Her insanın, hayata bir bakış açısı vardır. Çocukluğundan itibaren aldığı eğitim, annesinin babasının kişilik yapısı, yaşadığı olaylar, sahip olduğu kültür yapısı, bilgi düzeyi ve inancı bu bakış açısına yön verir.

İnsanların olayları algılamasında, sahip oldukları bu bakış açısının önemi o kadar büyüktür ki, bazen iki ayrı insan aynı olayı birbirinin tamamen zıttı olarak algılayabilir. Hatta bir insanın, bir sokağın ortasında durup etrafına baktığında gördükleriyle, o insan aynı sokağın aynı noktasındaki bir gökdelenden o sokağa baktığında gördükleri farklıdır. Aynen öyle de iki kişinin bir olaya iki değişik bakış açısıyla bakıp değerlendirmesi de aynı şekilde farklı olabilir.

Kıssadan hisse, meşhur hikâyedir, İngiliz ayakkabı firması bir pazarlamacıyı, bir Afrika ülkesine gönderir. Pazarlamacı ülkeye ulaştığında kimsenin ayakkabı giymediğini görür. Şirkete telefon ederek, “Hiç kimse ayakkabı giymediği için, burada boşa zaman harcıyoruz” der. Şirket elemanını geri çağırır. Bunun üzerine şirket ikinci bir elemanı görevlendirir. Aynı ülkeye gelen eleman şirkete telefon açar, derki; “Burada yaşayanların ayakkabısı yok, binlerce çift ayakkabı satabiliriz.”

İşte iki farklı bakış açısı ve ikincisi kazanan, yani başarıyı elde eden kişidir. Ayakkabı giyme alışkanlıkları olmadığı için pazar oluşamaz düşüncesiyle olaya bakmakla, ayakkabı giyme alışkanlığı kazandırır ve büyük bir pazar oluştururuz düşüncesiyle olaya bakmak bir değildir.

Burada asıl belirleyici olan, “her zaman nereye bakıldığı değil, nereden bakıldığıdır.” Çünkü pencereye bakmak ile pencereden bakmak bir değildir. Pencereye bakan camı, pencereden bakan ise dışarıdaki manzarayı görür. Yine gözlüğe bakanla, gözlükten bakanda bir değildir. Gözlüğe bakan elindeki gözlüğü görürken, gözlükle bakan baktığı yerdeki varlıkları görür.

Önemli olan bir konuda farklı bakış açılarının etkisiyle, iki kişi arasında bir sorun olduğunda, bu kişilerin her birinin olayları aktarışının farklı olmasında görülür. Her iki tarafın da içerisinde bulunduğu durum, mazeretleri, haklı oldukları noktalar, yanlış algıladıkları kısımlar, arada perde olan ve doğruları gizleyen başka kişiler, önyargıları ve beklentileri, o olaya bakış açılarına etki eder. Sonuçta da iki farklı bakış açısı ortaya çıkar.

Bu nedenle bir insan, karşısındaki kişiyi farklı bir bakış açısıyla değerlendirdiği için, onun tüm sözlerini ve tavırlarını yanlış anlayabilir. Karşı tarafın iyi ve güzel hareketlerini de tam ters yönde ve çok farklı yorumlayabilir. Ya da o kişinin olağan ve doğal tavırlarında kasıt olduğunu zannederek bunlardan değişik sonuçlar çıkarabilir. O kişinin sahip olduğu bakış açısının etkisiyle, beraberindeki bir kişiyi olduğundan çok daha üstün ahlaklı ve nitelikli bir insan zannedebilir. Bu kişinin tavırlarına hep hüsn-ü zan ile yaklaştığı için, bunların altında yatan art niyetleri, kötü amaçları ya da eksiklikleri de göremeyebilir.

İnsanın bu durumlara karşı yapması gereken, iki önemli sebep vardır:

Biri ‘bakış açısını yalnızca Kuran’a göre şekillendirmesi’

Diğeri ise; ‘buna kendinden hiçbir ilave eklememesidir.’

Kişi veya varlığa; “İhsan-ı İlâhîden fazla ihsan, ihsan değildir. Her şeyi olduğu gibi tavsif etmek gerektir. Yoksa rahmet-i Haktan ziyade ona merhamet edeceğiz diye hakkından fazla ona hak vermek veya hakkı olanından daha azını vermek de ona merhamet değil, şedit bir zulümdür. Çünkü adalet, hak sahibine hakkını vermektir.” (rnk)

Allah Kuran’da insanlara; kime, hangi durumda, hangi sebeplerle ve hangi olaylarda nasıl bir bakış açısıyla yaklaşmaları gerektiğini şöyle bildirmiştir:

“Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın.” (Hucurat, 49/6)

“Gerçek şu ki kulluk eden bir topluluk için bunda (Kur’an’da) ‘açık bir mesaj’ vardır.”

Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder.”

Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir.” (Enbiya, 21/106, Talak, 65/2, 4)

Bir mümin, yaşadığı her olaya Kuran’ın ışığı ve bakışıyla yaklaşıp, her şeyi Kuran ve Peygamberimiz (sav)’in sünnetlerini ölçü alarak değerlendirdiği sürece, (Allah’ın izni ve yardımıyla karşısına çıkan) sorun sandığı her şeyi çözebilecek bir anlayış kazanmış olur. Doğru bakış açısıyla da olayları değerlendirir.

 

adarselim@gmail.com

(Huzur Ve Mutluluk İçin HAYATA BAKIŞ AÇISI eserimden)