Toplumun yapısı gereği her gelin ekseriyet-i galib ile olacaktır kaynana. Çünkü kendisi de bir ana. Olunca çocuk sahibi, olacaktır kaynana. Bunu düşünmez gibi olur “GELİN” ama sonu hakikattir bunu anlayana.

“Eden bulur, ne ekersen onu biçersin, ne doğrarsan çanağına o gelir kaşığına” darb-ı meselleri unutulur nedense “GELİN” olunca.

Göz bebeği yavrusu, anasının bir tanesi, Allah’ın emaneti oğlunu nasıl bırakır ana, el eline. Bazen kıskançlıktan, bazen sevgisini paylaşamamaktan, bazen de iktidar elden kayboluyor düşüncesinden, hatta “iç güveyi” vermediği oğluna karışan kayın validesinden kurtarmak uğruna hırçınlaşır kaynana.

Bir yarıştır başlar birbirinin inadına. Kavga bitmez olur, gelin kaynana. Buna örnek olarak anlatılır, ya!, “BİR BARDAK ÇAY” bundan ibret alanlara!..

Hayatın bir kesiti, hikmetli, ibret verici, düşündürücüdür, bir bardak çay. Buna konumuzla alakalı olarak bakalım ki; bize neler anlatıyor, burada gelin kaynananın konumu nedir?

Çaydanlıktır (su çaydanlığı) “KAYNANA.” Çayın alt ve ana deposu, hacmi büyük, çapı geniştir. Dıştan gelen hararete karşı tampondur. Sürekli kaynar durur. Zaman zaman da dikkat edilmese taşar. Çünkü dışarıdan gelen ısı fazla olunca, üsteki demliğin baskısından da etkilenerek kaynayıp durur. Çevreye değil, çay demliğine sataşıp, onunla kavgaya tutuşur.

Çay demliğidir (üst çaydanlıktır) “GELİN.” Bütün hüneri kendinde gören, onsuz bir bardak çay içilemeyeceğini (oysa alternatif çaylar çok) düşünen, alt çaydanlık kaynadıkça kendinin de hareketi artan, ama baskısını alt çaydanlığa yapandır, gelin. Aynı zamanda bu haliyle olgunlaşan, çayın demini alandır.

Ananın biricik oğlu, gelinin kocası da, BARDAKTIR. Biraz çaydanlıktan, biraz da demlikten, yani her iki çaydanlıktan nasibini alır, oğlan. Önce demlikten dolmaya başlar. Sonra çaydanlık boşaltır suyunu. Böylece başlamış olur, gelin kaynana oyunu. Bu nedenle denge unsurudur BARDAK. Her iki çaydanlığın doldurmasını bir arada tutmaya çalışır. Fakat çok doldurulduğunda da bazen taşar. Öyle ki çayın hoşa gitmeyen yönüdür, açık veya demli (koyu) olması. Çünkü biri anası, diğeri karısı. Çay açık olursa gelin, koyu olursa ana sevmeyebilir.

Çocuklar çayın ŞEKERİDİR. Tat verir, lezzet verir. Suya ve deme çözünerek karışır, her ikisini bütünlemeye, birlikte olmaya, huzura kavuşturmaya çalışır. Bu arada kaşık girer hemen devreye.

GÖRÜMCE çay kaşığıdır. Ara sıra gelir, çayı karıştırıp gider. Bardakta hafifte olsa ses çıkartır. Gürültüyü başlatır ama kendinin de bir gelin olduğunu unutur. Bazen öyle karıştırır ki çay bardaktan etrafa sıçrar. Çünkü ana yanlısıdır. Hakkaniyetle davrananlarda yok değildir.

KAYNATA çay tabağıdır. Çayın demine suyuna karışmaz. Çaydanlığa, demliğe, bardağa, kaşığa ve şekere bakar durur. Bir fedakârlıkla hepsini bir arada tutmaya çalışır. Taşan çayı, yani dökülenleri toplar ve zarar boyutuna ulaşmasını önlemeye uğraşıp durur. Fakat zaman zamanda boşaltır kendini. Yoksa her şey berbat olabilir.

İşte bir BARDAK ÇAY bir AİLEDİR. Gelin kaynana hikâyesini anlatır bize. Çayı yudumlarken düşünüp ibret alınmalıdır ki, hikmete ulaşılabilinsin. Ne mutlu ağız tadıyla çay içenlere!.. Hem çayı da SÜZGEÇTEN geçirenlere. Yani dinî ve ailevî değerlere bağlı, hakkaniyetli davrananlara. Çay süzgeçten iyi geçirilmezse, delikler tıkanır. Süzgecin delikleri büyük olursa, o zaman da çayın tadı kaçabilir.

Hayat ATEŞİ, yani sıkıntılarında ısınan, dünyanın fani ve imtihan yeri olduğunu unutanlar; itidalli, insaflı, hamiyetli ve hoşgörülü olmalı, sevgi ve merhameti de elden bırakmamalı. Ateşin derecesine göre de sabır göstermeli. Temkin ve tahammüllü olunmalı ki; MUTLU olabilelim, çayı da lezzetinde içmiş olalım….

 

adarselim@gmail.com