Kur’an okumaya kıraat denir. Kur’an-ı Kerim okumanın emr-i İlahi ve ibadet oluşu ile okuyanın övülmesi hakkında Kur’an ve hadislerde geniş bilgi verilmektedir. Kur’an-ı Kerim’den şu ayetleri örnek olarak gösterebiliriz:

اِنَّ الَّذ۪ينَ يَتْلُونَ كِتَابَ اللّٰهِ وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ

“Allah’ın kitabını okuyan ve namazı kılanlar” (Fatır, 35/29)

وَاَنْ اَتْلُوَا الْقُرْاٰنَۚ  * وَاُمِرْتُ اَنْ اَكُونَ مِنَ الْمُسْلِم۪ينَۙ

“Müslümanlardan olmam ve Kur’an okumam emredildi.” (Neml, 27/91-92)

اُتْلُ مَٓا اُو۫حِيَ اِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَاَقِمِ الصَّلٰوةَۜ

“(Ya Muhammed) sana vahyedilen Kitabı oku ve namaz kıl.” (Ankebut, 29/45)

Hadis-i Şeriflerde de;

“Ümmetimin ibadetinin en faziletlisi, Kur’an okumaktır.” (Münavi, Feyzü’l Kadir, II/44)

“Evlerinizi namaz ve Kur’ân-ı Kerîm kıraatiyle süsleyiniz.” (Câmi-us-Sagîr)

Cenab-ı Hak

“Yaratan Rabbinin adıyla oku. Oku! Rabbin, kalemle öğreten, insana bilmediğini bildiren en büyük kerem sahibidir.” (Alâk, 96/1-5)

“Kur’anı okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah’a sığın (Eûzübillâhimineş-şeytânirracîm) de.” (Nahl, 16/98) emr-i İlahiyeye imtisalen Kur’an okumaya, “Eûz-ü Besmele” ile başlanılmalı. Yani Eûzü ile birlikte “Bismillahirrahmânirrahîm” de söylenilmeli. “Sadakallâhü’l-Azîm” diyerek de bitirilmelidir.

Özellikle Kur’an abdestli olarak, temiz bir yerde, mümkünse kıbleye karşı oturarak okunmalı. Kur’an okumak isteyen gündüzün erken vaktini tercih etmeli.

Hz. Peygamberimiz (sav):

“Allah’ım, ümmetim için erken vakitleri mübarek kıl.” (Tirmizî, Büyû’ 6) diye dua buyurmuşlardır.

Ayette de Şüphesiz gece ibadetinin etkisi daha fazla, (bu ibadetteki) sözler (Kur’an ve dua okuyuşlar) ise daha düzgün ve açıktır. Çünkü gündüzün sana uzun bir meşguliyet vardır.” (Müzzemmil, 73/6-7)

Abdullah İbnu Ebî Kays anlatıyor:

Hz. Aişe’ye, “Resûlullah’ın geceleyin kıraati nasıldı? Gizli mi okurdu, sesli mi okurdu?” diye sordum. Bana: “Her iki şekilde de okurdu. Bazen gizli, bazen sesli!” diye cevap verdi.

Yine Ümmü Seleme (ra), “Hz. Peygamber (sav)’in kıraatını açık bir şekilde harf  harf tavsif ettiği rivayet edilmiştir” şeklinde bildirilmektedir.

Kur’an; Allah Kelamı olduğu için, Kur’anı okuyan kişi bir anlamda Allah’la konuşuyor demektir. Bu bakımdan ayette de emredildiği üzere “Kur’an’ı tertil ile oku” (Müzzemmil 73/ 4) Tertil, acele etmeden, dura dura, usulüne uygun ve anlayarak okumak demektir. Yani Kur’an’ı ağır ağır, tane tane okumak.

Diğer bir ayette ise “Biz Kur’an’ı, insanlara dura dura okuyasın diye (ayet âyet/sûre sûre) ayırdık ve onu peyderpey indirdik” (İsra, 17/106) buyrulmaktadır.

Hz. Aişe (ra); Resûlullah (sav) “Bismillahirrahmanirrahim, elhamdu lillâhi rabbilâlemin” diye Fâtiha sûresini âyet âyet tertil (tecvid) üzere okurdu” diye anlatmış. Demek Kur’an’ı gerçek anlamda okumak, ayetlerin lafızlarını söyleyip geçmek değil, ayetler üzerinde düşünerek bizlere verilmek istenen mesajı anlamaya çalışmaktır.

“Kur’an okunduğu zaman onu dinleyin. Ve susun ki merhamet olunasınız” (A’râf, 7/204)

Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, onu gereği gibi okurlar. İşte bunlar ona inanırlar. Onu inkâr edenlere gelince, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir” (Bakara, 2/121) emirleri vardır.

Kur’an okuyan, vakar ve sekinet içerisinde olmalı; ağlamaklı okumaya, sesi güzelleştirmeye gayret etmeli; okunan kısmın manasını daha iyi anlayabilmek için tekrarlardan faydalanmalı; secde ayetleri okuduğunda secde yapmalı; gülmekten, gürültüden ve laubali hareketlerden kaçınılmalıdır. Her zaman Onu anlamaya mani olan hallerden uzaklaşılmalı. Çünkü gurur, kibir vb. diğer günahlarda ısrar veya dünyanın geçici heveslerine iptila gibi haller, Kur’ân’ın hakikatlerini anlamaya perde olur.

Hadislerde:

“Kur’ân-ı Kerim’i sesinizle  güzelleştirin.”

“Kur’ân’ı Arap lahn’ı ve Arap sesleri üzere okuyun. Sakın ha ehl-i aşk ve ehl-i kitabeyn’in lahn’ı* üzere okumayın. Bilesiniz, benden sonra bir kavm gelecek ki, onlar Kur’ân’ı okurken, şarkı ve mâtem tercîi gibi terci’ ile okuyacaklar. Onların (imanları laftadır) gırtlaklarından öte geçmez. Kalbleri fitne ve fesada uğramıştır.  Böylelerinden  hoşlanan kimselerin kalpleri de fitne ve fesad içindedir” buyrulur. (*Lahn: Tecvîd kurallarına uymamaktan ortaya çıkan kıraat hataları demektir.)

Kur’an okurken, dil, kalp ve akıl işbirliği halinde olmalı. Kur’an okurken dilin söylediği mesaj gönülde yankılanmalı ve akıl ile yoğrularak düşünce ve davranışlara yansımalıdır. Ancak bu şekilde okunduğu zaman Kur’an’ın hedeflediği bireysel ve sosyal değişim gerçekleşebilir.

Bu konuyla ilgili olarak Hasan Basri şunları söylemiştir:

“Sizden öncekiler bu Kur’an’ı Rablerinden kendilerine gönderilmiş bir mektup olarak görür, geceleri onu düşünerek üzerinde çalışır, gündüzleri de onun gereklerini yerine getirirlerdi.” (Abdullah Siracuddin, Tilavetü’I-Kur’ani’I-Mecid, Medine 1402, s. 76)

İnanan her kadın erkek herkesin Kur’an’ı öğrenip onun mesajını anlaması bir sorumluluktur. İnanan insanlar, kendi akıl seviyeleri, ilmi düzeyleri ve kültür birikimleri ölçüsünde Kur’an’ı anlayabilirler.

Her Müslüman için Kur’an’ı “okumak”, “anlamak” ve “uygulamak” şarttır. “Uygulamak ve anlamak” için de mutlaka Kur’an-ı Kerimi okumak gerekir.

Kırâat alimlerine göre Kur’ân-ı Azîmüşşân’ı okumanın dört şekli ile okunması uygun olmayan bir şeklinin de varlığından söz ederler.

1- Tahkik: Okurken her harfin hakkını tam vermek, tecvid kurallarını tam olarak yerine getirmektir. Tahkik en ağır okuma şeklidir. Yavaş yavaş, manayı düşünerek, bütün tecvid kurallarına uyarak ve ruhsatları kullanmadan okumaktır. Tahkik’e çok yakın olan tertîl ile okumaktır.

2- Tertîl: Yüce Allah ilahi kelamında “Biz Kur’an’ı senin kalbine yerleştirmek için onu kısım kısım indirdik ve onu (tertîl ile) ağır ağır okuduk” (Furkan, 25/32) ve “Kur’an’ı (tertîl ile) ağır ağır, tane tane oku.” (Müzzemmil, 73/4) emrini bildirmektedir. İkinci ayet Kur’an-ı Kerim’in nasıl okunması gerektiğini, birinci ayet ise niçin tertîl ile okunacağını beyan etmektedir. Çünkü “kalbe yerleştirmek için” “tertîl” Kur’an’ı, acele etmeden, dura dura, tane tane, her harfin hakkını vererek ve durulacak yerlerde durarak, okuduğunu anlaya anlaya ağır okumaktır. Öyle ki biri kelimeleri saymaya kalksa sayabilir, harfleri saymaya kalksa sayabilir, bir şekilde, düzgün ve tertip ile kusursuz olarak açık, seçik hakkını vererek okumaktır.

3- Hadr: Kur’an’ı tecvid kaidelerine uymak şartıyla hızlı bir şekilde okuma tarzıdır. Kıraat biraz hızlı olabilir ama harfler, kelimeler birbirine karışır halde olmamalıdır. Keşşâf tefsîrinde; “Ata binmenin ve yola gitmenin en şerlisi, atı ter içerisinde bırakacak kadar hızlı sürmektir. Kıraatin de en şerlisi, harfler, kelimeler birbirine karışır vaziyette hızlı okumaktır” hadisi nakledilmektedir.

Hızlı okurken hiçbir şekilde tecvid kaideleri ihmal edilemez. Kelimeler birbirine karıştırılmaz, harflerin mahreç ve sıfatları terk edilmez.

4- TedvîrTahkik ile hadr arasında orta bir okuyuş tarzıdır. Bu okuyuşta orta bir yol izlenir, tecvid kuralları orta tempolu bir nispette icra olunur. Ancak mahreçler ve harflerin sıfatları katiyyen ihlal edilmez.

5- Tahlît: Hadrdan daha hızlı okuma şekli olup, çok hızlı okuyarak kıraat kural ve kaidelerini bozmak ve karıştırmak demektir. Bu okuyuşta harfler mahreçlerinden kayar, sıfatlarını kaybeder, heceler karışır. Böyle okunmasına haram diyen alimler vardır. (Abdurrahman Çetin, Kur’an Okuma Esasları; Ali Rıza Sağman, Sağman Tecvidi)

Kur’an-ı Kerim okunuşunda; kıraat akıl ile okumak, tertil kalb ile tasdik etmek, tilavet tatbik edip, uygulamaktır. Yani akıl ile idrak, kalb ile tefeyyüz, tilavet ile de hallenmektir. Yöntem ise, Kur’an kavramlarını iyi bilmek ve tam anlamıyla Kur’an-ı Kerim’ i “Tecvîd” ile okumaktır.

 

adarselim@gmail.com