Havf, Kur’ân’da türevleriyle birlikte 42 farklı sûrede, 76’sı Mekkî ve 48’i Medenî ayetler olmak üzere toplamda 124 yerde geçer.
Râgıb el-Isfahânî, havf’ı şöyle tarif eder:
Havf, başa gelmesi arzu edilmeyen kötü bir şeyi, bilgi sahibi olma yahut zanna dayalı bir işaret sebebiyle endişeyle beklemektir.
Havf, Allah korkusu, havfullâh ve haşyetullâh ile de adlandırılır. (Süleyman Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü)
Kur’ân-ı Kerîm’de ve hadislerde “haşyet, takvâ, işfâk, vecel ve rehbet” kelimeleri veya türevleri havf ile aynı ya da yakın anlamları ifade eden kavramlar olarak geçmektedir.
Havf, kaygı, endişe, saygı ve çekinmenin birlikte eşlik ettiği korku duygusu anlamını yüklemek daha isabetli olacağını düşünmekteyim. Çünkü Kur’ân, “Üzülme!” (Tevbe 9/40; Hicr 15/88; Nahl 16/127; Meryem 19/24; Neml 27/70; Kasas 28/7; Ankebût 29/33) ve “Üzülmeyiniz!” (Âl-i İmrân 3/139; Fussilet 41/30) gibi telkinlerle de üzüntüye sebep olan korku, kaygı ve endişeleri gidermeye çalışmıştır.
Kur’ân’da 14 ayette geçen “Kendilerine hiçbir korku ve üzüntü yoktur” şeklindeki İlahî müjdeler, müminler için manevi açıdan yıpratıcı korku ve üzüntüden güvende olma bakımından güçlü bir moral kaynağı ve mükâfat olarak dikkat çekmektedir. Müminler Cennet’e girince orada bir korku ve hüzün duymayacaklardır.
Birçok ayette فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ ve وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ havf kelimesinin başında “olumsuzluk “lâ” sının kullanıldığı görülmektedir. “Onlara korku yoktur…” (Bakara 2/38, 62, 112, 262, 274, 277; Mâide 5/69; En’am 6/48, A’râf 7/35; Yûnus 10/62; Zuhruf, 43/68; Ahkâf 46/13) şeklindeki Kur’anî ifadenin, bize müminlerin kolaylıkla korkunun üstesinden gelebileceklerini, “korku da onlar için neymiş, onlar korku nedir bilmezler” gibi bir mesaj verdiğini söylemek mümkündür.
Kur’an-ı Kerim bize başta Allah korkusu olmak üzere ölüm korkusu, hesap günü korkusu, rızık korkusu gibi önemli bazı korkuları hatırlatır. Kur’an, korkuyu imtihan araçları arasında zikreder. (Bakara 2/155) Allah insanı dünyaya imtihan etmek üzere göndermiştir. Bazen insan korku ile imtihan edilmektedir. Allah, dünya imtihanında başarılı olabilmek için insana sabırlı olmayı tavsiye eder. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. (Bakara 2/153)
Allah’tan korkmaktan maksat; günahlardan uzak durmak ve Allah’ın emrettiklerini yapmak, yasak ettiklerinden de kaçınmaktır. Şöyle bir söz vardır: “Günahları terk etmeyen Allah’tan korkuyor sayılmaz.” Çünkü büyük günahları serbest işleyip tevbe ve istiğfar etmemek ve aldırmamak, utanıp arlanmadan günahlarını anlatarak keyif almak halleri; imandan hissesi olmadığına delildir. Her ne ise…
Tahkîkî imana dayalı Allah korkusu mü’mini dengeli ve tedbirli hareket etmeye sevkeder. Bu tutumu kişiyi takvâ sahibi kılar ki, işte Allah’ın kullarından istediği şey tam anlamıyla budur.
اِنَّمَا ذٰلِكُمُ الشَّيْطَانُ يُخَوِّفُ اَوْلِيَاءَهُ فَلَا تَخَافُوهُمْ وَخَافُونِ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنٖينَ
“İşte o şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Eğer iman etmiş (mü’min) kimseler iseniz onlardan korkmayın, benden korkun!.” (Âl-i İmran, 3/175)
Takvâ, hem Allah korkusunu, hem de sevgi, saygı ve sorumluluğu içerir. Allah katında insanların en değerlisi, O’na karşı en çok takvâ sahibi olanlarıdır. (Hucurât, 49/13)
Mü’mindeki takvânın kaynağı, Allah’ın sevgisine layık olamama endişesidir. Takvâ, mümine kâinâta ibret ve hikmet gözüyle bakmasını sağlar. Allah’tan en çok korkanlar, O’nu ve nefsini en iyi bilenlerdir.