Bir erkeğin aynı zamanda birden çok kadınla evli olmasına poligami denmektedir. “Taaddüdü-zevcat” erkeğin dörde kadar kadınla evlenmesi anlamına gelen İslami bir terimdir. Batılılar buna daha geniş anlamı ile “poligami” derler. Dolayısı ile “taaddüd-i zevcât” tamamen “poligami” değildir. Çünkü poligaminin bir sınırı yoktur. Tek evliliğe de monogami veya zevce adı verilir. Bir kişinin hayatı boyunca ya da belirli bir zaman diliminde tek eşli olması durumuna monogami denir.
İnsanlık tarihinde çeşitli millet, kabile, devlet ve toplumlar ile farklı –semavî veya beşerî- din ve inançlara sahip olanlarda çok evlilik uygulandığı bilinmektedir. Bunun çeşitli sebepleri vardır. Şöyle ki; toplum gelenekleri, kültürü, erkek-kadın nüfus oranı, ekonomik ihtiyaç ve imkânı, toplumların hayat tarzları, sosyal statü ve bölgesel şartlar gibi dış faktörleri mevcuttur.
Mesela, cahiliye dönemi Arapları arasında kabile ve ailelerin gücü ilk planda nüfusa dayandığından çok evlilik, iş gücünü arttıran ve savaşlar sebebiyle uğranılan nüfus kaybını telâfi eden tabii bir yoldu. Hatta çok evlilik kuvvet ve servetin, tek evlilikse zayıflık ve fakirliğin sembolü kabul edilmekte ve bu sebeple çok evlilik toplum içinde bir iftihar ve itibar vesilesi sayılmaktaydı. Cahiliye döneminde yaygın bir uygulama vardı ki; evlenilen kadınların sayısı konusunda herhangi bir sınırlama dahi yoktu.
Bu dönem müşrikler arasında kadın birden fazla erkekle birlikte olup, doğan çocuğun nesep olarak, ana olan kadın “bu çocuk şu erkekten demesiyle” çocuk o erkeğe ait oluyordu. Böyle bir dönemde, bu sosyal realitenin aile ve toplum hayatında meydana getireceği olumsuz etkileri en aza indirmeyi amaçlayan İslâm dini çok evliliğe izin vermiş ve yaşanan fiilî durumu da hukukî ve ahlâkî esaslara bağlamış. Böylece İslâmiyet aynı zamanda çok evliliği dört kadınla sınırlamıştır. Hatta İslam; evliliğe ilk olarak sınır getiren bir dindir. Daha önce Tevrat veya İncil’de böyle bir sınırlama getirilmemiştir. (M. Hamidullah, Aziz Kur’an, Nisâ, 4/3)
“Hem de dörde kadar taaddüd-ü zevcat tabiata, akla, hikmete muvafık olmakla beraber ŞERİAT BİR TANEDEN DÖRDE ÇIKARMAMIŞ, BELKİ SEKİZ-DOKUZDAN DÖRDE İNDİRMİŞTİR. Bahusus taaddüdde öyle şerait (şartlar) koymuştur ki; ona müraat etmekle (uymakla) hiçbir mazarrata müeddi (yani hiçbir zarara sebep) olmaz. Bazı noktada şer olsa da ehven-üş şerdir. Ehven-üş şer ise bir adalet-i izafiyedir. Heyhat! Âlemin her halinde hayr-ı mahz olamaz.” (S. Nursî, Münazarat, 82; Sünuhat-Tuluat-İşarat, 96)
Çok evlilikle ilgili ayette şöyle bildirilir:
“Size helâl olan kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlayın. Eğer (o kadınlar arasında) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız, o takdirde bir tane alın veya sahip olduğunuz cariyeler ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur.” (Nisa, 4/3)
Ayete göre erkek dört kadından –hepsi hayattayken- fazlasıyla evlenemez.
Hz. Peygamber, BEŞ hanımla evli olarak İslâmiyeti kabul eden Nevfel b. Muaviye’ye birisini bırakmasını (Beyhakī, VII, 184), sekiz hanımlı Kays b. Hâris ile (İbn Mâce, Nikâḥ, 40) on hanımlı Gaylân b. Seleme’ye de (Tirmizî, Nikâḥ, 33) dörtten fazla olan hanımını boşamasını emretmiştir.
Tevratta ve İncilde, yani Yahudilikte ve Hırıstiyanlıkta birden fazla kadınla evliliği yasaklayan bir hüküm bulunmamaktadır.
Birden fazla kadınla evlilikte, İslam öncesinde sınır yoktu. Geylan b. Seleme İslam’a girdiği zaman ON kadınla evli bulunuyordu. Resulullah (sav) kendisine:
“Bu hanımlardan sadece dördünü seçebilirsin” dedi. (Hâkim Nisaburi, el-Müstedrak, II, 192)
Aynı şekilde Kays b. Haris Müslüman olduğunda SEKİZ kadınla evli bulunuyordu. (Suyuti, ed-Dürrü’l-Mensur, III, 429; Beyrut, 1985) Eşlerinden sadece dört tanesini seçmiştir.
Malik b. Enes’in rivayetine göre ON kadınla evli bir Sakif’li Müslüman olunca Resulullah (sav) kendisine:
“Bu hanımlardan dördünü yanında tut; diğerlerini serbest bırak” buyurmuştur. (Malik, Muvatta, Talak, 76)
Ayette ifade edilen “adaletli davranma” dan maksat şeklî ve zahirî yönden gösterilen adalettir. Yani eşlere zaman ayırmada, barınma, yeme içme, giyim gibi aslî ihtiyaçlarını gidermede ve bir koca olarak hüsn-i muaşeret ile kocalık vazifesinde eşit davranmak şeklinde yorumlanmıştır. Çünkü insanın elinde olmayan kalbî bağlılık, söz konusu adaleti zedeleyici bir unsur olarak görülemez. Nisa suresinin 4/129. ayetinde bu durumu açıklık getirilmiş ve şöyle buyrulmuştur:
“Ne kadar istekli olsanız da kadınlar arasında TAM ADİL DAVRANMAYA asla güç yetiremezsiniz. O halde birisine tamamen kapılıp (meyledip) diğerini askıya alınmış (kocası hem var, hem yok) gibi bırakmayın” (Nisa, 4/129)
Bu ayet göre kalbi sevgi; adaletli olmanın dışında bırakılmış ve çaresi de hemen ayetin ikinci cümlesiyle bildirilmiştir. Çünkü kişinin iki eşini aynı derecede sevmesi insan tabiatına aykırı olduğu için mümkün değildir. Mesela, ana ve babalarda çocuklarına adaletli davranmaları emredilirken, kalbi sevgi de yaşananlar ve uygulamalar açıkça bilinmektedir.
Kadının çeşitli fiziksel ve ruhsal özellikleri sevme ve sevilme durumu doğal olarak, sevginin derecesindeki farklılıkları meydana getirecektir. Erkek ne kadar eşitlik konusunda çaba harcasa da bunu başarması imkânsız derecesindedir.
TIKLA OKU: TAADDÜD-Ü ZEVCAT / ÇOK EVLİLİK HAKKINDAKİ AYETLERİ OKUMAK
Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuş:
“Kimin iki hanımı olur da bunlardan birine farklı ilgi gösterirse kıyamet gününde bir tarafı felçli olarak haşredilecektir” (Ebu Davud, Nikâḥ, 38; Tirmizî, Nikâḥ, 42; Müsned, II, 295, 347, 471; İbn-i Mace, Nikâh, 47; Mişkâtü’l-mesabih, 2/196)
Evlenmek Kadın Ve Erkeği Olgunlaştırır
Evlilik, insanî ve ulvî ihtiyaçları, insanın en temel ihtiyaçlarını -barınma, beslenme ve neslin devamını- karşılayan bir kurum olduğu içindir ki, tartışmasız her asırda, her kültürde el üstünde tutulmuş, şart gibi görülmüş, hatta evlenmek kutsanmıştır.
“Evlilik anlaşmaktır.” Yani hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar ise konuşu konuşa anlaşırlar.
Hz. Peygamber (sav) bazen hanımına,
– “Ya Âişe, konuş benimle!” dermiş, kitaplarda böyle nakledilir.
Konuşmak, paylaşmak ve yardımlaşmak bu zorlu imtihan dünyasına tek başına gelen insanın en büyük ihtiyaçlarından biridir.
Bediüzzaman’ın ifadesiyle,
“İnsanın en fazla ihtiyacını tatmin eden, kalbine mukabil [karşılık] bir kalbin mevcut bulunmasıdır ki, her iki taraf sevgilerini, aşklarını, şevklerini mübadele etsinler [paylaşsınlar] ve lezaizde [güzel şeylerde] birbirine ortak, gam ve kederli şeylerde de yekdiğerine muavin ve yardımcı olsunlar.”
“Evet, bir işte mütehayyir [hayret veya tereddüt içinde] kalan veya bir şeye dalarak tefekkür eden adam, velev zihnen olsun [hayalî bile olsa], ister ki, birisi gelsin, kendisiyle o hayreti, o tefekkürü paylaşsın.”
“Kalplerin en latifi [duyarlısı], en şefiki [şefkatlisi], ‘kısm-ı sani’ [diğer yarım] ile tabir edilen kadın kalbidir.”
“Bekâr bayan ve bekâr erkek yarımdır, evlenince tam olurlar.”
Bunu teyid eden hakikatli bir söz daha vardır ki;
“Bekâr erkek üçte iki erkek, üçte bir çocuktur. Bekâr kadın üçte iki kadın, üçte bir erkektir.” Yani erkeklerin haylazlıktan kurtulup olgunlaşmaları, bayanların ise kişiliklerini oturtmaları için evlenmeleri lâzımdır.
Çok Kadınla Evlenmenin Şartları İle Gerekçeleri
Birden fazla kadınla evlenme izninin gerekçesi “dinî, ictimaî, iktisadî, ahlâkî” zaruretlere dayanmaktadır. İslâm birden çok kadınla evlenebilmek için bir takım şartlar öngörmüştür, Bu şartlar şunlardır:
1- Eşler arasında adaletli davranmak. Bu insan gücü ile sınırlı olmak üzere yedirmek, giyim, barınma, ilgi ve muamele konularında adaletli kavranmayı kapsar.
“Kadınlar arasında adaletli davranmaya ne kadar gayret gösterirseniz de buna güç yetiremezsiniz. Hiç değilse birisine aşırı meyledip de diğerini (ne dul ne kocalı durumda) askılı bırakmayın” (Nisâ, 4/129)
2- Eşlerin geçimini sağlamaya gücü yetmek. İslâm’da bir erkeğin evlenebilmesi için, tek veya daha fazla eş olsun, bunların yeme, içme, giyim ve barınma harcamalarını sağlayacak güce sahip olması gerekir.
Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
“Ey gençler! Sizden evliliğin külfetlerini yerine getirmeye gücü yeten evlensin.” (Buhari, Savm, 10, Nikâh, 2,3,19; Müslim, Nikâh, 1,3; Ebu Davud, Nikâh, I; İbn Mâce, Nikâh, ; Nesâî, Sıyam, 43)
3- Kadının hastalığı, yüzünden kadınlık görevini yapamaması. Tedavi imkânı bulunmayan kadın hastalığı, kadının çocuk doğuramayacak durumda olması gibi.
4- Erkeğin ihtiyaç duyması ve haramlardan sakınması.
Kadın kısır olabilir, cinsel ilişkiye girmesini engelleyecek bir hastalığa yakalanmış olabilir veya cinsel ilişkiye giremeyecek derecede engelli olabilir ancak karı koca birbirlerinden ayrılmayı da istemeyebilir. Hatta bekâr olup da kısır olduğu ve cinsel ilişkiye giremeyecek derecede hasta veya engelli olan bir kadın da evlenmek, sevdiği erkekle karı koca hayatı yaşamak isteyebilir. Birden fazla kadınla evlilik cinsel yönden engeli bulunan kadınlar için bir rahmettir.
Birden fazla kadınla evliliğe itiraz eden Avrupa’da zinaların, fahişelerin sayısının yüksekliği de gösterir ki; İslam’da birden fazla kadınla evliliğe izin verilmesi insan fıtratına uygun bir hükümdür. Ancak günümüzde adet, gelenek ve göreneklerimiz haline gelen ve dinî emirleri öteleyen ve önünde perde olan gelenekler vardır. Bu nedenle Müslümanların asıl vazifesi Allah’ın –dinî- emirlerini ifa etmek, halkın ve toplumun adet ve geleneklerini terk etmek asıl görevidir.
Çok Evliliğin İslam Ülkelerine Göre Uygulama Şekilleri
Çok evliliğin serbest olarak uygulandığı ülkelerin başında Suudi Arabistan gelirken Ürdün ve Mısır’da da diğer ülkelere nispetle daha geniş bir çerçeve içerisinde uygulanmaktadır. Suriye, Irak, Fas, Yemen, Endonezya dâhil İslâm ülkelerinin çoğunda ise; çok evlilik
– hâkimin izni,
– önceki hanımı veya hanımlarının rızası,
– kişinin hanımlarını geçindirebilecek ekonomik gücünün varlığı,
– ilk hanımlarda çeşitli hastalık, kısırlık, kadınlık görevini ifa edememek vb. gibi hallerin bulunması şeklinde birtakım şartlara bağlanmış.
Pakistan’da ise; çok evlilik getirilen şartlarla oldukça ağırlaştırılmış. Tunus ve Türkiye’de ise tamamen yasaklanmıştır. Buna rağmen çok evlilik uygulamaların önüne geçilememiş, vatandaşlar zorluklar altında bırakılmıştır. Günümüzde dünya millet ve ülkelerinde din ayırımı olmaksızın çok evlilikler; ister serbest isterse yasak olsun fiili uygulamaları bir hayli fazladır.
Gerçekten çok evliliğin yasaklanması veya şartlarının ağırlaştırılması dinî ve milli, insanî ve toplum açısından kârlı mı, yoksa zararlı mıdır? Sorunun cevabını kendiniz veriniz. Ancak şunu nakletmem de konuya ışık tutacaktır:
“Medeniyet, taaddüd-ü ezvacı kabul etmiyor. Kur’an’ın o hükmünü kendine muhalif, hikmet ve maslahat-ı beşeriyeye münafî telakki eder. Evet, eğer izdivacdaki hikmet, yalnız kazayı şehvet olsa, taaddüd bilakis olmalı. Hâlbuki hatta bütün hayvanatın şehadetiyle ve izdivac eden nebatatın tasdikiyle sabittir ki; izdivacın hikmeti ve gayesi, tenasüldür. Kazayı şehvet lezzeti ise, o vazifeyi gördürmek için rahmet tarafından verilen bir ücret-i cüz’iyedir. Madem hikmeten, hakikaten, izdivac nesil içindir, nev’in bekası içindir. Elbette, bir senede yalnız bir defa tevellüde kabil ve ayın yalnız yarısında kabil-i telakkuh olan ve elli senede ye’se düşen bir kadın, ekseri vakitte ta yüz seneye kadar kabil-i telkîh bir erkeğe kâfi gelmediğinden, medeniyet PEK ÇOK FAHİŞEHANELERİ kabul etmeye mecburdur.” (S. Nursî, Sözler, 409)
“Erkek galiben yüz yaşına kadar telkîh eder. Karı, yarı vakti hayz olduğu halde elliye kadar telakkuh eder.” (Sünuhat-Tuluat-İşarat, 96)
Bu nedenle çoğu erkek “seri-üt teessür ve hassas olan memalik-i harredeki insanların hevesat-ı nefsaniyesini mütemadiyen tehyic edecek AÇIK-SAÇIKLIK, elbette çok sû’-i istimalata ve israfata ve neslin za’fiyetine ve sukut-u kuvvete sebebdir. Bir ayda veya yirmi günde ihtiyac-ı fıtrîye mukabil, her birkaç günde kendini bir israfa mecbur zanneder. O vakit, her ayda onbeş gün kadar hayız gibi ârızalar münasebetiyle kadından tecennüb etmeye mecbur olduğundan, nefsine mağlub ise FUHŞİYATA DA MEYLEDER.” (Lem’alar, 198)
Haram olan zina kapılarını kapamak yerine, çok evliliğe karşı çıkmak veya yasaklamak “Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan’ın tesettür ve irsiyet ve taaddüd-ü zevcat ve zikrullah ve ilm-i dinin dersi ve neşri ve şeair-i diniyenin muhafazası haklarında gelen ve tevil kaldırmaz sarih çok âyât-ı Kur’aniyeyi inkâr etmek ve bütün İslâm müçtehidlerini ve umum şeyhülislâmları suçlu yapmak” sayılmaz mı? (S. Nursî, Şualar, 432)
Sadece asr-ı saadette değil, İslam tarihi incelendiğinde nice âlim, arif, mürşid, şeyh ve Müslüman avamlardan çok evlilik yapanlar olmuş ve de kıyamete kadar da olacaktır.
TIKLA OKU: RİSALE-İ NURDA TAADDÜD-Ü ZEVCAT / ÇOK EVLİLİK
Bediüzzaman Said Nursî hazretleri şöyle der:
“Beni cezalandırmağa gösterdikleri bir sebep: Benim tesettür, irsiyet, zikrullah, taaddüd-ü zevcat hakkında Kur’an’ın gayet sarih ayetlerine, medeniyetin itirazlarına karşı onları susturacak tefsirimdir.” (S. N, Şualar, 447)
Çok evliliğe işaret eden ve kesret-i nesil her cihetle matlup olan, her millet ve her hükûmetin buna taraftar olduğu bilinmektedir. Hatta Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın şu emri de konuyu güzel özetlemektedir:
تَنَاكَحُوا تَكَاثَرُوا فَاِنِّى اُبَاهِى بِكُمُ اْلاُمَمَ
“İzdivac ediniz. Ben, kıyamet gününde sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim.” (Nursî, Lem’alar, 410)
Birden fazla evlenmeyi düşünen erkek, eşler arasında davranış, geceleme, adalet, giyim ile ihtiyaçları karşılama ve diğer konularda hanımları arasında hiç bir fark gözetmeyeceği konusunda kesin kararlı ve ikinci bir evliliğe ihtiyaç hissediyorsa evlenmesi caizdir ve dinî bir emirdir. Dinen yasak değil, bilakis ayetin sarih manasıyla dahi teşvik edilmiştir.
Evlenmek hususunda şu rivayet mevcuttur:
“Gençler! Sizden kimin evlenmeye (bedeni ve mali) gücü yeterse hemen evlensin. Zira evlilik, gözü (harama bakmaktan) daha çok sakındıran ve ırzı / namusu daha fazla koruyandır. Kimin de buna (mali) gücü yetmezse o da oruç tutsun; çünkü oruç, onun (şehvetini teskin) için kalkan gibidir.” (Buhari, Savm, 10, Nikâh, 2,3; Müslim, Nikâh, 1, 3; Ebu Davud, Nikâh,1; Tirmizî, Nikâh, 1; Nesâî, Nikâh, 3, Sıyam, 43; İbn Mâce, Nikâh, 1)
Yüce Allah ayette şöyle emreder:
“Evlenmeye güçleri yetmeyenler, Allah kendilerini lütfuyla zengin edinceye kadar iffetlerini korusunlar.” (Nur, 24/33)
Neden Çok Evlilik Kadınlara Verilmemiştir?
“Neden dört kocalı bir kadın olmuyor da dört eşli bir erkek olabiliyor?”
Günümüzde çok yaygınlaştırılmak istenen bu ve benzeri sorular, kasıtlı olarak soruluyor. Özellikle kadın erkek eşitliğini savunanlar; çok evlilik konusu açıldığında bu soruyu ileri sürerek, kendilerini sözde haklı çıkartmaya çalışırlar.
Sorunun en kısa cevabı bunu savunanlar veya bu tezi benimseyenler kendileri uygulasınlar. Ancak toplumsal ahlakı bozmasınlar yeter. Kabul etmeyenlere de karışmasınlar. Dört kocalı bir kadın tezini savunan erkeğe; “bu akşam hanımınla birlikte olayım” deseniz sözde çok medeni ve eşitlikten yana olan o erkeğin tavrı ne olacak. Ama dikkat edin yumruğu burnunuzu kırmasın, gözünüzü kör etmesin! Eğer bu tezi savunan kadın ise, dört erkek birden teklifte bulununuz. Savunduğu teze ve söylediği söze bin pişman olacaktır.
Birden fazla erkekle ilişkiye giren bir kadının doğru nesepli bir çocuk dünyaya getirmesi oldukça zor ve mümkün değildir. Bir insan için kendi soyunu, annesini ve babasını bilmesi kadar güven ve mutluluk verici bir şey olamaz. Önemli bir sebepte miras hukukunda ortaya çıkacaktır. Zaten cahiliye döneminde kim daha zengin ve varlıklı ise kadın çocuğun o kişiden olduğunu söylermiş.
İslam’daki terbiye, kadını öyle bir seviyeye yükseltiyor ki, kıskançlık yüzünden ve kocasına karşı misilleme yapmasına ve bu tür duygusallıklara kapılıp kocasından intikam alması asla vaki olmamış olaylardan sayılmaktadır.
İffet, izzet ve namus sadece kadınlara has değil, bilakis aynı özellikler erkekler içinde geçerlidir. Bir kadın izzet ve iffetini korumaya özen göstermesi ne kadar önemli ve namussuz ifadesinden ne ölçüde rahatsız oluyorsa, bir erkek içinde bu hususlar aynıdır.
Çok erkekle evli bir kadın düşünün ki; aynı gün ve aynı gece birkaç erkek birlikte olmak istese, erkekler arası kargaşa bir tarafa dursun, bu durum kadına zulüm olmaz mı?
“Neden erkek çok eş edinirken, kadın edinemez?”
Bunun asıl cevabı, mülkün sahibi olan Allah böyle istediği ve böyle emrettiği içindir. Allah’ın, her emrinde ve her yasağında sayısız hikmetler vardır. Bu hikmetlerde insanlara faydalıdır.
“Kadının en esaslı hasleti sadakattir, emniyettir. Fakat kocasının vazifesi, ona hazinedarlık ve sadakat değil, belki himayet ve merhamet ve hürmettir. Onun için, o erkek inhisar altına alınmaz. Başka kadınları da nikâh edebilir.” (Nursî, Lem’alar, 198)
Neden bir kadın birden fazla eş ile evlenemez, hikmeti nedir?
-
Evliliğin gayesi neslin devamıdır. Bir kadın dört erkek ile evlenirse bir yılda bir defa doğum yapar. Fakat bir erkek dört kadın ile evlense bir yıl içerisinde dört doğum gerçekleşebilir.
-
Kadın fıtratı gereği hem bedeni hem de duygusuyla şehvet duyar. Kadının dört eşi olsa, bunlardan ancak en beğendiği ile tam anlamda şehevi bir duygu içerisine girip diğerlerini ihmal eder. Oysa erkeğin bedeni şehveti daha güçlü olduğu için, her eşiyle şehevi bir duygu içerisine girebilir.
-
Ülkemizde kadınlar menopoza 50 yaşında giriyorlar. Bu yaştan sonra genellikle doğum yapamıyorlar. Hatta cinsel istekleri dahi azalıyor. Fakat erkek 80 yaşında bile hem çocuk edinebilir hem de cinsel duyguları devam edebilir.
-
Bir kadın dört erkek ile evlenir ve bir çocuğu olsa, çocuğun hangi kocadan olduğu tartışma konusu olur ve anlaşmazlıklar çıkar. Oysa bir erkek dört kadın ile evlense, herkesin çocuğunun hem annesi hem de babası tartışmasız belli olur ve açıkça bilinir.
Bugün bir anket yapılacak olsa; hiçbir erkek çok kocalı bir kadınla nikâhlı olmak istemez. Zaten dinî hükümlere göre evli olan bir kadınla dinî, hatta resmi nikâh yapılamaz, yasaktır. Dinî açıdan zina sayılır ve recm uygulamasına tabi tutulur. İslam hukukunda evli veya dul olup zina yapan kadın ve erkek DÖRT MEZHEBİN ittifakla görüşüne göre “ölünceye kadar taşlanarak” cezalandırılır. Bu cezalandırmaya “recmetmek” denir.
Yine böyle bir anket kadınlara uygulansa; kasıtlı davranmamak şartıyla binde bir kadın dahi kabul etmez. Hatta binde on kadın dahi kabul edip istese genel kaideyi bozmaz ve hiç önemi yoktur. Hüküm ekseriyete göre verilir. Dinen yasak olmasına rağmen çok eşli bir kadın huzurlu ve mutlu bile olamaz. Mutlu olması mümkün değildir.
TIKLA OKU: KUR’AN TEFSİR KİTAPLARINDA TAADDÜD-Ü ZEVCAT / ÇOK EVLİLİK
adarselim@gmail.com