Hz. Peygamber (sav):
“İnsan yediğinden ibarettir” buyurur.
Haram, bir vücuda girdi mi, insanın mayası bozulur, aklına kötü şeyler gelmeye başlar. Haramı kendine gıda yapan, ibadetlerden soğur.
Kanunî, bir sefer sırasında mola verince bir köylü koşup gelir, belli ki bir isteği var. Kanunî
– “Nedir, hayrola” der. Köylü:
– “Allah razı olsun, alınan üzümlerimin yerinde parasını buldum, fakat bu para fazladır” der.
Bunun üzerine padişah, üzüm koparan askerlerin hemen ordudan atılmasını ister. Sebebini de şöyle açıklar: “Kursağında haram lokma olanlara Allah zafer nasip etmez. Eğer parasını koymasalardı, zaten zalim olurlardı, o zaman kellelerini zor kurtarırlardı.”
Bir örnek de Yavuz Sultan Selim, Mısır fethine giderken mola vermiş, canının meyve istediğini beyanla, askerlerin halkın bağ ve bahçelerinden bir şeyler alıp almadığını anlamak istemişti de askerler tepki göstererek;
– “Padişahımız bizi haramî mi zanneder” cevabını vermiştiler. Bunun üzerine padişah Allah’a şükrederek “Allah haram yiyen askere zafer nasip etmez. Vallahi halk sizden zarar görmüş, siz haram yemiş olsaydınız bu seferden vazgeçerdim” demiştir.
Atalarımız haram yeriz diye bayat yumurtasını pazara götürmemiş, başkasının tarlasından ekin yiyen ineğinin sütünü yere sağmıştır.
Hz. Ebu Bekir (ra) kendisine ikram edilenin, falcılıktan kazanıldığını işitince, ağzına parmak sokup kusarak “Çıkaramadıklarım için beni affet Allah’ım!” diye dua etmiştir.
Ali Bin Şihab Hazretleri, değirmene gittiğinde değirmen taşının altında bulunan unları hamur yapıp hayvanlara yedirir, buğdayını ondan sonra öğütürmüş. Ayrıca gelirleri haramdan olanların ve kazançlarının kaynağını bilmediği kimselerin ikramını yemezmiş.
Bir atasözünde: “Haram yiyenin harami evladı olur” denir.
Şeyh Vefa Hazretleri’nin oğlunun Sâkilerin su tulumlarını şişle delip seyretmesi, şikâyete mucip olmuştu. Kendisinde bir hata bulamayan baba, eşine bir hatasının olup olmadığını sormuş, günler sonra kadın, çocuğa hamile iken komşusunun masa üzerinde duran narla nefsini köreltmesi için örgü şişini batırıp emmesini hatırlamıştır. Vafâ Hazretleri:
– “İşte nara batırılan şiş, şimdi tulumlara batırılmıştır” diyerek olayı izah etmiştir.
Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurur:
– “Bir lokma haram yiyenin kırk gün duası ve namazı kabul olmaz” (Ramûzu’l-Ehadis, 409/4)
Yine “Şüpheli şeylerden kaçınan dinini ve ırzını korumuş olur” demiştir.
İbadetlerin ve duanın kabulü için helâl lokma esastır. Helâl yiyip içilmez, meşru işler yapılmazsa dua ve ibadetlerin sevabının olmayacağı bildirilmiştir.
Haram yiyenin, günah işleyenin istikameti bozulur, itikadı sarsılır, günah, devamlı onu rahatsız eder. Hz. Peygamber günahı tarif ederken: “Günah, içini rahatsız eden şeydir” (Müslim Birr, 15) der. Yüce Allah’da: “Onların yapmakta oldukları şey, kalplerini paslandırmıştır” (Mutaffifin, 83/14) buyurur.
Günahı günah haramı haram olarak bilmemek, Allah katında büyük günahtır. Bundan dönüş de zordur. Bediüzzaman Hazretleri: “Her bir günah içinde küfre giden bir yol vardır” diyerek günahın doğuracağı tehlikeye işaret etmiştir.
Hz. Âdem (as) ile Hz. Havva yasak olanı yedikleri için cennetten çıkarılmışlar. Bu olay, haram yiyenin cennette yerinin olmadığına işaret eder. Haram, insanın rızkının daralmasına da sebep olur.
Bir kudsî Hadiste Yüce Allah şöyle buyurur:
“Günahları toplayıp sırtına alma, yoksa rızkını daraltırım ve duanı kabul etmem” (Fikri Yavuz, 40 Kudsî Hadis, s. 97)
Biri Hz. Peygamber (sav)’e:
– “Dua et de duam kabul olsun” deyince Hz. Peygamber (sav) şöyle der:
– “Yediğine içtiğine dikkat et, helâl ye iç, o zaman duan kabul olur.”
“Kim bir elbiseyi on dirheme alır da, içinde bir dirhem haram bulunursa, elbise adamın sırtında oldukça onun namazını Allah kabul etmez” (İhya, 4/125)
“Bir kimse haram malla hac eder de “Lebbeyk Allahümme lebbeyk” derse, Allah ona: “Sana lebbeyk de yok, haccın da geri çevrilmiştir” (Ramûzu’l-Ehadis, 418/6)
“Bir adam düşünün ki: Üstü başı tozlu uzunca yolculuk yapmış olduğu halde ellerini semaya doğru uzatır; “Ya Rabbim, Ya Rabbim” diye dua eder ama yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, haram ile gıdalanmışsa böyle birisinin duası nasıl kabul olunur?” (Müslim, Zekât 65; Tirmizî, Tefsir 2. sûre 37; Dârimî, Rikaak 9; Müsned, II, 328; Riyazü’s-Salihîn, 1883)
adarselim@gmail.com