1- HELAL KAZANÇ

Çocuk yetiştirmede; maddi ve manevi kazançların önemi büyüktür. Çocuk yetiştirmede en önemli olan anne ve babanın helal yiyip içmesi, emr-i bil’ma’ruf ve nehy-i anil münker (Allah’ın emrettiklerini yapmak ve yaptırmak, nehyedip yasakladıklarından da sakınmak veya sakındırmak) vazifesine uymaları, özellikle kazançlarının helal ve meşru dairede olması gerekir.

Anne ve babanın her şeyden önce maddî ve manevî midelerine, ağzından ve diğer azalarından girecek olan gıdaların meşru olmasına dikkat etmeleri lazımdır. Helal-haram demeden yiyip içmek, aynı şekilde fiiliyatta bulunmak bir nesli batırmak, bir milleti felâkete sürüklemek demektir. Bu bakımdan helal lokma yeme ve yedirmenin önemi çok büyüktür.

Belki bir lokma, bir kelime, bir dane, bir yudum, bir öpmek çok basit ve az görülebilir. Ama çok küçük şeyler var ki, çok büyükleri yutar, yok eder. Bir kibrit çöpü çok küçüktür fakat bir ormanı yutar. Yine milyonlarca büyütülerek görülebilen bir kanser mikrobu nice babayiğitleri ölüme mahkûm eder. Hem bir kaşık yoğurt dahi bir kazan sütün şeklini değiştirir, onu kendi durumuna rahatlıkla çevirebilir. Bunun için insanlar; helal ve haramı bilmeli, helal kazanıp helal yemeli, içmeli ve helal daire keyfin bütün lezzetlerine kâfi olduğunu bilmeli, bunun için meşru dairede hayatını sürdürmeli, haram şeylerden uzak durmalı, hatta şüpheli şeylerden de kaçınmalı ki; fazilet sahipleri olabilsinler, A’lâ-yı İllîyine yükselip ve insan-ı kâmil mertebesine erebilsinler.

Hz. Ömer (ra), yanlışlıkla sadaka develerinin sütünü içtiği zaman, hemen parmağını salarak kusmuş ve sütü çıkarmıştır. Yedi Abâdilden biri olan ABDULLAH gibi bir oğul babası olmuştur.

Sabit Efendiyi, “ISIRILAN BİR ELMANIN BEDELİ” olarak üç yıl bahçe sahibine çalıştırması sonucu İMAM-I AZAM EBU HANİFE gibi evlada kavuşması.

Mirza Efendi, haram ot yemesin diye hayvanlarının dahi ağzını bağladığı hassasiyetini göstermesine mukabil BEDİÜZZAMAN SAİD NURSÎ gibi bir evlada sahip olması.

ŞEYH VEFA HAZRETLERİ, su kırbalarını delen çocuğu için çok üzüldü. Ne kadar kırbası delinen sucu varsa hepsini çağırıp ücretini ödedi. Sucuların gönüllerini alarak: “Bir daha olmaz inşaallah, suç çocukta değil, mutlaka bizdedir. Ya anası bir hata işledi yahut bende bir kabahat var” diyerek sucuları gönderdikten sonra, hanımını çağırıp meseleyi anlattı:

— “Hanım kabahat ya sende, ya bende… İyi düşün, çocuğa hamile iken veya emzikli iken, haram bir şey, yedin mi?” diye sordu.

Şeyhin hanımı gayr-i meşru hiç bir şeyi yemediğini yalnız, çocuğa hamile iken komşunun bahçesindeki nardan canı çektiğini ve iğne ile delerek bir damla emdiğini söyleyince Şeyh sevindi: “Elhamdülillah hastalık teşhis edildi” dedi.  Hanımını göndererek komşusundan helâllik aldırır. Çocuğu hemen bu hareketten vazgeçer. Bunlar gibi daha nice büyük zatlar var.

2- EBEVEYN’İN YAŞANTISI

Anne ve babanın dini emirlere uygun olarak yaşamlarını devam ettirmelerinin çocuk terbiyesinde etkisi çok büyüktür. Ebeveynler hal, kal ve tavırlarına dikkat etmeliler. Yani hareketleri, söyledikleri ve dinledikleri, bulunduğu ortam ve davranışlarına özen göstermeliler. Çünkü çocuğun karakter ve kişilik gelişimi üzerinde büyük etkiye sahiptir.

İslam’a göre çocuk terbiyesi ne zaman başlar?

İslâm, çocuğun babası üzerindeki şu üç büyük hakkını dikkate alır: Temiz ve ahlâklı bir annenin seçimi, güzel bir isim ve dinî terbiye. Henüz dünyaya gelmenin çok ötelerinde, anne ve baba evlenmeden önce bir çocuğun, babası üzerindeki birinci hakkını, ona temiz ve ahlâklı bir anne seçmesi; yani çocuk terbiyesinin nikâhla başladığını tespit eden İslamiyet; çocuk terbiyesini pedagogların ve sosyologların; anne kucağında başlar düşüncelerinin aksine, NİKÂHLA başladığını bildirir.

İslam eğitimcileri, çocuk terbiyesini doğum olayından öncesine, hatta nikâha kadar götürmektedir. Ana babanın yetişme tarzına, bunların aldıkları gıdaların helal olmasına, özellikle annenin hamilelik dönemindeki biyolojik, ruhi, aklî (entelektüel) hissi hayatına, aldığı gıdalara, yiyip içtiklerine, bulunduğu ortamlara ve bu dönemde konuşulan, dinlenen her şeye varıncaya kadar inceden inceye dikkat etmeleri gerekmektedir.

“Allah sizi topraktan, sonra nutfe (bir damla su / sperma)’den yarattı. (Fatır, 35/11, Hac, 22/5, Mü’min, 40/67)

Burada topraktan yaratma iki anlam taşır:

a) İlk insan Hz. Âdem (as)’ın yapışkan, süzülmüş kara balçıktan yaratılması.

b) Her insanın topraktan alınan gıdalarla bünyesinde nutfe (sperma)’nin ve ana rahminde yumurtaların oluşması.

İkinci manaya göre, bildiğimiz biyolojik kanunlarla toprakta yetişip çıkan gıda maddelerinin yenilmesiyle baba sulbünde oluşan sperma (nutfe) ve ana rahminde yumurta oluşmaktadır. Zaten su ve toprak canlıların yaratıldığı iki ana kaynaktır.

Bugün ilim adamları şunu demektedirler: İnsanın yetişkin olarak kazanacağı nitelikler, doğumdan çok önce, yani anne ile babanın sperminin birleştiği andan itibaren başlar. Anne babadan, kalıtım yoluyla çocuğa gelen her şey ve hatta çocuğun bütün nitelikleri birer öz halinde bu sperm içinde saklıdır. Cinsiyet, deri, saç ve göz rengi, kısa ve uzun boylu olma, irade gücü, zekâ, kabiliyet ve kısaca bütün özellikler bu özde bulunmaktadır.

Üç aylık çocuğunu kucağına alarak Resulullah (sav)’e gelen ve onu nasıl eğiteceğini soran bir sahabeye Efendimiz (sav) “çok geç kalmışsın; eğitim anne karnında başlar” buyurur.

3- KUR’AN VE CEVŞEN-İ KEBİR DİNLETİLMESİ

Doğum öncesi veya sonrası gerek okuyarak gerekse kaset, CD’lerden Kur’an’ı Kerim ve Cevşen-i Kebir dinletilmesi. Özellikle de uykuya yatırılacağı zaman veya uykuda iken dinletilmesi önem taşımaktadır. Esma-i İlahi ile Esma-i Muhammediye dinletilmeli. Çünkü şeytanların kovulması, meleklerin toplanıp bebeği koruma altına alması ve beden uyusa da ruh ve şuur uyumadığı için fıtri ve İlahi kelamlarla ruhun beslenmesinin sağlanmasıdır. Ruhun gıdasının verilmesidir. Doğum öncesinde sesleri işittiğini de unutmamak gerekir.

4- GÖRSEL VE İŞİTSEL MUSİKİ

Seslerin belli bir ritm ve tempo hâlinde melodi olarak çıkarılması veya sözlerin diziliminden oluşan ahenkli sesler, müzik veya musiki kavramıyla ifade edilir. Müzik, sesle iletişimin estetik boyutudur. İletişime katılan bir ahenk ve güzelliktir. Mesajların insan ruhuna tesirli şekilde nüfuz edişinde bir üslûptur.

İmam Gazali’ye göre müzik, tabiî olan ve insanı hevesâta götürmeyen, aksine, ilâhî birliğe davet eden ulvî seslerdir. Meselâ, Davudî bir sesle okunan Kur’ân musikisi, bülbül sesi, yağmur ve suların sesleri, deniz dalgalarının nağmeleri vb. gibi. Müzik, mücerret düşünme kabiliyetini artırmaktadır. Mücerret düşünme ile müzik arasında güçlü bir münasebet olduğundan, MÜSBET VE MEŞRU müzik ile uğraşanlarda veya sık müzik dinleyenlerde beyin aktivitesi artmaktadır.

Bu bakımdan doğum öncesi veya sonrası ulvi hisleri uyandıracak ilahi ve ezgileri dinletip, doğum sonrasında ise görsel olarak izlettirilmesi. Yani ruhun gıdasının verilmesidir. Annelerin bebekleri için söyledikleri “NİNNİLER” boşuna değildir.

5- DOĞRU SÖZLÜ OLUP, YALAN SÖYLEMEMEK

Çocuk; bebeklik dönemi de dâhil olmak üzere, dünyaya gözlerini açtığından itibaren göz kamerası, kulak radarı kaydetmeye başlayıp, hafızada saklanmak için depolandığını, yani arşivlendiğini unutmamak gerekir. Bebeğin yaşı ilerledikçe gördükleri ve duyduklarının ileri ki yaş ve dönemlerinde etkilerinin, çocuğun yaşantısı, zekâsı ve kabiliyetlerinin inkişaf etmesinde büyük rol oynayacağını bilmemiz gerekir. Doğru sözlü olmak çocuk yetiştirmede büyük önem taşımaktadır. Hatta “çocuklarınıza şaka ile dahi olsa yalan söylemeyiniz” diye Hz. Peygamberimiz (sav)’in emri vardır. Mesela, bazı anne ve babalar, çocuklarından doğru ve dürüstlük isterler, fakat kendileri onların yanında gelen bir telefon konuşmasında karşı tarafa gerçek olmayan bahaneler söylerler.

6- BEBEKLE TEMASLARIN YAPILMASI

a) GÖZ TEMASI:

Annenin bebekle sağlayacağı göz teması, aralarındaki sosyal bağın gelişmesinde önemli rol oynar. Bebek annesiyle bakış ilişkisini en erken ve en iyi, meme emerken kurar. Bu sevgi bağı ne kadar güçlü ise, bebekte ruh sağlığının temeli o derece sağlam atılmış olur. Bebekler; tebessümle yaklaşan ebeveynin özellikle de annenin bakışlarından gelen sevgisine gülerek, el ve kol hareketleriyle karşılık verirler. Göz teması sırasında bebek beyninde milyonlarca pasif hücrelerin aktif olarak teşekkül ettiği, ilgili alan uzmanlarınca söylenmektedir.

Göz teması sırasında ebeveynin huzurlu, mutlu ve güzel düşüncelerle göz temasını gerçekleştirmesi gerekir. Çünkü bakışlara yüklenen mana, yani gözden çıkan şualara yüklenen anlamlar hedefe varacağı için ebeveynin düşünceleri önem taşımaktadır.

b) TEN TEMASI:

Anne karnındayken beş dış duyudan biri olan dokunma duyusu tam anlamıyla işler haldedir. Dokunma diğer dört duyudan çok farklı olup, vücudun belli bir bölgesi ile sınırlandırılmamıştır. Bütün vücudumuz dokunma duyusuna sahiptir. Fiziksel, yani ten teması daha ana rahmindeyken başladığı bir gerçektir. Bu dönemde gelişmekte olan sinir sisteminin en sık algıladığı, dokunma, basınç ve hareket duyumlarının çeşitli biçimleridir. Bebek, doğduktan sonra ağlayarak temasın başlamasını, gülümseyerek temasın sürdürülmesini istediğini bizlere ifade eder. Bir bakıma ağlamak “Buraya gel”, gülmekte “Benimle kal ve oyna” demektir. Kucaklama, öpme ve uygun şekilde dokunma çocuğun sevgi deposu ve güven duygusu için çok önemlidir.

Özellikle her iki el ayasını, parmak uçlarını ve her iki ayak alt yüzeyini ve parmak uçlarını ebeveynin huzurlu, mutlu ve güzel düşüncelerle okşaması, bebek beyninde milyonlarca pasif hücrenin aktif olarak teşekkül ettiği, ilgili alan uzmanlarınca söylendiğini yukarı da değinmiştik. Geçmişte olup, günümüzde yaygınlaşan akapunturun el ve ayaklarda; bütün vücudun hem organların çalışmasında, hem de ağrılarının azaltılmasında hatta kalkmasında etkileri bilinmektedir.

c) SU TEMASI:

Su temasının, ana rahmindeyken başladığı bir gerçektir. Doğmamış bebeğin bütün derisi, ana rahminin ılık sıvısı ile dokuz ay boyunca temas halindedir. Anne yürürken, bebek (cenin) yumuşak düzenli bir çalkantı içinde kendini bulmaktaydı. Yani bütün vücudu su teması ile cenin halindeyken başlamıştı.

Bu bakımdan  (0-4 yaş arası) çocuğun su ile oynaması isteğini gözlemlediğiniz andan itibaren, su ile oynamasının mümkün olduğu kadar gözetim altında sağlanması çok önem taşımaktadır. Yeni elbiseleri ıslanacak veya ıslanmış olsa bile izin veriniz. Ancak dikkatli, dengeli ve ölçülü olmak şartıyla çocuğun gelecek yaşamı için önemi büyüktür.

7- KUM VE TOPRAKLA OYNATILMASI

Yıkanmış kum ve temiz toprak evinize getirerek, balkon veya salonda geniş naylon sararak çocuğun oynaması için imkân veriniz. Zekâ, düşünce ve kabiliyet ile istidatlarının gelişmesini sağlayınız. Vücudundaki statik enerjinin boşalmasına imkân veriniz. Uygun mevsimlerde de dış mekânlarda ve temiz ortamlarda kum ve toprakla oynatınız.

8- YAŞIT VE AKRANLARIYLA OYNAMASI

Mümkün olduğunca sık sık, diğer çocuklarla bir araya gelmesini ve onlarla oynamasını sağlayın ve sosyalleşmesini desteklemek için seviyelerine uygun ve hijyenik olan çeşitli oyun malzemeleri sununuz. Çocuğunuzun birlikte olacağı çocukların ailelerinde de manevi değer ve hassasiyetler sizinle aynı veya en azından sizlerin düşüncesine yakın olmalıdır.

9- ANNE BABALARIN MODEL OLMASI

Anne babalar çocuklarına inanç ve değerlerini, onları büyütürken konuşarak ve davranışlarıyla göstererek sürekli çocuklarına modellik yaparlar. “Yaptığımı yapma, dediğimi yap” telkini çocuklara değerleri öğretmek için etkili bir yol değildir. Çünkü “Lisan-ı hâl lisan-ı kalden daha tesirlidir.” Bebektir demeyin, ebeveyni izleyen ve onların yaşantılarını kaydeden bir kamera olduğunu unutmayın.

Çocuklar bir de “yedek anababalar”a yani, çocuk bakıcıları, akrabalar, kreşlerde öğretmenlere teslim edildikleri zaman durum daha da değişecektir. Hatta “elektronik bakıcılar”a çocuklarını teslim eden  ebeveynler çok mesul olacaklar.

Bunlar çocuklarınızı ne derece etkileyecekler?

Çocuklarınıza istediğiniz değerleri verebilecekler mi?

Demek bu fert ile değil toplum, yani sadece aile değil çevrenin de gerçek değerlere bağlı olmaları ve dinî inanç yargılarını yaşamaları gerekmektedir.

10- ÇOCUĞU ANNE SÜTÜYLE BESLEMEK

Bilim adamları, anne sütünün faydasını ihtiva ettiği maddelerin beyin kapasitesini artırmasına bağladılar.

Kur’an-ı Kerim de;

وَالْوَالِدَاتُ يُرْضِعْنَ اَوْلَادَهُنَّ حَوْلَيْنِ كَامِلَيْنِ لِمَنْ اَرَادَ اَنْ يُتِمَّ الرَّضَاعَةَ

“Anneler, süt emzirmeyi tamamlamak istediklerinde çocuklarını iki tam yıl emzirsinler.” (Bakara, 2/233)

Anne sütü; bebek için en iyi gıda olup, bazı mikroplu hastalıklar, nezle, astım, bronşit gibi birçok hastalıklara karşı koruyucu özellik taşımasıdır. Bununla birlikte çocukta hastalıklara karşı direnç sağlayıcı olduğu da görülmüştür. Anne sütünün en önemli özelliği ise çocuğun bedenî ve zihnî gelişmesinde kendini göstermesidir.

Bediüzzaman’ın annesi Nuriye Hanım’a çocuklarının (kız-erkek) hepsinin nasıl âlim olduğunu soranlara “Hayatımda, kadınlığa mahsus şer’i mazeretler dışında, hiçbir vakit teheccüt namazını kaçırmadım ve çocuklarımı da abdestsiz emzirmedim.” cevabını verirmiş.

11- SORGU ÇAĞI VE KİŞİLİĞİN OLUŞMASI

İki yaş “Sorgu Çağı” adını alır. 2 yaş dolaylarında başlayan bu sorgu çağı, 4 yaşında en yüksek düzeye ulaşır. Bu evrede çocuk, “nasıl” ve “niçin” sorularını ısrarla sorar. Anne ve baba, çocuğunun sorularını hassasiyetle ele alarak yanıtlamalıdır. Çocuğun sık sık “Kim?, Niçin?, Ne?, Nerede?” soruları sorar. Hayal dünyasının gelişme dönemi olduğu için, çocuğun tüm soruları geçiştirmeden, çocuğun seviyesine göre doğru cevaplamak önemlidir.

Araştırmalar, çocukluk yıllarında kazanılan davranışların yetişkinlikte, bireyin kişilik yapısını, tavır, alışkanlık, inanç ve değer yargılarını büyük ölçüde biçimlendirdiğini ortaya koymaktadır. Çocuğun hem dünya hem de ahiret mutluluğunu hedef alan böyle bir terbiye, Hz. Peygamber (sav) tarafından ana babanın çocuğuna bırakacağı “en güzel miras” olarak nitelendirilmiştir.

12- ÇOCUĞUN YAŞINA GÖRE OYUNCAK ALINMASI

 0-6 yaş arası, çocuk gelişiminin hızla yönlendiği kritik yıllardır. Bu yaş dönemine göre oyuncaklar çocuğun bedensel, ruhsal, hareket ve zihnî gelişimi için son derece önemli ve yararlıdır. Eşyaları çarparak çıkan sesleri dinleyecek, sonucunu gözleyecek, eşyaları algılayacak ve onlar hakkında bilgiler öğrenmeye çalışacaktır. Bütün bunlar çocuğun kaslarının gelişmesini, çeşitli organlarının uyum sağlamasını, bedensel ve hareket açısından gelişmesini hızlandıracaktır. Bunlarla birlikte yaptıklarından ve başarabildiklerinden büyük bir haz duyacak ve dünyalar onun olacaktır.

13- YAŞ SEVİYESİNE GÖRE BOYAMA KİTAPLARI

Renkli ve resimli kitaplar, renk bilgilerinin temellerinin atılmasına, varlık resim ilişkisinin kavranmasına, çizmek ve karalamakla el, göz uyumuna, duygu ve heyecanın boşalmasına ve zekâsının gelişmesine yardımcı olacaktır.

14- MANEVİ DEĞERLERE YÖNELİK HİKÂYE VE KISSALAR

İkinci çocukluk evresinde; hikâye, kıssa ve nükteler okuyup çocuğunuzun dinlemesini sağlayınız. Kelime dağarcığının gelişmesini ve okumaya sevgi kazanmasını sağlayınız. Özellikle hafızasının beslenmesine yardımcı olunuz. Çocuktur demeyiniz, dini sohbetlere katılmasını temin ediniz. İlahi kelamlarla ruhunun beslenmesini sağlayınız. Dini sohbet ve Kur’an-ı Kerim dinletilmesiyle, çocuk ruhuna gıdasının verilmesi olduğunu unutmayınız. Üç ile altı yaş arası ikinci çocukluk evresidir. Bu evrede çocukların masal ve öykülere ilgisi fazladır. Sürekli birileriyle konuşmak ister.

15- EBEVEYNİN ÇOCUĞA İLGİ VE SEVGİSİNİ GÖSTERMESİ

Annenin bebeğe olan ilgi ve sevgisi, sesini ona duyurması, onunla konuşması, odaları gezdirmesi ve bebeğin kendi yaptığı işleri izlemesi ve görmesi için imkânlar tanıması, bebeğin fizikî ve sosyal gözlemlerini kazanabileceği ortamlarda bulundurulmasına özen gösterilmelidir. Çünkü bu sayılanlar çocuğun kendini güvende hissetmesine, dikkat ve algılama yeteneğinin gelişmesine, ses ve hareketleri izlemesi nedeniyle de duyma, konuşma, dış dünyayı tanıma ve bebeğin görme ve hareket koordinasyonunun gelişmesine kadar, bebek ruhsal açıdan doyuma ulaşacak gelişmesi de o nispette artacaktır.

Ancak kardeşleri varsa hased ve kıskançlık duygularını uyandırmayacak şekilde ve dengeli olarak çocukların sevilmesi ve onlarla ilgilenmesi gerekir. Çünkü bu konuda ailelerin büyük eksiklikleri vardır.

16- ÇOCUĞUN İLK ALTI YILI

Çocuğun gelişiminin temel taşlarını oluşturması, temel bilgi ve becerilerin bu erken gelişim yıllarında kazanılması nedeniyle büyük önem taşır. 0-6 yaş arası, çocuk gelişiminin hızla yönlendiği kritik yıllardır. Bu erken gelişim yıllarında temeli atılan beden gelişimi, pisiko-sosyal gelişim ve kişilik yapısının, ileri yaşlarda yön değiştirmekten çok aynı yönde gelişme şansı daha yüksektir. Araştırmalar, çocukluk yıllarında kazanılan davranışların yetişkinlikte, bireyin kişilik yapısını, tavır, alışkanlık, inanç ve değer yargılarını büyük ölçüde biçimlendirdiğini ortaya koymaktadır.

Çocuğun ilk altı yılı üç döneme ayrılmaktadır:

Bebeklik dönemi : 0-1 yaş

Birinci çocukluk  : 1-3 yaş

İkinci çocukluk    : 3-6 yaş

17- REÇETE DE YAZILI İLAÇLARIN PROSPEKTÜSLERİ

a) İLAÇLARIN ENDİKASYONLARI

Ruh ve beden sağlığını koruma ve gıdalarla iyi beslenmesini sağlama, iman ve ibadet, Allah’a tam anlamıyla bir kul olabilme, temiz toplum yetiştirme, aileye itaatkâr, vatanını ve milletini seven evlat yetiştirebilme, çocuğun kabiliyetli, istidatlı, zeki ve çalışkan olması, çocuğun sevgi ve güven duygusunun gelişmesi, çeşitli beden hastalıklarının azalması veya engellenmesi, bebeğin görme ve hareket koordinasyonunun gelişmesi, pisiko-sosyal gelişim ve kişilik yapısının gelişmesi, çocukluk yıllarında kazanılan davranışların yetişkinlikte, bireyin kişilik yapısını, tavır, alışkanlık, inanç ve değer yargılarına vb. gibi; büyük ölçüde endikedir.

 b) İLAÇLARIN YAN ETKİLERİ

Reçetede yazılı ilaçlar; hiçbir yan etkisi olmayan ilaçlardır. Kullananlar hem dünya, hem de ahret hayatında faydasını mutlaka görmüş ve göreceklerdir. Şu ana kadar bu ilaçları kullanıp da, olumsuzluk yaşayanlara hiç rastlanılmamıştır. Çünkü insan fıtratına uygun ilaçlardır.

c) İLAÇLARIN KULLANIM ŞEKLİ VE DOZU

Reçete / I ve Reçete / II’de yazılı ilaçlar; “Kur’an, Hadis ve Müsbet İlimler Işığında” hazırlanan; “Doğum Öncesi Çocuk Terbiyesi”, “İstediğiniz Çocuğa Sahip Olabilirsiniz” ve “Okul Öncesi Çocuk Terbiyesi” kitaplarımdan hazırlanmıştır. Bu reçetelerde sunulan ilaçlar deryadan katreler misali, kitaplarımdaki konuların özetleri dahi değil, kitaplardaki konuların işaret fişekleri ve yağmur katreleri misali, birer damlalarıdır. Haftanın her gününde ve her hafta kullanılmalıdır.

Yukarıda belirtilen ilaçları almadan önce “Çocuk Yetiştirme Reçetesi / I” i, yani nikâhla başlayıp doğumla biten, “Doğum Öncesi Çocuk Terbiyesi” kitabımdan derlenen reçetedeki ilaçları kullanmış olmak, şüphesiz büyük önem taşımaktadır. Her iki reçetede yazılı ilaçları ne kadar çok kullanır ve bu ilaçlara kesinti yapmadan sürekli kullanmayı tercih ederseniz, çok daha fazla faydasını görürsünüz. Yani doz aşımı yoktur. Her aile için geçerlidir. Dini inanç farkı yoktur. Herkes istediği kadar kullanabilir.

d) İLAÇLARIN TOPLAM FİYATI

Reçeteyi alan ve verenlerin; Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav)’e birer “salâvat-ı şerife” okumaları şartıyla her hakkı mahfuz değildir, istenildiği kadar kişilere verilip, dağıtımının yapılması serbesttir, isteyen herkese verilebilir. Ancak kişilerin; yazının tamamını alması, ad ve soyadı değiştirmemesi gerekir. Aksi takdirde kul hakkı olduğunu hatırlatmak isterim.

e) TEMİN ŞEKLİ

“Kur’an, Hadis ve Müsbet İlimler Işığında” hazırladığım; “Doğum Öncesi Çocuk Terbiyesi”, “İstediğiniz Çocuğa Sahip Olabilirsiniz” (cinsiyet dahil)  ve “Okul Öncesi Çocuk Terbiyesi” kitaplarım yayına hazır eserlerdir. Yayınlandığında kitapçılardan temin edilebilir.

                                                            Selim ADAR                                                                                            Erzurum – 2011

                                                       adarselim@gmail.com