Her mevcud bir nimettir.
İnsanların başına gelen musibet ve felaketler de birer mevcuttur. Öyle ise, bunlar nasıl nimet olur? denebilir.
Onun için insana veya bir topluma ya da bir beldeye gelen musibete duçar olanlara sorulması gereken, “Hangi fiilinizle Kadere fetva verdirdiniz ki şu musibetle Yüce Allah hükmetti?” olmalıdır.
“Musibet-i amme ekseriyetin hatasına terettüb eder… Küre-i arzın; benî-Âdemden, bâhusus ehl-i imandan beğenmediği bir kısım etvar-ı gafletin siklet-i mâneviyesinden omuz silkmeye benzeyen ZELZELESİ (Depremi) gibi…”
TIKLA OKU: DEPREM / ARZIN ZELZELESİ
Fert açısından da kendi hata ve kusurundan veya bazı hikmetlere bakan yönüyle gelen belâ ve musibetlerin perde arkasındaki faydaları düşünülmelidir.
Hz. Ömer (ra) şöyle demiştir:
“Karşılaştığım her felakette Allah’ın bana dört nimeti vardır:
1- Belanın dinimle ilgili olmaması,
2- Daha büyük felaketin bulunmaması,
3- Allahu Teâla rızasından beni mahrum etmemesi,
4- Bela ve musibetlerin mükâfatını Allah’tan beklememdir”148
1- Belanın Dinimle İlgili Olmaması
“Asıl musibet ve muzır musibet, dine gelen musibettir. Dini olan musibetlerden her zaman Cenab-ı Hakk’a iltica edip feryad etmek gerektir. Fakat dini olmayan musibetler, hakikat noktasında musibet değildirler.
Bir kısmı ihtarı Rahmanidir… Çok zahiri musibetler var ki, İlahi birer ihtar, birer ikâzdır ve bir kısmı keffaret-üz-zünuptur ve bir kısmı gafleti dağıtıp, beşeri olan aczini ve zaafını bildirerek bir nevi huzur vermektir.”149
İmam-ı Rabbani şöyle der:
“Musibetler, zahirde yaralar durumundadır. Fakat hakikat da onlar merhemdir, terakkiye sebep olurlar. Hayırlı neticeler ve semereler, onlara göre tertip edilmiştir. Bu çekilenler Allah’ın inayetiyle ahirette vaki olacak semerelerin onda biri dahi değildir.
Mesela,“Taun, geçmiş ümmetler için bir azap olmuştu, ama bu ümmet için şehadettir”150
2- Daha Büyük Felâketin Bulunmaması
“Beterin beteri vardır” bir kaidedir.
İnsan kendinden yukarı mertebelerdeki sıhhatli olanlara bakıp şikâyet edemez. Belki kendinden sıhhat noktasında aşağı derecelerde bulunan çaresiz hastalara, musibetzedelere bakıp şükretmelidir.
Mesela, senin elin kırık ise, kesilmiş ellere bak! Bir gözün yoksa iki gözü de olmayanlara bak! Bir ayağın yoksa kötürümlere bak!
Allah’a şükret. Eğer malın ve servetin yok olduysa sıhhatine, İslamiyet’ine ve iman zenginliğine bak! Şayet bütün vücudun yara bere içindeyse iman ve aklının varlığına şükret.
Madem bu hayat kısa ve fanidir. Baki bir âleme gidilecektir.
Orada değeri olan iman vesikası ve akıl sermayesinin varlığını düşün şükret. Zira bela ve musibetler bu dünyada kalacak, dünya hayatındaki sıkıntılar Cennette olmayacak.
Beşîr ve Nezîr (sav) buyuruyor:
“Dünyevî işlerde hayat şartları kendinizden aşağıda olanlara bakınız. Kendinizden yukarı seviyede olanlara bakmayınız. Böyle yapmanız Allah’ın size vermiş olduğu nimetlerin değerini bilip şükre yönelmenize vesiledir.”151
“Kim dini hususunda üstünde olan kişiye bakarak ona uyar ve dünyası hususunda da kendisinden aşağı olan kişiye bakarak Allah’ın kendisine ihsan ettiği nimete hamd ederse Allah onu şükreden ve sabredenlerden yazar. Kim dini hususunda kendisinden aşağı olan kişiye bakar ve dünya hususunda da kendisinden üstün olan kişiye bakarak elinden kaçan şeyler için üzülürse Allah onu ne şükreden ne de sabreden olarak yazar”152 buyrulmaktadır.
3– Allahu Teâlâ Rızasından Beni Mahrum Etmemesi
Hadis-i şeriflerde;
“Allah kime hayır dilerse ona musibet verir.”153
– “Ya Resulullah, insanlardan bela ve imtihanları en şiddetli olanı kimlerdir?
Sorusuna Resulü Ekrem (sav):
– “Peygamberler, evliyalar, sonra salihler, sonra onlara benzeyenler.
Kişi diyaneti nisbetinde belaya maruz kalır. Kim dininde şiddetli ve sağlam olursa onun belası da şiddetli olur”
“Mükâfatın büyüklüğü belânın büyüklüğü ile orantılıdır. Allah sevdiklerine bela verir. Kim razı olursa Allah’ın rızasını kazanır; kim de isyan ederse o da Allah’ın gazabına uğrar”154 buyurmuştur.
Ayette ise;
“Allah kullarının küfrüne razı olmaz. Eğer şükrederseniz sizden razı olur”155 buyrulur.
Demek büyük belalara ancak büyük insanlar dayanabilir. Bunun için en fazla bela ve musibete giriftar olanlar, insanların en iyisi ve en kâmilleridirler. Musibete sabredenler de Allah’ın rızasına kavuşanlardır.
TIKLA OKU: MUSİBETLERDEKİ HİKMET
4- Bela ve Musibetlerin Mükâfatını Allah’tan Beklemek
Resulü Ekrem (sav) demiştir ki:
“Mü’minin sabrettiği her şeye mükâfat verilir”156
Bu durum ayette ise şöyle bildirilir:
“Ancak sabredenlerin mükâfatları hesabsız verilir”157
Yüce Allah buyurdu:
“Kullarımdan herhangi birine; bedeninde, malında veya evladında bir musibet tevcih ettiğim vakit, bu musibeti sabr-ı cemil ile karşılarsa, kıyamet günü onun için mizan kurmak veya amel defterini açmaktan hayâ ederim”158 buyurur.
“Allah bir kuluna hayır murad ettiği vakit onun günahının cezasını acele ile dünyada kendisine çektirir”159 Çünkü hastalıklar ve musibetler keffaretü’z zünuptur. “Hadler ve cezalar günahları affettirir”, böylece Müslüman kusurlarının çeşidine göre ahirete günahsız gider. Bu durum hadiste de şöyle bildirilir:
“Mü’min erkek ve kadının nefsinde, çocuğunda, malında belâ eksik olmaz. Ta ki hatasız olarak Allah’a kavuşsun.”160
Musibetler mü’minlere birer nimet, kâfir ve zalimlere birer ceza olduğunu da unutmamak gerektir.
DİPNOTLAR:
148 Gazali, IV.
149 Nursî, age.
150 Mektubat-ı Rabbanî, c. 2.
151 Ahmed b. Hanbel, Müsned, II; Buhârî ve Müslim
152 Tirmizi, V.
153 Miras, S. Buhari, XII.
154 Canan, Kütüb-i Sitte, XIII, XVII; Râmûzul Ehâdis.
155 Zümer, 39/7.
156 Müsned-i Ahmed, I.
157 Zümer, 39/10.
158 Râmûz-ul Ehâdis; Gazali, IV.
159 Canan, XIII.
160 Canan, XIII.
(S. Adar, Huzur ve Mutluluk İçin HAYATA BAKIŞ AÇISI eserimden)
adarselim@gmail.com