Beden, canlı varlıkların cisimsel yapısı; insanın duyulan görünen somut kısmıdır. Türkçe sözlüklerde beden; canlı varlıkların maddi bölümü, vücut demektir. Başka bir açıklamaya göre cisim organik yapı­nın tamamı, beden ise baş, kol ve ba­caklar dışında kalan gövde için kullanı­lır. (Lisânü’l-‘Arab, “bdn” md)

İnsan beden ve ruhtan meydana gelir. Yani “İnsan = Beden+Ruh”  tur. Beden, et ve kemikten oluşan ve ölünce toprak olan kompleks bir yapıdır.

Beden aslında Arapça bir sözcüktür. Çoğulu “budun” veya “budn”dür. İnsan cesedinin karşılığıdır. Bu sözcük, “büyük” anlamına gelmektedir. İnsan gövdesine beden denmesi bu anlamdan ötürüdür. Çünkü hücreye oranla beden büyüktür. Sözlükte “B-d-n” kelimesi, “beden, cesed, gövde” demektir. Cesetin, çoğulu ecsâm, cüsüm olup, terim olarak genellikle “boyu, eni ve de­rinliği olan şey” diye tarif edilmiştir. (Ragıb, Müfredat, “bdn, csd” DİA, Cisim md.)

Kur’ân-ı Kerîm’de ikisi de İnsan hakkın­da olmak üzere, biri “beden” anlamında tekil,  (Bakara 2/247) diğeri “şekil, dış görünüş, cüsse” anlamında çoğul (ecsâm) olarak (Münâfikün 63/4) iki âyette ge­çer. Ayrıca bir âyette beden (Yunus, 10/92) dört âyette de cesed (A’râf 7/148; Tâhâ 20/88; Enbiyâ 21/8; Sâd 38/34) kelimeleri kullanılmıştır. Aynı kelimeler hadislerde de geçmektedir. (Bkz. Wensinck, Mu’cem, “bdn”, “csd”, “csm” md.)

Bedendeki tüm eylemlerin kaynağı ruhtur. İnsan bu ruh sayesinde düşünmekte, konuşmakta, duymakta ve görmektedir.  Demek bedene üflenen ruh, onu düşünen bir kalp, işiten bir kulak ve gören bir göz sahibi bir insan yapmakta ve O’nu, diğer canlı varlıklardan ayıran insanî kavrayışa sahip kılmaktadır. Zaten “İnsan, bedeninden ibarettir” denildiği zaman ruh ve beden birlikte anlaşılmaktadır. Bedenle ruh arasındaki en belirgin fark, bedenin bölünür olmasına rağmen ruhun bölünmezliğidir.

Bedeni, insandaki genetik yapıdan başlayarak tanımaya çalışalım. Tıp ve biyoloji de; gelişmekte olan insanın beden yapısına ve davranışlarına şekil veren irsî (kalıtımsal) faktörlere gen adı verilir. Genler olmadıkça bedenin gelişmesi imkansızdır. Genler de, normal dokularla kuşatılmadıkça işlevlerini yerine getiremezler. Bilimsel araştırmaların tes­pitine göre insan hücresinde bulunan “gen”, insan neslini muhafaza et­mekte ve fertlerin bütün özelliklerini, insan organizmasının nasıl gelişe­ceğine ve yaşamının ilk anından ölünceye kadar her aşamada ne gibi özellikler göstereceğine dair bilgileri içinde saklamaktadır. (Cüceloğlu, Doğan, İnsan ve Davranışı)

Kur’ân, insan organizmasının işleyiş planının tamamı anlamına gelen ve bütün genetik şifreyi barındıran hücredeki yeteneğe dikkat çekmiştir.

Allah Teâlâ’nın,

“Sizin nefisleriniz/iç aleminizde mucizeleri (yani: kendi varlığımıza ve gücümüze işaret eden delillerimizi) göstereceğiz ki Kur’ân’ın gerçek olduğu onlara iyice belli olsun” (Fussilet, 41/53) şeklinde buyurması, hem buna hem de Kur’ân haberlerinin ilmi araştırmalara ışık tutarak insanların araştırma yapmalarına işaret teşkil eder. Yüce Allah, insan bedeninde öyle organ ve hücreler yaratmış ki, bunlar karşısında insanoğlu, kendi vücudunda başka bir gücün, yani yaratıcının etkinliğini kabul etmektedir.

Günümüz biliminin verilerine bakılırsa ruh kadar insan bedeni ve bedeni oluşturan hücreler de gizemlidir. Zira “İnsan bedenindeki mil­yarlarca hücrelerden her biri, organizmanın işleyiş planının tamamı anlamına gelen bütün genetik şifreyi barındırır.” Bu şifrelere kalıtım yoluyla sahip olmaktayız. (Baltaş, Zuhal-Acar, Bedenin Dili; Cüceloğlu, İnsan ve Davranışı) Her hücrede bir hayat ve gizli bir yetenek vardır. Dolayısıyla her hücre, mükemmel özelliklere sahip bir insan varlığını bünyesinde bulundurmaktadır. Müfessir Elmalı’nın bu hücre­ye “büyümeğe namzed (aday) insancık” (Elmalılı, Hak Dînî, IV/2328) adını vermesi ne kadar da uygun düşmektedir.

İnsan vücudu, olağanüstü niteliklerle donatılmıştır. O, bir yandan akıllara durgunluk veren bir kimya laboratuvarı diğer taraftan da esra­rengiz şifrelerle donanmış bir genler ağıdır. Ne insanlardaki parmak izleri­nin farklılığındaki sır, ne de harika olan bir bilgisayarın fonksiyonunu icra edecek beyindeki perde tamamen aralanabiliyor. İnsan davranışı ve zihinsel işleyişi, birçok açıdan temelinde biyolo­jik süreçlere ait bilgiler olmaksızın çözülemez. Çevreden haberdar olunmasını ve orayla uyumu, hormon bezleri, sinir sistemi, kaslar ve duyu organları sağlar. Olayları algılamak, duyu organlarının uyaranları nasıl yakaladığına ve bu duyulardan gelen bilgiyi beynin nasıl yorumladığı­na (Arkonaç, Sibel Ayşen, Psikoloji Zihin Süreçleri Bilimi) ve ruhun işlevine bağlıdır.

Her davranışın temelinde son derece karma­şık sinirsel süreçler yer alır. Beyinde meydana gelen bu sinirsel süreç­ler, belirli bir düzen izleyip kaslara geçerek gözlenebilen davranışlar halinde dışa yansırlar. Çünkü Psikolojide, insan organizmasının uyarışlar karşısındaki tepkileri­nin bütününe davranış adı verilmektedir. (Cüceloğlu, İnsan ve Davranışı) Demek davranış, bire­yin yaptığı her şeydir. Çünkü davranış, bütün canlıların belli bir zaman dilimi içinde belirli bir uyarıma karşı olumlu veya olumsuz bütün hareketlerini kapsar.

Davranışlar insanların iç dünyasının dışa yansıması ve insanlar arası anlaşma aracıdır. Gerek fizyolojik ve biyolojik, gerekse psikolojik ve sosyolojik olsun tepkiler ile güdüler bedenin hareketleri sonucu ortaya çıkar. İnsanlar sözlü ifadelerin yanında veya zorunlu hallerde sadece jest ve mimikler ile beden dili, vücudun konuşması ile kendini anlatır veya karşısındakini anlar. Beden ruhun evi ve yuvasıdır. Vücud ruhun elbisesidir. Beden ülkesinde ruh sultandır. Ruhun emri ve canlılığıyla cesed kaim olur ve onun iradesiyle hareket eder.

Bedenin azâ ve cihazâtları, vücudun tüm bölüm ve parçaları bir bütün olarak cismi meydana getirir. Bu parça ve bölümlerden birinin eksikliği, vücudun noksanlığı demektir. Bedenin her bir azası insanın düşüncesini ve iç dünyasını dışa yansıtan ayna gibidir. Beden dilini anlayanlara çok şeyler ve işin doğrusunu anlatır. İnsan bedeni yalan söylemez. Çok sıkı kontrol ve ustaca beden dili uygulanarak yalan söylense bile, bedenin diğer azalarındaki sinyaller kişiyi ele verir. Kişinin yalan söylediği onun sözel olmayan hareketleri okunarak elde edilir. Şayet kişinin söyledikleriyle hareketleri birbirini tutmuyorsa, onun beden dili ile söylediklerinin çeliştiğini ifade etmekte güçlük çekilmez.

Başkalarının duyguları, beden dili vasıtasıyla öğrenilir. Önemli olan beden dilini ve vücudun verdiği sinyalleri iyi izlemek, anlamlarını bilmek, tecrübeyle birleştirerek, beden dili alanında uzmanlık kazandıktan sonra anlamak çok kolay ve de mümkündür.

 

adarselim@gmail.com