İnsanlık tarihi boyunca hemen bütün dinlerde kurban uygulaması mevcuttur. Dinler arasında şekil ve amaç yönüyle farklılıklar bulunur.

Kur’an’da Hz. Âdem’in iki oğlunun Allah’a kurban takdim ettiklerinden söz edilir. (Mâide 5/27); bir başka ayette de ilâhî dinlerin hepsinde kurban hükmünün konulduğuna işaret edilir. (Hac 22/34) Ancak Yahudilik ve Hıristiyanlık’ta kurban telakkisi bir hayli değişikliğe uğramıştır.

Kurban gerek fert gerekse toplum açısından çeşitli yararlar taşıyan malî bir ibadettir. Kişi kurban kesmekle Allah’ın emrine boyun eğmiş ve kulluk bilincini koruduğunu canlı bir biçimde ortaya koymuş olur. Müminler her kurban kesiminde Hz. İbrâhim ile oğlu İsmâil’in Cenâb-ı Hakk’ın buyruğuna mutlak itaat konusunda verdikleri başarılı sınavın hâtırasını tazelemiş ve kendilerinin de benzeri bir itaate hazır olduğunu simgesel davranışla göstermiş olmaktadır.

Kurban toplumda kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu canlı tutar, sosyal adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunur. Bir kimsenin kurban kesmekle yükümlü olabilmesi için dört şart aranır:

  1. Müslüman olmak.

  2. Akıllı ve bulûğa ermiş olmak.

  3. Mukim olmak, yani yolcu olmamak.

  4. Belirli bir malî güce sahip bulunmak.

Bir kimsenin kurban kesmekle yükümlü tutulabilmesi, daha doğrusu böyle bir ibadeti ifaya ehil sayılabilmesi için Müslüman olması gerekir. Bu kural bütün ibadetler için geçerlidir.

Dinen aranan şartları taşıyan kimselerin kurban kesmeleri Hanefî mezhebinde ağırlıklı görüşe ve bazı müçtehid imamlara göre vâcip, fakihlerin çoğunluğuna ve diğer üç mezhebe göre müekked sünnettir.

Hanefîler, Kur’an’da Hz. Peygamber’e hitaben “Rabbin için namaz kıl, kurban kes” (Kevser 108/2) buyrulmasının ümmeti de kapsadığı ve gereklilik bildirdiği görüşündedir.

Hz. Peygamber (sav)’in birçok hadisinde hali vakti yerinde olanların kurban kesmesi emredilmiş veya tavsiye edilmiştir:

“Kim imkânı olduğu halde kurban kesmezse bizim mescidimize yaklaşmasın.” (İbn Mâce, “Edâhî”, 2; Müsned, II, 321)

“Ey insanlar, her sene, her ev halkına kurban kesmek vaciptir.” (Tirmizî, “Edâhî”, 18; İbn Mâce, “Edâhî”, 2) gibi ifadelerle bu gereklilik önemle vurgulanmıştır. Kurban kesmek için en önemli bir delil ise; kurban kesmeyi Hz. Peygamber (sav) hiç terk etmemiş olmasıdır.

Hanefîler’den Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf ile Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre kurbanla yükümlü sayılmak için akıl ve bulûğ şart olmayıp gerekli malî güce sahip olan küçük çocuklar ve akıl hastaları adına kanunî temsilcileri tarafından kurban kesilmesi gerekir. Fakat Hanefî fakihlerinden İmam Muhammed’e ve Şâfiîler’e göre kurban mükellefiyeti için akıl ve bulûğ şarttır.

Hanifîler’in yolculuk halinde bulunan kimse gerek kurbanlık temin etme ve kurbanı kesme, gerekse kesilen kurbanın etini değerlendirme ve dağıtma açısından o bölge halkının (mukim kimseler) sahip olduğu bilgi ve imkâna sahip olmayışındandır.

Ancak, teknik ve teknolojinin gelişmediği geçmiş dönemlerde konu böyle ele alınmış olmakla birlikte, günümüzde yolculuk imkân ve şartları büyük ölçüde değişmiş, teknik ve teknoloji de gelişmiştir. Yolculuk araçları ve eti saklama dolapları ile görüntülü telefonlarla vekâleten kestirme imkânları gelişmiştir.

Bayram tatilini fırsat bilerek yurt içi veya yurt dışı geziye çıkan, yazlığa giden, memleketine ana-ata ocağına giden kimsenin durumu farklıdır. Bu durumdaki kimselerin söz konusu ruhsattan yararlanma yerine ya önceden gerekli tedbirleri alarak vekâleten kurbanını kestirmesi ya da bulunduğu yerde kurban kesmesi daha isabetli ve gereklidir. Çünkü günümüzde seferilik hakkında iki görüş vardır. Bir görüşe göre ülkemizin yolculuklarının birçoğunda seferi olunmuyor. Aslında kurbanın namaz, oruç gibi bireyin niyetiyle ve iç dünyasıyla alâkalı yönü bulunduğu gibi onlara ilâveten toplumda sosyal adaleti sağlayan yönü de mevcuttur. (DİB İlmihal)

 

İLGİLİ YAZILAR

KİMLER KURBAN KESMELİ!..
KURBAN İBADETİNDE ÇOK SEVAP KAZANMAK
KURBAN İBADETİNİN FAZİLET VE SEVABI

adarselim@gmail.com