söyledikleri yalanlardır. Aslında bunlara tam anlamıyla yalan denemez. Çocuk bu dönemde gerçek ve hayalin farkını ayıramaz. Çünkü çocuklar iyi-kötü, doğru-yanlış, faydalı-zararlı kavramları yedi yaşına kadar tam kavrayamazlar.

Çocuk kurduğu hayali gerçek gibi algılayabilir. Çocuklar anlattıkları olayları biraz abartılı ve zengin hayal güçlerini kullanarak gerçek olmayan abartılı şekilde anlatabilirler. Hatta çocuklar gördükleri rüyalarını yaşanmış gerçekler gibi anlatabilir. Anne baba rüya olduğunu bilmediğinden, çocuk yalan söylüyor endişesine kapılabilir.

Bu dönemde anne baba dikkatli ve bilinçli olarak çocuklara yaklaşmalı ve onları iyi eğitmelidir. Çünkü çocuklar yalan söylemeyi ilk olarak sözde yalanlara başvurduğu zaman öğrenir. Bu dönemde yalan söylemenin ona zevk verdiğini, onu ceza almaktan kurtardığını ve dikkat çektiğini görürse, sonraki dönemlerde de yalan söylemeyi sürdürür.

2- Alışkanlık Haline Gelen Yalanlar:

Çocuklarda temyiz yaşı olan yedi ve yukarı yaşlarda görülür. Yani çocuk gerçekle, gerçek olmayanı ayırt etmesinden sonra devam eden yalanlardır. Artık hayali yalanlar bitmiş, çocuğun iyi-kötü, doğru-yanlış, faydalı-zararlı kavramları ayırabildiği dönemde olduğu için söylenen yalanlar zararlı ve artık yalancılık söz konusudur.

Bu dönemde söylenen yalanlar birtakım bencilce istekleri gerçekleştirmek için bilerek ve isteyerek başkalarını aldatmaktır. Aileden ve çevreden görülen, işitilen yalanların normal gibi yaşantıda yer alması yalan söylemeyi alışkanlık haline getirmesidir.

3- Patolojik Yalanlar:

Duyguların bozukluğundan kaynaklanan yalanlardır. Patolojik yalanların temelinde en sık aşağılık duygusu ve güç istemi ile karşılaşılmaktadır.

Patolojik yalanda çocuk sevinçli ve kaygısız görülür ki, bu ilgi çekicidir. Çocuk okulla ilgilenmez, aile içindeki olaylara kayıtsızdır, gerçek arkadaşlığı aramaz, davranışları oldukça çocuksudur, duygusal ve ahlaki olarak olgunluğa ulaşamamıştır.

Patolojik yalanda çocuk  yalan söylemekten zevk alır. Bu çocukların söylediği yalanlar gerçeğe çok benzer. Bazen çevresindekileri kolayca inandırabileceği şeyler anlatır, bazen de ilginç şeyler anlatarak çevresindekileri şaşırtırlar. Bu tür yalanları, söyleyen çocuklar dikkat çekmek, ilgiyi kendi üzerlerinde toplamak için yalan söylerler. Yaptıkları bir suçu gizlemek için de yalan söyleyebilirler.

Bu dönemde çocuk iyi takip edilmeli ve yalan söyleyip söylenmediği tespit edilmelidir. Yalan söylediği anlaşıldığında çocuğu bu suçluluktan kurtarma amaçlı itiraf etmesine yardımcı olunmalıdır. Ancak aile; çocuğun yalan davranışlarına aşırı sert, tepkisel ve cezalandırıcı yaklaşırsa çocukta suçluluk duygusu görülmemeye başlar. Çocuğun yalan söylediği fark edildiğinde anne babalar; hayal kırıklığı, öfke, endişe ve çaresizlik gibi duygular yaşayabilirler.

Anne babalar çocuklarının yaşlarına göre yalan söylenmesinin, ne zaman zararlı bir hastalık halini aldığını bilmeli ve ona göre hareket etmelidir. Yaş gruplarına göre yalan söylemek dört dönemde incelenebilir:

1- Bebeklik Dönemi:

Bebeklik dönemi olan 0-3 yaşlarıdır.

Bu yaş grubundaki küçük çocuklarda hayal ile gerçek ayrımı henüz yoktur. Bu nedenle iki veya üç yaş civarı çocuklar olayları olduğundan çok farklı şekillerde anlatabilirler.

Bu dönemde yaşanılan olaylar abartılabilir ve anlatılanlara hayali kahramanlar bile eklenebilir. Çocuklar büyüdükçe hayal ile gerçeği birbirinden ayırabilmeye başlarlar ve böylece hayaller ve abartılar giderek azalır.

2- İlk Çocukluk Dönemi:

İlk çocukluk dönemi 4-6 yaşlarıdır.

Bu yaşlarda çocuklar daha çok cezadan kaçınmak ya da istedikleri bir şeyi elde edebilmek amacıyla yalan söylemeye başlayabilirler. Çünkü yalan söyleyebilmek, çocuğun başkalarının ne düşündüğünü ve onların kendi düşüncesinden farklı olabileceğini kavrayıp, anlayabilme ve onları etkileyebileceğini fark etme ve kendi davranışlarını bu amaca uygun bir şekilde kontrol etme becerilerinin geliştiğini de göstermektedir.

Beş yaş ve üzerindeki çocuklarda “yalan” bir davranış bozukluğu olarak değerlendirilebilir.

3- İkinci Çocukluk Dönemi:

İkinci çocukluk dönemi 7-11 yaş arasıdır.

Okulla birlikte çocuk için evin dışında yeni bir hayat başlar. Çocuk artık kendi hayatı ile ilgili yalanlar söyleyebilir. Bazen arkadaşlarına uyum sağlamak, bazen yaşadığı yetersizlik hisleri ve özgüven eksikliği ile başa çıkabilmek için yalana başvurabilir.

Bilinmesi gereken bu dönemde çocuk yalanı bilerek söylemektedir. Aile yeterli tedbirleri almazsa, çocuk yalan söylemeyi alışkanlık haline gelebilir ve sonraki yıllarda da bu alışkanlık zararlı hastalık haline dönüşebilir.

Anne babalar, çocuklarında gördükleri bir davranış bozukluğunu, ruh sağlığının tehlikede olduğunu haber veren bir uyarı sinyali anlamına geldiğini bilmeli, çocuğu suçlayarak veya baskı kurarak bunu gidermeye çalışmamalı, “Ben nerede yanlış yaptım?” sorusuna cevap arayarak olaya yaklaşmalıdır.

Yedi yaşında çocuğun temyiz yaşına girmesi ve on bir yaşlarında yetişkinler gibi muhakeme gücüne ulaşmış olmasıdır. Özellikle bu yaştan itibaren çocuklar korkularından dolayı, bazı menfaatler elde etmek, dikkat çekmek ve ilgi görmek için yalanlara başvurabilirler. Bu yalanlara gerekli tedbir alınmazsa, bu alışkanlık hayat boyu da sürebilir.

Her çocukta bireysel farklılıklar görülmekle beraber; çocuklar soyut kavramları algılamaya başlamaları ile birlikte yedi yaşlarında muhakeme etmeye, on bir yaşlarında da doğru ile yanlışı da yetişkinler gibi, ayırt etmeye başlarlar. Bu ayırt etmede çocuğun aldığı ahlaki eğitim ve gördüğü güzel modeller etkilidir. Ön ergenlik ve ergenlik döneminde bazı kişisel ve çevresel nedenler yalanın devam etmesine ya da önceden yokken ortaya çıkmasına da yol açabilir.

Ancak anne baba özellikle yedi yaşından büyük çocuklar ve ergenlerle net bir şekilde konuşmalı, çocuğun kişiliğini değil, davranışın yanlışlığını hedef almalı ve tedavi çarelerini araştırıp, uygulamalıdır.

4- Ergenlik Dönemi:

Ergenlik dönemi 12-16 yaşlar arasıdır.

Ergenliğe gelindiğinde artık çocukların kendi ruhsal dünyalarını ebeveynlerinden ayırma zamanı gelmiştir. Arkadaşlarla, anne ve babanın bilmediği şeyleri yapmak, gencin kendine yeni bir dünya kurma çabası olarak değerlendirilebilir. Bu dönemdeki en büyük risk çocuk ve anne-babaları arasında yaşanabilecek olan sorunların kolayca bir güç savaşına dönüşebilmesidir.

Çocuklar,  büyüdükçe yüz ifadelerini ve beden dillerini kontrol etmeyi öğrenirler. Bu konudaki başarı, ergenliğin ilk yıllarından başlayarak gelişir. Çünkü büyüdükçe yalan sözcüklerin yanı sıra nasıl yanıltıcı bir vücut dili kullanacaklarını da öğrenirler.

Ergenlik çağındaki çocuklar, yavaş yavaş hile ve yalan içerecek şekilde bilgi, fikir, duygu ve düşüncelerini toplumdan saklama veya yerine göre göstermeyi öğrenmeye başlarlar. Bu dönemde söylenen yalanlar bilinçli ve kasıtlıdır. Bu nedenle yalan söyleme bir hastalıktır.

YALAN SÖYLEYENLER NASIL TANINABİLİR?

Uzmanlar, karşıdaki kişinin tüm gerçeği söyleyip söylemediğini anlamanın mümkün olduğunu belirtiyorlar. Karşıdakinin yalan söylediği düşünüldüğünde, neden söylemiş olabileceğini de bilmek gerekir. Eğer karşıdakinin bazı hareketlerinden yalan söylediğini anlamak için, sergilenen hareketlerin ne anlam ifade ettiğini de iyi bilmek gerekir. Bu da iyi bir tecrübeyi gerektirir. Çünkü aynı hareketler bazen doğru söylendiğinde de, ya alışkanlıktan veya doğal olarak yapılabilir. Bu bakımdan birinin yalan söyleyip söylemediğini tecrübeyle birlikte aşağıdaki ipuçlarıyla anlayabilmek mümkündür:

1- Yalan söyleyen kişi göz temasından kaçınır, göz göze gelmemek için elinden geleni yapar.

2- Yalan söyleyen ya da bir gerçeği saklayan kişi, ellerini ve kollarını daha az kullanır.

3- Kendisine soru sorulduğunda elleri sımsıkı kapanıyorsa ya da avuçları aşağı dönükse bu yalanın ya da kandırmanın sinyalidir.

4- Ellerini yüzüne ya da boynuna doğru götürüyor olabilir ama bedeniyle teması sadece bu kısımlarla sınırlı kalır.

5- Verdiği cevap nedeniyle içinin rahat olduğunu göstermeye çalışan kişi belli belirsiz kaçamak bir şekilde omzunu silker.

6- Kişinin el kol hareketleri ile söylediği sözler arasında zamanlama hatası vardır. Baş hareketleri mekaniktir.

7- Şaşırmış, korkmuş ya da mutluymuş rolü yapıyorsa, yüzünde beliren ifade, ağız bölgesiyle sınırlı kalacaktır.

8- Yalan söyleyen kişi ayakta dururken ya da otururken konuşma sırasında sırtını dik tutmaz.

9- Kendisini itham eden insandan uzaklaşmak isteğiyle muhtemelen bakışlarını kapıya doğru çevirir.

10- Konuştuğu insanla ya çok az fiziksel temas kurar ya da hiç kurmaz.

11- İşaret parmağını ikna etmek istediği kişiye yöneltmez.

12- Kendisini itham eden kişiyle arasına bir takım nesneler koyar.

13- Bilinçaltından sızan gerçek duygular, düşünceler ve niyetler dil sürçmesi şeklinde ortaya çıkar.

14- Karşısındaki kişiye anlattığı hikâyeye inanana kadar fazladan bilgi vermeye devam eder.

15- Sorulara asla doğrudan cevap vermez, dolaylı olarak ima eder.

16- Yalan söyleyen kişi, ‘ben, biz ve bizim’ gibi zamirleri ya çok az kullanır ya da hiç kullanmaz.

17- Kullandığı kelimeler açık ve net olmayabilir.

18- Sorulan soruya oranla aşırı bir tepki gösterir.

19- Yalan söyleyen kişi, bütün sorularınıza cevap verebilir ama kendisi size soru sormaz”

20- Konu değiştirildiğinde rahatlar ve gerginliği azalır.

21- Haksız yere suçlandığına sinirlenmez.

22- “Gerçeği söylemek gerekirse”, “Dürüst olmak gerekirse” ve “Neden yalan söyleyeyim ki” gibi cümleler kullanır.

23- Soruyu önceden düşünmüş ve cevabı hazırlamıştır.

24- Sorunuzu tekrar etmenizi ister ya da soruya soruyla karşılık verir.

25- Konuşmasına, “Yanlış anlamanı istemem ama” gibi bir cümleyle başlar.

26- İlginizi dağıtmak için şaka yapar ya da dalga geçer.

27- Daha ayrıntılı açıklama gerektiren konuları sıradan bir şeymiş gibi aktarır.

28- Hikâyesi o kadar inanılmazdır ki, sırf bu yüzden inanırsınız. (Sergen Sazak, Yeni Eğitim Dergisi, Yıl 7, s. 26, Dr. Ekrem Çulfa, Psikolog Esra Bayraktar)

29- Yalan söyleyen kişinin hareketleri, söyledikleri, ses tonu, mimikleri birbirini tutmaz. İnkarı gösteren bazı davranışları vardır.

30- Çoğu insan sahte gülümseyemez. Zamanlama hatası yapar ve normal gülümsemeden çok daha uzun sürer veya diğer davranışlarla karışır. Bazen kızgın yüzle, gülümseme iç içedir. Dudaklar doğal gülümsemeden daha küçük ve daha cansızdır.

31- Yalanın en önemli göstergelerinden biri davranışlardaki değişikliktir. Genel olarak heyecanlı olan biri sakinse veya sakin biri heyecanlıysa dikkat edin farklı bir şeyler oluyor demektir.

32- Eğer birinin yalan söylediğini anlamak istiyorsan yaptıkları ile anlattıkları arasında tutarsızlık olup olmadığına bakılmalıdır.

33- Sık sık yüzüne dokunur. Burnunu çeker, başını kaşır. Özellikle ağız bölgesine yakın bölgelere dokunması dikkat çeker.

34- Üstündeki kıyafetleri düzeltir. Gömleğinin yakasını gevşetir. Ya da elinde tuttuğu bir cisimden güç almaya çalışır.

 

adarselim@gmail.com