فَاِذَا دَخَلْتُمْ بُيُوتًا فَسَلِّمُوا عَلٰى اَنْفُسِكُمْ تَحِيَّةً مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ مُبَارَكَةً طَيِّبَةً
“Evlere girdiğiniz zaman, Allah katından mübarek, hoş ve güzel bir esenlik dileği olarak birbirinize selâm verin.” (Nûr, 24/61)
Müslüman sadece başka kimselerin evlerine girdiğinde değil, kendi evine girdiği vakit de evde bulunan babası, annesi, eşi, çocukları veya yakın akrabasına selâm vermelidir. Hatta evde kimse olmasa da selâm vermenin tavsiye edildiğini bu ayetten anlıyoruz.
Binici, yaya gidene, yürüyen oturanlara,
Az olanlar, çok olanlara önce selâm verir,
Küçükten büyüğe verilmesi hürmet, büyükten küçüğe verilirse tevazu olur. (Buhârî, İsti’zân 5-7; Müslim, Selâm 1; Âdâb 46; Ebû Dâvûd, Edeb 134; Tirmizî, İsti’zân 14)
“Sizden biriniz bir meclise vardığında selâm versin. Oturduğu meclisten kalkmak istediği zaman da selâm versin. Önce verdiği selâm, sonraki selâmından daha üstün değildir.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 139; Tirmizî, İsti’zân, 15)
Bu hadisten anlamamız gereken şudur ki:
Cemaate verilen ilk selâm, gelen kimsenin iyi niyet ve hayır için geldiğini ve orada olanların kendisinin kötülüklerinden emin olmaları gerektiğinin bir ilânıdır. Ayrılırken verdiği selâm ise, kendisi mecliste olmadığı sürece de onun kötülüklerinden emin olabileceklerinin bir garantisidir. Demek ki, birinci selâm ile ikinci selâm arasında bir fark yoktur. Aynı zamanda da Hz. Peygamber (sav)’in emrine ittibadır, sünnetine riayet etmektir.
Unutulmamalıyız ki, Allah’ın selamını esirgemek en büyük cimriliktir. “Selâm verirsem borçlu çıkarım” diye korkanlar şunu bilmelidir ki, aslında mümin selâm vermedikçe borçlanır. Çünkü Hz. Peygamberimiz (sav), Müslüman’ın Müslüman üzerindeki haklarını sayarken, selâm vermeyi de zikretmiştir. (Müslim, Selâm, 5)
Yunus Emre’nin şu dörtlüğünü sunalım:
“Biz dünyadan gider olduk
Kalanlara selâm olsun
Bizim için hayır dua
Kılanlara selâm olsun.”
KİME SELÂM VERİLMEZ
Resulullah (sav);
“Tanıdığın tanımadığın herkese selâm ver” derken, Müslümanlardan her kişiye demektir. Çünkü kâfirlere, gayr-i müslimlere Müslüman selâmı verilmez.
Selâm verilmeyecek kimseler iki guruba ayrılır:
1- Önemli ve faziletli işlerle meşgul olanlara selâm verilmez.
Kur’an, hadis-i şerif, ezan okuyan ve dinleyene, kamet getirene, hutbe okuyana ve dinleyene, abdest alana, namaz kılana, (İslam Fıkhı Ansk. IV, 381) Risale-i Nûr okuyana ve dinleyene, Cevşen-i Kebir okuyana vb. selâm verilmemesi gerekir.
2- Selâm verilmeye layık olmayan veya uygun yer ve halde bulunmayanlara da selâm verilmez.
Kâfire, zımmiye (yerli gayr-i müslimlere), fıskını açıkca işleyenlere, içki içene, avret yeri açık olanlara, hamamın içindekilere, tuvalette bulunan veya def-i hacet yapanlara, günah işleyenlere selâm verilmez.
“Merhaba” ve “Günaydın” diyenlere “Aleykümüsselâm” denmez. Aynen “Merhaba “denilir. Ama selâmla gelip, oturan kimseye sonra merhaba demek müstehaptır.
adarselim@gmail.com