Kendinize telkinde bulunurken olumlu olmasına dikkat ederken, aynı zamanda kurduğunuz cümle kalıbının da olumlu olmasına özen göstermelisiniz. Çünkü beynimiz olumsuzluk eki olan ‘–me, -ma’ yı ayıramaz. Olumlu anlamı olsa da olumsuz bir cümle kalıbı beyni olumsuzluğa itebilir. Örneğin “başarısız olmayacağım” anlam olarak olumlu olsa da beyninize “başarısız olmak” olarak emir gönderebilir. Çocuklarınıza “kırarsın dikkat et, sakarlık yapma, tembellik etme” gibi telkinlerle aslında farkında olmadan sakarlığa ve tembelliğe yönlendirmiş olursunuz. Bunun yerine “başarılı olacağım, dikkatliyim, çalışkanım” gibi telkinler hem anlam hem de cümle kalıbı olarak daha doğrudur.

Başarısızlıklar bile aslında başarının önündeki denemelerdir. En büyük başarılar genellikle büyük başarısızlıklardan sonra gelir. Bir top gibi, önce dibe kadar iner ve ayaklarınızı yere vurduğunuzda, büyük bir hızla yukarı çıkabilirsiniz. Yukarı çıktıktan sonra kafanızı biraz önce çektiğiniz sıkıntılara gömerseniz, bu gerçeği göremezseniz acıya saplanır kalabilirsiniz. Elde ettiğiniz başarının da tadını çıkaramazsınız. Edison, ampulü bulana kadar 1000 kadar deneme yapmış olduğu söylenir. Her denemeden sonra “Elektriği ışığa çevirememenin bir yolunu daha buldum” dermiş. Her denemenin onu başarıya bir adım daha yaklaştırdığına inanıyordu. Sonunda ampulü bularak tarihe geçti. Eğer 999. denemede vazgeçseydi asla bu başarıya sahip olamayacaktı.

İşte hedefe ulaştırmayan denemeler, nasıl başarılamayacağını göstererek hatalı yol ve yöntemleri azaltır. Hayatta başarı kazananlar pozitif olarak hayatı algılayan ve iletişimde, pozitif bir dili geliştirebilenlerdir. Tüm yaşadıklarımızı pozitif ve negatif düşünme sürecimize göre değerlendiririz. Bu her iki düşünce şekli de kullanıla kullanıla zamanla sabitleşir ve davranışlarımızı yönetmeye başlarlar. Demek bizi mutlu ya da mutsuz kılan yaşadıklarımız değil, yaşadıklarımıza yüklediğimiz anlamlardır. Unutmayalım ki; olumlu düşünme bir sanattır.

İyi ve güzel düşünceli biri, dış etkenlerin zorlamasıyla kusur edip, suç işlemez. Çevre şartları insanın davranış ve düşüncelerini oluşturmaz; fakat onları açığa çıkarır. İnsan düşüncenin sahibi ve efendisi olarak, kendisinin yapımcısı ve çevrenin şekillendiricisi ve kendi icraatlarının yapım ve yazarıdır. İnsan düşünce ve isteklerinin iyi veya kötü olması ya kendine kelepçe vurdurur veya kendini özgürlüğe ve mutluluğa götürür. İyi düşünce ve eylemler asla kötü sonuçlar getirmez. Aynı şekilde kötü düşünce ve eylemler de asla iyi sonuçlar getirmez.

Bir insanın sağlıklı, mutlu ve başarılı olması, çevresindekilerle birlikte insanın iç dünyası ile dış dünyasının uyumlu bir şekilde ayarlanmasının bir sonucudur. İnsanın iç dünyası, kalb ve ruhunun beslenme şekline bağlıdır. Ruhun gıdalaşması; maneviyatla ilgili olup, ilahi emir ve yasaklara tam anlamıyla uymaktan geçer.

Demek belli bir düşünce varlığı, ister kötü, ister iyi düşünce olsun, mutlaka karakter olarak ortaya çıkacaktır. Bir insan doğrudan şartlarını seçemez ama düşüncelerini seçebilir ve böylece de şartlarını biçimlendirebilir. Yani “güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır” ve iyi düşünceleri sayesinde kötülüklerden ve perişanlıktan kurtulur.

Ruh ve beden sağlığının bir bütün olduğu göz önüne alındığında; olumlu ruh halinin sağlığımız üzerinde olumlu etki yapacağı tabiidir. Olumlu ve iyimser bir bakış açısına sahip olan kişilerin daha sağlıklı bir ömür geçirmeleri ve yaşlanma sürecine daha geç girmeleri bilinmektedir. Yaşlanma konusunda endişe taşımanın ve olumsuz düşüncelerin yaşlanma sürecini hızlandırdığı da bir gerçektir.

“Her şeyin iyisine bak” kaidesince her şeyin iyisini düşünmek, her şeye neşeyle bakmak, her şeyin iyi ve güzelini görmek ve öğrenmek insana cennet hayatı yaşatır. İnsan düşüncesi sayesin de huzurlu yaşar ve mutlu olur. Bu bakımdan insanın başardığı ve başaramadığı her şey doğrudan kendi düşüncelerinin sonucudur, denebilir.

adarselim@gmail.com