Her nimetin bir külfeti olduğu gibi, TV ve Bilgisayarın (internetin) de nimet diyeceğimiz güzel taraflarının yanı sıra külfet diyebileceğimiz olumsuz ve kötü yanları da mevcuttur.
TV’lerdeki diziler ile internette çocuk ve gençler haz odaklı yaşadıkları bu dönemlerinde, kendilerini mutlu eden bir şeyleri gördüklerinde yapışıp kalır ve tutku haline getirerek bağımlısı olurlar.
Bu medya araçları değil çocuk ve gençleri, hatta yetişkin olan bizleri bile “rehin” ve “esir” almış durumdadır. Gerçek hayatın yerine “temsili hayatları” algılarımız vasıtasıyla bizlere kendi renk ve elbisesini giydirmektedirler. Günümüzde sanki içine hapsolduğumuz televizyon ve özellikle de internet tehlikeli bir düzeyde hayatımıza girmiş tuzaklardır.
Zamanımızın dillerde gezen bir kavramı olan “boş zamanı değerlendirme” aracı olarak TV, internet ve çok fonksiyonlu cep telefonları bilinmektedir. Bu modern araçlar akıl haline geldiği kabullenildiği için, artık insanlar düşünceyi düşünemez hale ge / tiri / lmiştir.
Öyle ki ertesi gün TV ve internet diliyle konuşan ve oralarda gördükleriyle amel eden şizofrenik bir hastalık haline gelmiş olanlara rastlamak mümkündür.
Çocuk ve gençler; ödev yapacağım, dersime bakacağım, bir bilgiye ulaşacağım veya biraz oyun oynayıp eğleneceğim, hatta akraba veya arkadaşlarımla görüşmek için “facebook”, “twitter” vb. sitelere gireceğim diye izin alarak yapmak istediklerine başlarlar. Böylece kitap kültürü terk edilerek görüntülü ve görsel kültür alışkanlığı başlar.
Alvin Toffler’in ifadesiyle:
“Evler, nesnelerin ön kapıdan girip arka kapıdan çıktığı kocaman bir zaman yeme makinesidir.” İnsanları hipnotizma eden sihirli kutular ve aynı zamanda kişileri kendisine mahkûm eden “elektronik kelepçelerdir.” Televizyona bağlı olanlar, kendilerinin özgür olduklarını düşünerek veya zannederek izlemeye devam ederler. Ancak kişilerin özgürlüklerini ellerinden alan sihirli kutuların beyaz veya renkli camları içinde medyanın tuzakları olan ve bu araçların görünmeyen kelepçeleri veya zincirleriyle bağlanmış olanlar vardır.
Hatta muhafazakâr ailelerden bile, bu teknolojik harikaları acı ve sıkıntılarını gideren veya mutlu ve huzur veren araçlar olarak görmeye başlamış olanlar çoktur. Bu nedenle insanlar mekanik eşya, elektronik ve beyaz eşya, otomatik eşyalar sayesinde zamanı artan boş vakti çoğalan insanlar, boş, işsiz, avare kalan ve ücretsiz veya ücreti çok az olan bu araçlar karşısında insan özne-nesne karışımı, sanal hayat yaşama haline ge / tiri / lmeye başla / n / dı. (Birkaç kelime bir arada)
İnsanlar, bu sihirli kutularda (TV, Bilgisayar, Telefonlar) “boş zaman” larını doldurmakta ve sözde görmedikleri harikalara bu araçlarla ulaştıklarını zannederler. Herkesin bir azası haline gelen çok fonksiyonlu cep telefonları da aynı kategoriye dâhildir. Bu araçlar ülkemizde aile fertlerinin en önemli ve en sempatik oyuncağı olmuştur.
Aile kurumunu sarsan, mahremiyet saygısı olmayan, kişileri kışkırtan ve duygu sömürüsü yapan, bilinç ve şuur altına yerleşen dinamitler olan bazı film ve bazı siteler maddî ve manevî hayatı yok eden tuzaklardır. Aslında aile toplumun molekülü veya çekirdeği hükmündedir.
Hepsi bir merakla başlayan “basit / önemsiz” olarak görülen konuşmalar, izlenen veya görülenlere karşı özenti, ilgi ve beğenilme arzusu ile sanal dahi olsa bile, insanı yanlış yola ve sonuca sevk eden şeyler bakışmak, el ele tutuşmak, görüşüp konuşmak ve kalpte bir başkasına yer vermektir. Bunlar evli olan ailelerde nice yuvaları yıkmış ve yıkıcı tuzaklardır.
Gençlerde ise; akılları başından alan, onları hipnotizma ederek canlı cenazeler haline getiren, vücudunu yakıp kavuran, aşk-meşk denen hayal dünyalarında gezdiren, asıl maksat, amaç ve gayelerinden uzaklaştırıp, iş ve derslerinde başarısızlığa düşüren ve hayatlarını alt üst eden tuzaklardır.
Zamanımızda öyle bir hal almış ki, kişilere silah çekmekle kamera yöneltmek arasında fark kalmamıştır. Her ikisi de insanları “rehin” ve “esir” almaya yeterlidir. TV ve İnterneti; iki tarafı keskin bir kılıca benzetmek mümkündür.
Olumlu kullanılırsa kişisel ve toplumsal gelişim artar. Olumsuz kullanılırsa bunalım başıbozukluk gibi sorunlar ortaya çıkar.
“Meselâ, yağmurun gelmesinin binlerle neticeleri var; bütünü de güzeldir. Sû-i ihtiyarıyla bazıları yağmurdan zarar görse, “Yağmurun icadı rahmet değildir” diyemez, “Yağmurun halkı şerdir” diye hükmedemez. Hem ateşin yaratılışında çok faydalar var; bütünü de hayırdır. Fakat bazılar, sû-i kesbiyle, sû-i istimaliyle ateşten zarar görse, “Ateşin halkı şerdir” diyemez. Çünkü ateş yalnız onu yakmak için yaratılmamış. Belki o, kendi sû-i ihtiyarıyla, yemeğini pişiren ateşe elini sokup ve o hizmetkârını kendine düşman etmiştir.” (Said Nursî, rnk)
TV ve özellikle de internetin eğitim, kültür ve bilgiye ulaşmakta faydalı oldukları ve kötü yönleri yanında yüzlerce iyi taraflarının da bulunduğu ve iletişim ve temel bilgi kaynakları oldukları da bir gerçektir.
Bu bakımdan onların; nimet olduklarının unutulmaması gerekir. Bu nedenle bize düşen asıl görev kendimizi, çocuklarımızı ve gençlerimizi elektronik kelepçe ve zaman tuzakları olan bu araçların zararlarından korumaktır.
adarselim@gmail.com
(Selim Adar, “Başarının Şifreleri” eserimden)
1 Yorumlar
Halise says:
Eyl 8, 2021
Eşimin ekran ve teknoloji bağımlısı haline dönüşmesi, ailesine olan ilgisini ve alakasını azalttığı için, ahlakını daha kötü seviyelere düşürdüğü için, bugün yuvamız dağılmış durumda.
Evlatlarımı gelecekte neler bekliyor acaba çok endişeliyim. Çünkü teknoloji, bağımlılarını girdap gibi içine çekiyor .
Teknoloji faydalı fakat bağımlılık çok yıkıcı…