“Ey peygamberler!. Temiz şeylerden yiyiniz ve salih ameller işleyiniz. Doğrusu ben, sizin yaptığınız şeyleri tamamen bilirim” (Mü’minun, 23/51)

Ayette ifade edilen;

“Temiz olan şeylerden yiyin ve salih ameller işleyin” emrinde temiz nedir?
Temiz deyince ne anlayacağız?
Haram olan domuzu deterjanla yıkasak, ozonla temizlesek temiz sayılır mı?

GM (Genetically Modified Organism) ve GDO’lu (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar) gıdalar temiz midir?

GM teknolojisi herhangi bir organizmaya tek bir gen veya gen grubu eklenip çıkarılmasıyla o organizmanın doğal yapısının değiştirilmesidir. Diğer bir ifade ile genetiği değiştirilmiş organizmalardır.

Günümüzde gıdaların temizliği sadece dış yapı ve görünüşleriyle ilgili değil, genetik yapısıyla da ilgilidir. Nisa suresi 119. ayette şeytan insanları kast ederek; “onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler” iddiasını genetiği değiştirilmiş organizmaların (GDO) teknik izahı olması şeklinde anlamakta mümkündür. Günümüz gıda sanayide GDO çalışmalarının izleri olduğu gibi, kimyasallarla da gerçek ve doğal yapı bozulmaktadır.

Domatese köpekbalığı, patatese akrep geni hatta bazı bitkilere de insan geni nakledilmesidir. Yine pamuk, buğday, pirinç, mısır, soya, ayçiçeği, şeker pancarı, patates, ıspanak, soğan, sarımsak, karpuz, kavun, elma vs. sık tüketilen tüm tahıl ve sebzeler genetiği yeniden yapılandırılmış tohumlardan üretilmektedir. Öyle ki Cenab-ı Hakk’ın yenilmesini murat etmediği organizmaların genleri, yenilecek ürünlerin genleriyle buluşturulmasıyla görünüm, tat ve dayanıklık kazandırmak ve çok ürün alma düşüncesiyle hormonlu yiyeceklerin üretilmesi gıdaların “tayyib/temiz” olmalarını yok etmiyor mu?

Hemen hemen doğal gıda tohumu bulmanın zorlaştığı günümüzde, “temiz gıda” tanımı sadece besinlerin dış temizliği değil, aynı zamanda genetik yapısının temizliğini de kapsayan -ayetteki İlahî bir hitap- karmaşık ve dikkat gerektiren bir husus değil midir? (Aidin Salih, Gerçek Tıp; M. Ali Bulut, Can Boğazdan Çıkar)

Öyle ise nedir bu temizlik?

Temizliğin ölçüsünü bize öğreten dindir. Çünkü temiz ve pis konusunda kıstas vahiydir, akıl değildir. Yani dinin temiz dediği temiz, pis dediği de pistir. Ayette “Tertemiz nimetler” diye çevirisi yapılan “tayyibât” kelimesi, hem şer’î bakımdan yenilip içilmesi ve kullanılması helâl olan, hem de saf, temiz ve sağlığa uygun olan nimetleri ifade eder.

Kur’an’da temiz ve yararlı olan şeyler için “tayyibât”, pis ve sağlığa zararlı gıdalar için “habâis” ifadesi kullanılır. Tayyib, “temiz, lezzetli, helal, hoş, güzel ve muzır şeylerden arındırılmış” anlamında olan ve müennes cemisi “tayyibatün”, müzekker cemisi de “tayyibin, tayyibun”dur.

Yüce Allah, Bakara suresinin 168. ayetinde:
“Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helâl ve temiz olanlarından yiyin!” beyanıyla tüm insanlara hitap ederek, helal ve temiz kavramlarına yer verilmiş olmasına rağmen, başta zikredilen ayette sadece temiz (tayyibât) kavramı kullanılmış. Çünkü emir ve yasak, helal ve haram Allah’a inanan insanların dinî inançları gereğidir. Allah’a inanmayan, başka dinlere tabi insanlar içinde “tayyibat/temiz” ifadesiyle uyarı yapılmıştır.

Bkz: Bu Sınav Farklı Sınav

Doğal yiyeceklerimizi insanlık olarak kendi ellerimizle değiştirerek veya değiştirilmiş gıdaları yiyerek, Allah’ın emrine karşı gelmekteyiz. GM veya GDO’lu gıdaları yiyerek insan Allah’ın emirlerine değil, yasaklarına yatkın hale gelmekte olduğunu, hatta günümüzde inananların ibadetleri huzur ve huşu ile yapamadıkları, belki de ibadetleri terk etmekte en etkili hususun “helal ve temiz” gıdanın tüketilmediğini söyleyebiliriz.

Rabbimiz bu hususu şöyle bildirmektedir:
“Ey iman edenler! Allah’ın size helâl kıldığı iyi ve temiz nimetleri (kendinize) haram etmeyin ve (Allah’ın koyduğu) sınırları aşmayın. Çünkü Allah, haddi aşanları sevmez. Allah’ın size rızık olarak verdiklerinden helâl, iyi ve temiz olarak yiyin ve kendisine inanmakta olduğunuz Allah’a karşı gelmekten sakının.” (Maide, 5/87-88)

“Ey insanlar!. Yeryüzündeki şeylerin helâl ve temiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden yürümeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır.”
“O, size ancak
1- Kötülüğü,
2- Hayâsızlığı,
3- Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.” (Bakara, 2/168-169)

“O, …yeryüzünde bozgunculuk yapmağa, ekin/tohum ve nesli/soyu yok etmeğe çalışır. Allah ise bozgunculuğu sevmez.” (Bakara, 2/205)

Kur’an-ı Kerimde hars; “ekin ve meyvelerin yetiştiği tarla, ekin, tohum, zevce/karı, kültür, kazanç” anlamlarında kullanılmıştır. Nesil de; “soy, sop, zürriyet, canlıların devamı, döl” demektir.

Yüce Allah Kur’an da tüm insanlara hitap ederek “helal ve temiz” gıdaları yiyin ama şeytanın izinden gitmeyin ikazını yapmaktadır. Eğer bu ikazlara uyulmazsa sonucu kötülük, hayâsızlık ve isyan sözlerinin vuku bulabileceğini açık bir ifadeyle Rabbimiz bizlere bildirmiyor mu?

Yine ayetlerde ki hüküm ve emirlere insanların muhalif hareketleri acaba Allah’ın emirlerine isyan ve O’na karşı gelinmiş, kullukta kusur edilmiş olunmuyor mu?

Bu bakımdan her kim Allah’ın kendisine helâl kıldıklarından yer içerse o kişi Allah’a kulluk ediyor demektir. Çünkü unutulmamalı ki, yemek, içmekte, emre uymakta bir kulluktur. Yenilen temiz nimetlerle birlikte; temiz bir hayat yaşanacaktır. O zaman akıl, nesil, sıhhat, aile ve toplum temiz olacak, hatta bireyin kalbi temiz, bedeni temiz, gücü kuvveti temiz, kısaca her şeyi temiz olacaktır.

Haram veya GDO’lu gıdalarla beslenen ebeveynde oluşan sperm ve yumurtalardan yaratılan, annenin beslenmesinden gıdalanan ceninin; ayette ifade edilen “temiz ve helal olanlarından yiyin ve salih amel işleyin” emr-i ilahi hükmüne uygun bir hareket midir?

Acaba bugün ibadetlerden uzak kalmamız veya zevk almayışımız, huşu ve huzur bulmayışımızın temelinde bu hususlar olmasın mı?
Zamanımızda GDO’lu gıdalar piyasayı sarmış, haram katkılı maddeler (domuz jelâtini vs.) ihtiva eden ürünleri Müslümanlar şuursuzca tüketiyorsa, bundan dolayı kanser hastalıkları % 80 artmışsa ve % 90’ı da gıdadan (boğaz, mide, barsak ve kan vs.) kaynaklanıyorsa, üstelik GDO’lu ürünler kısırlık yapıyorsa, bu ürünlere nasıl temiz/tayyib denebilir. Günümüzde gittikçe artan “tüp bebek” oranı yükseliyorsa, kadın ve çocuklar istismar ediliyor denilemez mi?

Çocukların cismani ilk vatanları olan ana rahminde büyümesi, gelişmesi, tüm vücut azalarının oluşması ve kısaca terbiye edilmesi nasıl sağlıklı olabilir ki?

Hatıra şu soru gelebilir:

Acaba haram yiyen, tayyib/temiz olmayan gıdalardan yiyenler veya bunların genetiğini değiştirenlerin, hatta helali bile inkâr edenlerin durumu ne olacak?

İmtihanın sırrı hikmeti inkişaf etsin. Emre uyan ve uymayan bir birinden ayrılsın. Sözün özü şu ayetle sorunun cevabına iktifa edelim.

“İnkâr edenler, kendilerine vermiş olduğumuz mühletin, sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz, onlara ancak günahları artsın diye mühlet veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.” (Al-i İmran, 3/l78)

İnsan yaratılış kanunlarını ve Kur’an-ı Kerimin emir ve yasaklarını anladığı ölçüde sağlıklı ve doğru yaşama imkânı bulur.

“Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanı haram kıldı” (Bakara, 2/173) belirtildiği üzere yenmesi yasak olan bu gıdalardan iman edenlerin yeme ihtimali yok. Ama kul hakkı yeme ihtimali var, belki de çoktur.

İşte “tayyib” kelimesi, “kul hakkının karışmadığı helal gıda”yı da ifade ettiği söylenebilir. Çünkü “Tayyib”den maksat, temiz, maddi pisliklerden uzak olduğu kadarıyla, manevî pisliklerden de uzak, helal yollardan kazanılmış yiyecekler anlamına da gelir. Mikroplu yiyecekleri yiyen hasta olur, nihayetinde de bu dünyadan ahirete gider. Ama haram yiyenin ebedi hayatı mahvu perişan olur. Birinci derecede helal olmasına, daha sonrada temiz, kir ve pisliklerden, mikroplardan arınmış olmasına dikkat etmek gerekir.

Müminler sadece temiz ve helâl olanlardan yiyecek, çünkü yalnız onlar temizdir. Helal ve temiz olan gıda; ancak Allah ve Resûllerinin temiz ve helal dedikleri temiz gıda olur. Yani Allah ve Resûlünün yasaklamadıkları şeyler temizdir.

“Peygamber, onlara ma’rufu/iyiliği emreder, münkeri / kötülükleri de yasaklar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar.” (A’raf, 7/157)

“İyi ve temiz şeyler (tayyibat) size helâl kılındı.” (Mâide, 5/4-5) ayetleri beyan eder.

Helâlin özelliği; maddî ve manevî yönden ve sağlık açısından insan için güzel, faydalı, temiz ve zararsız olandır. Haramın özelliği de; çirkin, faydasız, zararlı ve temiz olmayan pis şeylerdir.

“Tayyibat helal, helal de tayyibdir.” Böyle olmasına rağmen ayetlerde “helal ve tayyib” ifadelerinin birlikte kullanılmasının hikmeti nedir?

Emir ve yasaklarda fayda ve zarar söz konusudur. Faydalı olduğu halde yasak, zararlı olduğu halde helâl kılınmış, bir şey yoktur. Dinin koyduğu emir ve yasakların ana amacı şunlardır: İnsanın ruh ve beden sağlığını, dinini, aklını, canını, malını, neslini ve ahlakını korumaktır.

Bunun içindir ki; Cenab-ı Hak yarattığı insanların ruh ve bedenin afiyet ve selâmetini korumak için; nelerin helâl ve faydalı, nelerin haram ve zararlı olduğunu da öğretmiştir.

Temiz rızkı kirletenleri, haram lokma ile ekonomik hayatın dengelerini bozanları Allah kirletecek ve dünya hayatlarının dengelerini bozacaktır. Temiz yiyip içebilmek için ithal yiyeceklere, domuz katkılı, alkol katkılı yiyeceklere, içeceklere dikkat edilmeli. GMO ve GDO’lu gıdalar kirletildiği için yenilmemeli.

İnsan vücudu Allah’ın emanetidir. İnsan vücudunun yapısını değiştirmeye, bozmaya ve işleyişini zorlaştırmaya yönelik her şey yasaktır. Emanete hıyanettir. İnsanın kendi eliyle kendini tehlikeye atması demektir. Oysa ayetlerde şöyle zikredilmektedir:

“Kendi kendinizi tehlikeye atmayın.” (Bakara, 2/195)
“Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle olursa başka. Kendinizi helâk etmeyin. Şüphesiz Allah, size karşı çok merhametlidir.”
“Kim haddi aşarak ve zulmederek bunu yaparsa, onu cehennem ateşine atacağız.” (Nisa, 4/29-30)
“Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltin. Siz doğru yolda olursanız, yoldan sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman Allah, size yaptıklarınızı haber verecektir.” (Maide, 5/105)
“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.” (Talak,65/6)

“Temiz yiyeceklerden yiyiniz.” Zaten yemek, insan olmanın genel özelliklerinden biyolojik ve fizyolojik ihtiyaçlardan biridir. Ama temiz şeylerden yemek insanı yücelten, arındıran yüceler âlemine bağlayan özel bir durumdur.

Ayetlerde; “salih ameller işleyiniz” buyrulurken, dikkate şayan olan önce yiyecekten, yenilecek şeyin helal ve temiz olmasından bahsederek, sonra amel söz konusu yapılıyor. İbadetin ihlas ve samimiyetiyle beraber kişiye manevî gıdanın temini açısından da, yine kişinin helal olanlarla beslenmiş bir vücud ile ibadet etmesi gerekir. Çünkü haram ile beslenen bedenle yapılan ibadetler kişiye manevi bir haz ve gıda vermez. Demek salih amel işleme/yapmanın yolu, helal ve temiz yiyeceklerden geçer.

Salih amel; faydalı amel, insan fıtratına uygun olan, Allah’ın razı olduğu, sevdiği ve emrettiği ameldir. Salih amel imanın gereği olan amel demektir. Gayr-ı salih amel de; imansızlığın, küfrün gereği olan ameldir.

Bazı haberlerde şöyle rivayet edilmiştir:
“İçinde haramdan bir lokma bulunan bir kimsenin ibadetini Allah kabul etmez.”

Sahih bir hadiste de:

“Hangi et haramdan bitmiş ise ateş ona daha uygundur” buyrulmuştur. (Büyük Kur’an Tefsiri)

Yüce Allah, önce meşru azıklardan, temiz ve helal gıdalardan yemeyi emrettikten sonra neden salih amel/iyi işler yapmayı emretmiştir?

Bunu şu şekilde açıklayabiliriz:
Haram lokma yiyen insanlardan iyi davranış beklemek çok zordur. Haram lokma insanın bütün manevî dengelerini alt üst eder. Ayrıca psikolojik yapıya büyük tahribat verir. Dengeleri bozulmuş bir psikolojik yapıdan iyi davranış beklemek, iyi davranışlar için verilen emirleri o yapının üzerine bina etmek çok da kolay olmayacaktır.

Haram lokma haya duygusunu, asaleti bozmakta ve ortadan kaldırmaktadır.

Şöyle ki:
“(Âdem ve eşi Havva) o ağacın meyvesinden yediler. Bu sebeple ayıp yerleri kendilerine göründü ve cennet yaprağından üzerlerine örtmeye başladılar. Âdem, Rabbine isyan etti ve yolunu şaşırdı.” (Taha, 20/121) Can alıcı açıklamalardan biri de budur. Haram lokma ile hayâ duygusu arasında bir ilişki kurulmaktadır.

Maddî anlamda cinsel organları açılıp göründü mü? Yoksa birden bire çıplaklıklarının farkına mı vardılar? Bu durum maddî anlamda olduysa, haram lokmanın hayâ perdesini yırttığı neticesine ulaşılır.

Muhammed Esed’in açıklaması şöyledir:
O zamana kadar farkında olmadıkları çıplaklıklarının farkına vardılar. İnsanoğlunun cennetten çıkarılmadan önceki saf ve masum durumuna işaret edilerek, kendisinden etkilenip kötüye gidecek bir boyutun olduğu¬nun farkında değillerdi. Haram lokma, diğer bir ifadeyle yasak ağaçtan yemeleri, onların bu boyutunu ortaya çıkardığı anlamına gelmektedir. Çünkü Allah’ın emrine uymadılar, yasakladığını işlediler ve hem de haram olan o gıdadan yediler.

Allah bunları bize bir hikâye olsun diye mi anlatıyor?
Bizim için bunlar neyi ifade etmektedir?
Haram lokmanın hayâ duygusunu, hayâ perdesini ve böylece cinsel ahlâkı tahrip ettiği anlatılmaktadır. Cinsel ahlâksızlığın alenî yapılmasının yaygınlaşmasının sebeplerinden biri de haram lokmanın yenildiği gerçeğini bizlere bildirmiyor mu?

“Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helâl ve temiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden yürümeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır. O, size ancak kötülüğü, hayâsızlığı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.” (Bakara, 2/168-169)

Peygamberler masum oldukları için onların haram lokmaya tevessülleri mümkün değildir. Yapmış oldukları amelleri de ihlâsla yaparlar. Hiçbir zaman Allah’ın emirlerine muhalefet etmezler. Bu ayetten anlaşılan hüküm şudur:
Haram ile yapılan ibadetlerde ihlas olmaz. İhlâsla yapılmayan ibadetler ise, Allah katına yükselmez ve sahibine de bir hayrı olmaz. Çünkü haram ibadetleri yok eder, kalbi karartır, Allah sevgisinden uzaklaştırır ve sahibini kötülüğe iter. Ancak helâl lokma yiyerek yapılan ibadetler Allah katında değer kazanır, sahibini felaha, kurtuluşa götürür, Allah’ın rızasını kazandırır. Bunun için Yüce Halık peygamberlerine “temiz şeylerden yiyin, salih amel işleyin. Doğrusu ben yaptığınızı bilirim” buyurmuştur. (Semerkandi Tefsiri)

İzah etmeye çalıştığımız Mü’minun suresinin 51. ayeti ile ilgili olarak:
“Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin temiz olanlarından yiyin’’ (A’raf, 7/160)
“Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin temiz olanlarından yiyin ve bu hususta haddi aşmayın, yoksa gazabım üzerinize iner. Kime gazabım inerse, helak olur.” (Taha, 20/81)
“Ey iman edenler!. Size verdiğimiz rızıkların en temiz / tayyib olanlarından yiyin ve Allah’a şükredin. Eğer siz ancak O’na kulluk ediyorsanız” (Bakara, 2/172), diğer ayetler birlikte değerlendirildiğinde konunun hakikati tam anlaşılmış olacaktır.

Zikredilen son ayeti şöyle anlamakta mümkündür:
“Ey iman edenler!. Allah’a gerçek kul olmak / ibadet etmek istiyorsanız, size verilen rızıkların tayyib / en temizlerinden yiyiniz ki, Allah’a şükredebilesiniz”

Günümüzde devamlı GMO ve GDO’lu ürünler tüketen insanların genomuna yabancı genler yerleşmiş ve sonuçta insan genetiğinde, bağışıklık sisteminde ve metabolizmasında bozulmalar, yeni doğmuş bebeklerde ciddi hastalıklar, kadın ve erkekte kısırlık, daha önce görülmemiş onkolojik hastalıklar ve sakatlıklar, mutasyonlar ile ölümlere yol açtığı görülmektedir.

Katkılı yiyecek ve içecekler; vücutta vitamin ve protein üretimini, su yapısını, vücudun su oranını ve su terkibini bozarak yaşlanmayı hızlandırarak çeşitli hastalıklara sebep olur. Hazır yiyecek ve içeceklerde kullanılan GMO bazlı katkı maddeleri ve aspartan, sentetik cinsel hormanlar, antideprasanlar üreme organlarında hastalıklara ve kısırlığa yol açtığı görülebilmektedir.

OKU: GDO’nun Kanıtlanmış Zararları

İnsan organizması elektrokimyasal bir biyolojik sistemdir. Bu biyolojik organizma, kendi kendini regüle edebilen ve % 70 su içeren spiral yapıda hiperklaster bir oluşumdur. Bu nedenle hücrelerin temel taşı DNA ve DNA molekülünü oluşturan atomlar, bazı ses titreşimleri, her mağaza ve çeşitli mekânlarda çalan yankılı ve ses dağılımlı müzikler, hormonlar, vitaminler ve bazı ilaçlar, sentetik aromalar, lazer terapi ve epilasyonlar DNA’da köklü değişimlere neden olabilmektedirler.

Günümüzde birçok transgenik tohuma “Terminatör Gen” gen yerleştirilerek tohumların bir sonraki mevsimde kısır olmaları sağlanmaktadır. Yani bu tür tohumlar sadece bir kez ekilmekte, üründen tekrar tohum elde edilememektedir. Tüm canlı organizmaların üreme sistemi genelde aynı olduğundan, tohumlara yerleştirilen terminatör genler hayvan ve insanında doğurganlığı üzerinde etki ederek kısırlığa yol açmakta olduğu bir gerçektir.

GMO teknolojisi ile GDO’lu gıdaları çokça tüketen insanların dünyaya bakış açısını, inancını, ahlakını, psikolojisini de etkilediğini yapılan araştırmalar göstermektedir. (Aidin Salih, Gerçek Tıp)

Çin ve Afganistan sınırında Pakistan’ın Keşmir kenti yakınlarında yaşayan Hunza Türklerinde ortalama ömür 120 yıldır. Hunza Türklerinin çok ilginç bir yanı da sağlıklı olmaları ve hiç kanser vakasının yaşanmaması. Müslüman olan Hunza Türklerine göre 65 yaş yolun yarısı sayılıyor. Kadınlar 65-70 yaş arasında anne olabiliyor. 100 yaşında ölenlere genç öldü deniliyor.

Peki nedir Hunza Türklerinin sırrı?

Hunza Türklerinin uzun yaşamasının ve bu kadar sağlıklı olmasının nedeni denizden 6 bin metre yükseklikte (Rakım: 6000 Metre) çok yüksek oksijeni olan bir bölgede bulunmaları. Buz gibi temiz ve soğuk su içip kendi ekip biçtiklerini yemeleri. Hunza Türkleri’nin et ve baharatlı yemekleri çok ünlü ve sadece kendi ürettikleri sebze ve meyveleri tüketiyorlar. Yani GMO genetik teknolojisi ile GDO’lu (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalı) yiyecek ve içeceklerden uzak bir beslenme kültürüne sahip olmalarıdır.

Bkz: GDO’lu Gıdaların Müslümanlara Etkisi

Böyle yüksek barınmaya elverişli, en güzel bitki yetiştiren, temiz akarsuların bulunduğu ve geniş düzlükleri olan hatta meyvesi bol, rakımı yüksek yerlere ayette şöyle işaret edilmektedir:

“Meryem oğlu İsa’yı ve onun annesini bir ayet kıldık. Ve ikisini de oturmaya elverişli temiz ve akar kaynak suyu olan yüksek bir yere (tepeye) yerleştirdik. Ey peygamberler!. Temiz şeylerden yiyiniz ve iyi ameller işleyiniz.” (Müminun, 23/50-51)

Bir hadiste de şöyle bildirilmektedir:
“Fitne zamanında insanların en hayırlısı, dağ başında koyununun sütünden yiyendir.” (Ramuz-ul Ehadis)

Rasûlullah (sav) buyurdu ki:
“Bir adam düşünün ki: Üstü başı tozlu uzunca yolculuk yapmış olduğu halde ellerini semaya doğru uzatır; Rabbim, Rabbim diye dua eder ama yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, haram ile gıdalanmışsa böyle birisinin duası nasıl kabul olunur?” (Müslim, Zekât; Tirmizî, Tefsir; Dârimî, Rikaak; Müsned, II; Riyazü’s-Salihîn)

Biri Hz. Peygamber (sav)’e:
– “Dua et de duam kabul olsun” deyince Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurur:
– “Yediğine içtiğine dikkat et, helâl ye iç, o zaman duan kabul olur.” (Gazali, İhya, 2/ 235)

İşte eğitimde en önemli iş, ebeveynin kendilerine ve çocuklarına helal rızık, helal lokma ve gıda yedirmeleridir. Demek ki bu emirler sadece Hz. Peygamber (sav)’e veya tüm peygamberlere verilmemiş, aksine onların şahsında tüm insanlara verilmiştir.

Cenab-ı Hak ayetlerde evvelâ “yemeyi”, sonra da “salih ameli” emrediyor demiştik. Çünkü helâl yemek, salih ameli işlemeye yardımcıdır. Yüce Allah’ın, helal rızık yemeyi iyi amelden önce zikretmesinin sebebi yenilen gıdaların salih amele götürdüğü içindir. “Temiz şeylerden yiyin” emrinin “salih amellerde bulunun” emrinden önce gelmesi, yenilen şeyler meşru (temiz) olmadığı sürece salih amellerin anlamsızlığını vurgulamaya yönelik olduğundandır.

Hz. Peygamber (sav) de;
“Ey insanlar, Allah temizdir, temiz şeyleri sever” diyerek bunu vurgulamıştır.

Baştaki ayetin devamında “Şüphesiz ki ben yaptıklarınızı çok iyi bilirim.” Yani ben sizin bütün amellerinizden haberdarım. Helal veya haram ne yediğinizi bilirim. Bana bundan hiçbir şey gizli kalmaz. Bu amellerinizin karşılığını ben vereceğim. Bu bir uyarı ve ikazdır.

İmam Ahmed, İbni Ebî Hatim, Ümmi Abdullah’tan rivayet ediyor:
Peygamberimiz (sav) oruçlu iken iftar etmek üzere bir bardak süt getirildi. Efendimiz (sav) sütü geri gönderdi ve kadına:
– “Bu süt sana nereden geldi” diye sordurdu. Kadın:
– “Bana ait bir koyundan” diye cevap verdi. Efendimiz (sav) sütü getireni tekrar geri gönderdi, kadına:
– “Bu koyunu nereden aldın?” diye sordu, kadın:
– “Kendi paramla satın aldım” dedi. Efendimiz (sav) sütü aldı.
Ertesi gün Ümmi Abdullah Peygamberimiz (sav)’e bu hareketinin sebebini sordu.
Efendimiz (sav):
– “Peygamberler sadece helâl ve temiz şeyleri yemekle ve salih amel işlemekle emrolundular” buyurdu.

 

adarselim@gmail.com

İLGİLİ YAZILAR

ELDE NE KALDI