Şu sorular herkes tarafından merek konusudur:
Deprem önceden bilinebilir mi?
Depremler bir anda mı meydana geliyor?
Depremleri hazırlayan ve öngörülebilir kılan bir değişim süreci var mı?
Deprem önceden bilinmesine Allah’ın ilmi müsaade eder mi?
Depremi önceden bilmek mümkün değil, demek doğru bir yaklaşım mıdır?
Bilim adamları depremleri önceden tahmin edebilirler mi?
gibi sorulara cevab verilirse konu anlaşılacaktır.
Bilinen bir gerçek şudur ki:
Deprem, insanoğlunun en çok etkilendiği ve korktuğu doğal afetlerin başında gelir. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD)’ından yapılan açıklamada; “Bir depremin gün ve saati verilerek önceden kestirilmesi günümüzün teknolojik imkânlarıyla mümkün değildir.” Yani depremin önceden belirlenmesi ve bilinmesi bu günkü bilgilerimizle mümkün gözükmüyor.
Ancak deprem anlık bir olay gibi kabul edilse bile, gerçek şudur ki; deprem bir süreçtir. Bu süreci
öncül,
ana şok
ve artçı depremler diye üçe ayırabiliriz. Tam günü, yeri ve saati bilinemese de, depremin gelişi tahmin edilebilir.
Depremin önceden nerede, ne zaman, ne büyüklükte olacağı kesin olarak bilinmesi ile tahmin edilmesi ayrı şeylerdir. Yani tahmin başka, bilmek başkadır.
Bu nedenle depremin öncülerini, çeşitli değişimleri ve meydana çıkan farklılıkları tesbit etmek mümkündür. Kuyu, kaplıca ve maden suları ile etrafa yayılan radon ve diğer gazları tespit edecek cihazlar veya gözlemler ile bilmek mümkündür. Radon gazı ve bu gazın ses dalga frekanslarını algılayan hayvanların davranışlarından yola çıkarak bilinebilir.
“Hava, su ve elektrik” ten oluşan depremin elbette ki, bir manyetik alan ve akım oluşturduğu da bilinmektedir. Yapılacak araştırmalar sonucu icad edilebilecek cihazlarla depremi tesbit etmek zor olmasa gerek. Depremi önceden tespit etmenin, ne bilimsel ve ne de dinî açıdan bir sakıncası yoktur. Yani depremi önceden keşfetmeyi yasaklayan dinî bir engel yok. Depremi önceden keşfetmenin bir günahı veya bir sakıncası da yok.
Ancak bilmemiz gereken şudur ki; depremi bilmek gaybı bilmek değildir. Yağmur ve hava durum tahminleri artık meteoroloji tarafından bilimsel belirtiler zuhur ettikten sonra bilindiği gibi, depremlerinde öncü belirtilerinden yola çıkarak tahmin etmek mümkündür.
Bu nedenle depremi önceden bilmek doğru değil, mümkün değil demekte doğru değildir.
Bazı bilim adamlarının yuvarlak, esnek cümlelerle ve “-ebilir” ifadelerle tahmini söylemleri de pek doğru değildir. Çünkü “ebilir” in karnı çok geniştir. Bu kelime “olabilir, olmayabilir”, yani pozitif ve negatif her iki cümleyi de içinde barındırır.
Gerçek verilere dayanarak jeologlar, sismologlar, çok büyük ihtimalle olacaktır, beklenmeli ve hazırlanmalıyız diyorlarsa bunlara kulak verilmeli ve alınabilecek tedbirler alınmalı. Zelzeleyi, keşif ve kerametlerine dayanarak gerçek ulema ve evliya da ilham yoluyla tahmin edebilir.
Depremden Önce Oluşan Doğal Olaylar Nelerdir?
Işıma: Depremden hemen önce başlayıp deprem anına kadar görülen kırmızı, mavi ve yeşil renkli ışımalar.
Sis: Depremden birkaç saat önce siyah veya gri renkle başlayıp deprem sırasında aniden bastıran yoğun şekilde sis.
Bulut: Depremden en az 12 saat önce görülebilen çeşitli çizgiler halinde dizilmiş bulutlar.
Gökyüzü: Kızıl, pembe, kırmızı, turuncu renkli gökyüzü 7’den büyük depremden bir iki ay önce, 4 büyüklüğündeki depremlerden ise 7 – 8 gün önce görülebilir.
Ay: Sönmüş ya da kırmızı renkli ay depremden bir gün önce ortaya çıkabilir.
Rüzgâr: Aniden çıkan, çok şiddetli esen, yazın bile üşüten rüzgâr depremden 10 – 12 saat önce ortaya çıkması.
Yağış: Uzun süren aşırı yağışlar.
Gaz Yayılımı: Radon vb. gazların yayılması.
Hayvanlar: Bir kısım hayvan hareket ve davranışlarındaki ani değişiklikler.
Etkili bir deprem tahmini dört bileşen içerir:
Beklenen depremin tarihi,
saati,
yeri
ve büyüklüğü.
Depremin olacağını ilan eden kişi ya da kuruluş; depremin merkez üstünün koordinatlarını, derinliğini + /- 10 km, olacak zamanını +/- 4 saat ve büyüklüğünü + /- tahmini de olsa bildirmeleri gerekmektedir.
Depremi önceden tespit edebilmek şu şekillerde mümkündür:
1- Cihazlar
Deprem ile ilgili konuları inceleyen bilim dalına “SİSMOLOJİ” denir.
Depremlerin meydana gelmeden önce çıkarmış olduğu elektromanyetik dalgaları ölçeme temeli üzerine cihaz geliştirilebilir. Kuyu suyundaki radon gazının oranını ölçülebilir. Bu gaz, yeraltında kayaların içinde bulunan radyum atomlarının çözülmesinden gelmektedir. Ayrıca su seviyeleri dahi aşırı ve ani yükselerek ısı derecesi değişebilir.
Deniz, kuyu, kaynak ve kaplıca sularında sıcaklık artışı, ani ve sebepsiz dalgalar, deniz dibinde hareketlenme, deniz suyu yüksekliğinde artış, deniz kıyısında çamurlaşma ve midye, yosun, balık ölüleri, deniz dip balıklarının denizin orta ve yüzeyinde yüzmesi, deniz kıyısında kümeleşmiş balıkların insanlardan ürkmemesi, kümeleşmiş Yunus balıklarında panik halinde göç, depremden 7—8 gün önce balıkçı kayıtlarına göre yakalanan balık miktarında önemli bir artış, karada toprak altından gelen deniz dalgası sesi vb. gibi.
2- Hayvanlar
Hayvanlar depremi önceden hisseder mi?
Hayvanlar depremi nasıl hisseder?
Depremi önceden hisseden hayvanlar hangileridir?
Hayvanların depremi önceden hissetmesi, işitme frekans aralıkları nedeniyle çok normaldir. İnsanlar saniyede 20 – 20.000 Hz frekanslı sesleri duyabilirlerken, köpekler 100.000 Hz, fareler de 40.000 Hz frekanslı sesleri duyabilmektedirler.
Bazı hayvanlar deprem öncesinde meydana gelen manyetik alandaki değişiklikleri ya da yerkabuğundan salınarak atmosfer havasına karışan iyonize radon gazını algılamakta ve bunun sonucunda deprem bölgesinden kaçmaktadırlar.
Bu anormal hayvan davranışları çok önceden beri bilinmektedir ve incelenmektedir. Hayvanlar, yaşadıkları ortamlarda meydana gelen değişikliklere karşı oldukça duyarlıdırlar. Ancak çok değişik nedenlerle olabilecek hayvanların davranışları ile depremlerin yeri zamanı ve büyüklüğünü önceden tahmin etmek arasında bilimsel bir ilişki kurabilmek oldukça zordur. Sadece karıncalar değil pek çok hayvanda birbirinden farklı biçimde hayvan davranışları sergilendiği gözlemlenerek klinik olarak zaten bilinmektedir. Hayvanların bu tür anormal davranışlarının altında yatan tek neden deprem olmayabilir.
Köpeklerde çok yüksek sesle, uluma ve ağlama, havlayarak sahibini bina dışına çıkarma, bir şey yemememe, tek doğrultuda koşturup geri dönme, toprağı kazma, göğe bakma, yeri dinleme, sahibini ısırma, ortadan kaybolma, kümeleşme.
Kedilerde evi terk etme, ortadan kaybolma, huzursuz ve hazince ağlama, yavrusunu bina dışına taşıma, tırmanma, karın üzeri yerde sürünme, sahibinin kucağından inmeme, sahibini ısırma, yemek yememe.
Koyunlar, hazince meleme, kümeleşme.
Sığırlarda, böğürme, kümeleşme, tek doğrultuda dizilme, otlaktan ahıra dönmemekte ısrar, sağılırken saldırganlaşma, sahibine yakın durma isteği.
Atlarda, tepinme, horuldama, sıçrama, çiftlikten kaçma.
Karıncalarda, yuvadan çıkmak, hırçınlaşma, ölü sayısında ki artışlar ve kümeleşme.
Hayvanlar kayaların çıkarttıkları düşük frekanslı “titreşimlerden” mi yoksa yüksek frekanslı “titreşimlerden” mi rahatsız oluyorlar, henüz tespit edilememiştir.
Bilmemiz gereken depreme engel olmak mümkün değildir. Fakat depremin zararlarını aza indirmek mümkündür. Depremle yaşamak, binayı sağlam ve yeni tekniklere göre yapmak lazım. Binayı yaparken demirinden, kumundan, çimentosundan çalmak veya atılan betonları mevsiminde atmak, gerekli sulamaları yapmak ve diğer gereken uygulamaları yerine getirmek şarttır.
Binalar depremde yıkılınca da “İlâhî takdir!. Ne yapalım!. Deprem ülkesindeyiz!.” demek doğru değildir. Hemen her depremde gözlemlediğimiz düzgün, iyi yapılmış binalar sağlam kalırken, malzemelerinden çalınmış veya malzemeler kısıtlı kullanılmış binaların depremde yıkılması, mazeret değil, kader değil, cinayettir.
Demek yapılması gereken mevcut binaların dayanıklılıkları arttırılmalıdır. Şunu da bilmeliyiz ki; depremin şiddeti Allah’ın takdiriyledir. Siz 7 veya 8 şiddetine göre bina inşa edersiniz, Cenab-ı Hak ve Kahhar-ı Mutlak depremin şiddetini 9 ve üzerinde verir. Yani kurtuluş yok, Zelzele-i Azim, Zelzele-i Kıyamet olan dünyanın zelzelesinden kurtulmakta mümkün değildir.
Ancak “Tedbir, Takdir, Tevekkül”ü uygulamak ve uymak gerekir. Biz insanlara düşen görev; maddî ve manevî tedbir almak, kadere teslim olmak ve takdir edilene boyun eğmek, deprem anı ve sonrası teslimiyet göstererek sabır içinde şükretmektir.
adarselim@gmail.com