Hayret, beklenmedik, garip bir şeyin sebep olduğu şaşkınlık ve şaşırma durumudur. Azrail de; Allah’ın emri ile insanların canını almakla görevlendirilen dört büyük melekten biridir. Biz insanları hayrette bırakan Azrail (as) hikâyesi şöyledir:

Adamın biri arabasıyla yalnız giderken yolda bir yolcu alır. Adam arka tarafa biner. Şoför:
– “Eee!. Hemşerim kimsin nereye gidersin?” der. Yolcu:
– “Ben Azrail’im. Canını almaya geldim,” der. Şoför alaycı bir tavırla:
– “Sen mi Azrail’sin? Hiç senin gibi Azrail olur mu?” der. Yolcu sakin bir tavırla;
– “Sen daha önce Azrail gördün mü de tarif ediyorsun?” der. Ve ekler:
– “İnanmadın bana öylemi?” der. Şoför:
– “İnanmadım tabii.” Yolcu:
– “O zaman bir kilometre ileride şöyle böyle kıyafetli bir adam daha alacaksın,” der. Gerçekten de adamın dediği gibi şoför bir kilometre ileride bekleyen bir yolcu daha alır. Ama yolcu ön tarafa oturur. Olaylar bundan sonra daha da enteresanlaşır. Şoför yeni binen yanındaki yolcuya:
– “Eee!. Sen kimsin nereye gidersin?” der. Öndeki yolcu:
– “Adını söyler ve beni şehir merkezinin bir yerinde indirirsen çok sevinirim?” der. Şoför öndeki yolcuya:
– “Şu arkadaki adam bana Azrail olduğunu söylüyor. Görüyor musun? Hele şu herife bak. Ona hem iyilik ediyorum, hem de dalga geçiyor benimle.”

Öndeki yolcu arkaya bakar, kimse yoktur, “abi arkada kimseyi göremiyorum,” der. Şoför hışımla arkaya bakar ve öndeki yolcuya:
– “Kör müsün be adam arkada oturuyor ya!.”

Öndeki yolcu tekrar arkaya bir daha bakar ve şoföre:
– “Abi senin kafan iyi mi? Yoksa benimle dalga mı geçiyorsun? Arkada kimse yok,” der. Bu sefer arkadaki yolcu söze girer ve şoföre:
– “Gördün mü? Öndeki yolcu beni ne duyabilir ne de görebilir? Ancak beni sen görebilir ve de duyabilirsin?” der. Şoförün bir anda dizlerinin bağı çözülür benzi bembeyaz olur. Şoför öndeki yolcuya:
– “Şimdi konuştu duymadın mı?” deyince öndeki yolcu:
– “Hayır, duymadım,” der. Arkadaki yolcu araya girip şoföre:
– “İleride bir çeşme var. Orada, arabayı kenara çek abdest al ve iki rekât namaz kıl. Çünkü bana emredildiği şekilde, canını namaz kılarken alacağım,” der.

Şoför ağlamaklı çaresiz bir şekilde arabayı çeşmenin kenarına çeker. Arabadan iner ve abdest alır, namaz kılmaya başlar. Şoför namaz kılarken, ha canım alındı alınacak diye beklerken, bu sırada yolcular arabayı alır ve yola devam edip giderler. Biraz yol kat ettikten sonra yolda trafik polisleri kontrol için durdurur ve kontrol ederler. Ama bir gariplik hissetseler de kendilerinden dolayı heyecanlandıklarını düşünürler. Ve yol verirler. Onlar da yollarına devam ederler.

Bu sırada namazını bitiren arabanın sahibi, günahlarına tövbe istiğfar edip, Allah’a dua eder, ama bir türlü canını alan olmazken, birden etrafına bakınır arabanın olmadığını görür. Çünkü araba çoktan götürülmüştür. Ölmediğine şükreder, her ne kadar arabayı acenteden yeni almış olsa bile. Hayatta kaldığına ve gerçekten canının alınmadığına sevinerek yola koyulup yürümeye başlar. Bir müddet gittikten sonra trafik polislerinin yanına gelir. Polisler:
– “Hayırdır!. Niçin solgun ve yorgun bir durumdasın hemşerim,” derler. Arabanın sahibi başından geçen olayı anlatır. Ve arabasının rengini ve plakasını söyler. Polisler:
– “Şimdi onların niçin heyecanlandıklarını anladık,” derler. Ve yayaya arabasının kaçırıldığını söylerler. Çünkü böyle bir soyguncu şebekenin olduğunu ve onların hep Azrail oyunuyla araç kaçırdıklarını anlatırlar. Arabanın sahibi “şimdi anladım!.” der ve ekler:
– “Demek ikinci yolcu da birincinin arkadaşıymış, benimle dalga geçer gibi oyunlarını ve rollerini tam oynadılar. Üstelik arabamı da alıp götürdüler. (Alıntıdır)

 

adarselim@gmail.com