Rabbimiz’in emâneti olan yavrularımız, en değerli varlığımız. Kur’an eğitimine muhtaçtır. Ancak yaz tatili, ailelerin bir arada vakit geçirebilmeleri açısından pek çok imkânı barındırıyor. Çoğu zaman bu büyük nimet ve fırsatlar, yaz tatili bitince fark ediliyor.
“Hay Allah, tatil de ne çabuk geçti; hiçbir şey anlamadık; keşke planlı davransaydık ya da şöyle yapsaydık, böyle yapsaydık, vs.” diye hayıflanmalar olabiliyor.
Bunu dahi dile getirmeyen; tatilini süresiz eğlence, sınırsız oyun ve gezinti ile geçirmek isteyen çocuk ve gençlere karışmadan kendi hallerine bırakıveren ebeveynlerin sayısı da azımsanmayacak ölçüde çok?
Aslında ele avuca sığmayan ciğer-pârelerimize tabiî ki merhamet, sevgi ve iyilik bu değil? Aksine en büyük kötülüktür.
Ebeveynler öncelikle kul, sonra anne baba olarak mesuliyet ve sorumluluklarının bilincine varanlar günbe gün dikkat çeken ölçüde çoğalıyorlar. Anne-babalar arkadaşlarıyla istişare ediyor; daha iyi bir eğitimi nasıl ve ne şekilde verebileceklerinin sancısını çekebiliyor ve de çekmelidirler.
Çocuğun fikrî ve ahlâkî gelişimine faydalı olması amacıyla tercih edilen en yaygın seçenek Yaz Kur’ân Kursları olmaktadır. Çeşitli yaş gruplarında, rengârenk çiçek demeti misali çocuklar, sıralara biraz merak, biraz heyecanla otururlar. Aileler ve çocuklar, “yer kalmaz” endişesiyle tatilin ilk günlerinde isimlerini yazdırırlar. Ellerinde elif cüzleri, yüreklerinde farklı bir ortamın getirdiği heyecanla ağzınızdan çıkacak cümleleri ve onlarla nasıl bir diyalog kuracağınızı merakla bekleyen yaz kursu talebeleri karşınızdadır artık.
Rabbimizin kelâmının deryasından nasiplerini almaya gelmiş masum çocuk veya miniklerdir bu talebeler? Uzun süre kalamazlar; tatillerinin ancak bir kısmıdır sizinle geçirdikleri, ya memleketlerine giderler ya da sizin kursunuzun çevresine tatile gelmişlerdir ve dönerler?
Bu kısa birlikteliklerde yapılmak istenen çok şey vardır. Öyleyse verim alınması istenen her girişimde olduğu gibi hedef ve rota iyi belirlenmeli; gayret ve çalışmalar kişinin konum ve kapasitesine uygun olmalıdır.
Bu çerçevede eğitimcilerin ve ailelerin elele vermeleri en idealidir. Ama bu olmayabilir. Yani ilgisiz bir ailenin çocuğuyla muhatap bir eğitimci ya da yakın çevresinde iyi bir kurs imkânı bulunmayan bir ebeveyn de olabilirsiniz. Her hâlükârda herkes elinden geleni ihlâsla yaparsa Rabbimiz de mutlaka çalışanların yardımcısı olacaktır.
Öğrenilecek olan ne kadar şerefliyse, ilim de öyle şerefli olduğundan, Kur’ân talebesi en güzel ihtimama lâyıktır. Bu yüzden Hz. Peygamberimiz (sav), ümmetinin en hayırlıları olarak Kur’ân’ı, öğrenen ve öğretenlere dikkat çekiyor.
Gerek eğitimci gerekse anne-babalar vazifelerinin kutsallık ve hassasiyetinin farkında oldukları nispette yöntem, çözüm ve alternatif üretmekte gayretli olmalılar. Çünkü işin ucunda, hayat defterlerinin kapanmasını önleyecek salih ve saliha evlât ya da talebe gibi kıymetli bir nimete sahip olmak; evlâtlarının ya da kendilerine teslim edilen talebelerin hakkını gücü nispetinde vermiş olup, sorumluluktan kurtulmak vardır.
Veli yaz kursuna giden çocuk ne öğreniyor, ne yapıyor? Çoğu zaman umursamıyor. Hocayla bir diyalog kurulmuyor. Her hangi bir takip yok ise, durum vahimdir. Hatta en önemli bir yanılgı da nasıl olsa okulda öğrenebilecekler düşüncesini taşımaktır.
Ana-babalar yarın mahşerde;
“Annem veya babam bana dinimi öğretmedi, Kur’an’ı öğretmedi. Allah’ım, senin kelâmını öğretmediler” şikâyeti bizi mahcup eder. O günün mahcubiyeti, -Allah muhafaza- bizi perişan eder. Çünkü spor kursuna, resim kursuna, müzik kursuna, tiyatro kursuna, balo kursuna zaman ayırıp para, fırsat ve imkân bulurken; Kur’an kursunu ihmal etmek izah edilir cinsten değildir. Yalnız mahşerde değil; dünyada bile bizi mahkûm etmeye yeter ve de artar. Öyleyse, Kur’an öğrenmeyi bir seferberlik haline getirelim, ne dersiniz?
adarselim@gmail.com