Sorumluluk / mesuliyet hukukta “uyulması gereken bir kurala aykırı davranışın hesabını verme, tazminatla yükümlü tutulma, işlenmiş bir suçun gerektirdiği cezayı çekmektir.”

Gerek Kur’an-ı Kerîm’de gerekse hadislerde önemi üzerinde durulmuştur. (bkz. Araf, 7/6; Nahl, 16/93; Isra, 17/34, 36; Furkan, 25/16; Anket, 29/13; Ahzâb, 33/15; Tekâsür, 102/8; Buharî, Cuma, 11; Müslim, İmare, 20; Ebû Davûd, İmare, 1; Tirmizî, Ḳıyamet, 1; Müsned, VI, 371)

Üç türlü sorumluluk bulunduğu kabul edilir.

1- Vicdanî sorumluluk: Olumsuz sebeplerle yaratılışı (fıtrat) bozulmamış her insan, ruhî yapısında yer alan ve yerine göre kendisini takdir eden veya suçlayan vicdanın tesirini hisseder.

“Müftüler sana fetva verse de sen yine vicdanına danış.”

“Kötülük senin içine sıkıntı veren şeydir”[1]  gibi hadisler vicdanî sorumluluğun önemini ifade ederler.

“Evet, fıtrat ve vicdan akla bir penceredir. Tevhidin şuaını neşrederler…. Akıl ta’til-i eşgal etse de, nazarını ihmal etse, vicdan Sânî’yi unutamaz. Kendi nefsini inkâr etse de; onu görür, onu düşünür, ona müteveccihtir.*

İman, Şems-i Ezelî’den vicdan-ı beşere ihsan edilen bir nur ve bir şuadır ki, vicdanın içyüzünü tamamıyla ışıklandırır.*

“Akıl gözünü kapasa da, vicdanın gözü daima açıktır.”[2]

Bir insan yalan bir söz söyleyip herkesi inandırsa da, asla ve kat’a vicdanını inandıramaz. Pusula misal hep doğruyu gösterir. Çünkü vicdan temyiz mahkemesidir.

2- İçtimaî sorumluluk: İslâmiyet kişinin hayatını kendisinde başlayıp kendisinde biten bir olay olarak görmemiş, bir yandan bireyi toplum karşısında sorumlu kılarken bir yandan da topluma insanların iyiliği uğruna çaba harcama sorumluluğu yüklemiştir.

Sosyal sorumluluğu denetleyip değerlendiren güç bireyi kuşatan sosyal çevredir. Dinî ve hukukî sorumlulukları içermektedir.

3- Dinî sorumluluk: İnsana kudret sahibi Cenab-ı Hak tarafından belirlenen dinî sorumluluk inanma ihtiyacından doğup diğer iki sorumluluk çeşidinin eksikliğini tamamlar. Çünkü dinî sorumluluk hem vicdanî ve hem de sosyal sorumluluğu içine almaktadır.

Hz. Peygamber (sav)’in Veda hutbesinde can, mal ve namus dokunulmazlığını ilân eden sözleriyle[3] hangi şekilde olursa olsun hiç kimseye zarar verilemeyeceğini ve zararın yeni bir zararla giderilemeyeceğini ifade eden, “Zarar ve mukabele bi’z-zarar yoktur”[4] hadisi sorumluluk anlayışı ve tazmin sorumluluğuyla ilgili delillerin başında yer alır.

Bu konudaki delillerin yoğunluğu sebebiyle, “Zarar izâle olunur”[5] kuralı İslâm hukukunun beş temel ilkesinden biri sayılmıştır.

Akıllı, idrak sahibi, ergen her mü’mini Allah’a ibadet etmekle sorumlu tutan dinimiz, insanın ibadetin dengesini yitirerek bedenine ve ruhuna eziyet etmesine asla müsaade etmemiştir. Allah Resulü (sav):

“Din kolaydır.

Bir kişi takatinin üstünde ibadete kalkışırsa din karşısında aciz kalır. Bunun için aşırıya kaçmayın, dosdoğru yolu tutun ve (salih amellerden alacağınız mükâfattan ötürü) sevinin. Sabah, akşam ve gecenin bir kısmında (dinç olduğunuz vakitlerden) yararlanın (ki taat ve ibadetinize devam edin)”[6] buyurmak sureti ile ibadetlerde ölçülü olmayı emretmekte, tekliften tekellüfe yani zorlamaya doğru bir gidişata müsaade etmemektedir. Şu hadis açıkça bildirmektedir:

“Güç yetirebileceğiniz amelleri yapmaya gayret ediniz. Allah usanmaz da siz usanırsınız. Allah katında amellerin en sevimlisi az da olsa devamlı olanıdır.”*

Yaptırım açısından sorumluluk türleri de şöyledir:

1- Cezaî sorumluluk: Bu tür sorumluluk insanın kendi seçimiyle anlamı ve sonucunun idrakinde olarak işlediği, hukuk nizamınca suç sayılan fiilin ceza niteliğindeki yaptırımlarına katlanmasını ifade eder.

Kusur bulunmayan yerde cezaî sorumluluk da yoktur.

Cezaî sorumluluk derecesi “fâilin kastı, ihmali veya taksiri” demek olan kusur türüne göre belirlenir.

2- Hukukî sorumluluk: Kişinin haksız fiiliyle verdiği zarardan, borcunu ifa etmemesinden veya geç yahut kötü ifa etmesinden dolayı tazminle yükümlü olması demektir.

 

DİPNOT:
[1] Dârimî, Büyû’, 2; Müslim, Birr, 14.
[2] Nursî, Mesnevi-i Nuriye; 246-255; İşarat-ül İ’caz, 42.
[3] Müslim, Birr, 32; Ebû Dâvûd, Edeb, 35
[4] el-Muvaṭṭa, Akzıye, 31; İbn Mâce, Ahkâm, 17; Mecelle, Md. 19
[6] Mecelle, Md. 20
[6]* Buharî, İman, 29; H. Müslümanlık, c.2 s.13-16; Ebû Davûd, Tatavvu, 27.

 

adarselim@gmail.com

(S. Adar, Her İnsan Sınavda, eserimden)