İnsanoğlunun Kurban Bayramında, kurban kesme ibadetinden daha sevap bir iş yoktur. Bir hadiste şöyle buyrulmuştur:
“İnsanoğlu kurban kesme gününde Allah katında kan akıtmaktan daha makbul bir amel işlememiştir. O Kurban kıyamet günü boynuzu, tırnağı ve postuyla gelir. Kesilen kurbanın kanı toprağa düşmeden evvel Allah’ın katına ulaşır. Şu halde gönül hoşluğuyla kurban kesiniz.”
Zeyd b. Erkam sorar:
– “Ya Resulallah bu kurban kesme olayı nedir?
– Atanız İbrahim’den kalma bir gelenek/bir sünnettir.
– Bizim bundan kazancımız ne?
– Kurbanın her kılına karşılık bir sevap.” Yine kurban kesmenin fazileti ve sevabıyla alakalı Allah Rasulü (sav) şöyle buyuruyor:
– Para, kurban bayramı günü kurbana harcandığından daha iyi bir yere harcanmaz.
– Cimrilerin en kötüsü (vacip iken) kurban kesmeyendir.
– Kurbanın postunun her kılına ve her parçasına bir sevap vardır.
– Kurbanlarınız, semiz olsun.Onlar, Sıratta bineklerinizdir.
– Kurbanın derisindeki her tüy sayısınca size sevab vardır. Kanının her damlası kadar mükâfat vardır. O sizin mizanınıza konacaktır. Müjdeler olsun!..
– Kurbanlarınızı gönül hoşluğu ile kesin! Çünkü hiçbir Müslüman yoktur ki, kurbanını kıbleye döndürüp kessin de, bunun kanı, boynuzu, yünü, her şeyi kıyamette kendi mizanına konan sevabı olmasın!..
– Sevap umarak kurban kesen, Cehennemden korunur.
– Kurban Bayramında yapılan amellerden, Allahü teâlâ katında, kurban kesmekten daha kıymetlisi yoktur. Daha kanı yere düşmeden, Allahü teâlâ onu muhafaza eder. Onunla nefsinizi tezkiye edin, onu seve seve kesin!..
– Kurbanların en hayırlısı boynuzlu koçtur.
– Ya Fatıma, kurbanının yanına git!. Kesilirken orada bulun!. Yere akacak ilk kandamlası ile geçmiş günahların affedilir.
– Kesilen kurban, kıyamette, etiyle, kanıyla 70 kat büyüyerek mizana konur” buyurmuştur.
Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyrulmaktadır:
“Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (onları kurban ederken) Allah’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.” (Hac, 22/28)
Ayette “belli günlerde” ifadesi İslâm âlimlerinin çoğunluğuna göre, bu belli günler Zilhicce’nin ilk on günüdür. Onuncu günü Kurban bayramının ilk günü olmaktadır.
“Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık. İşte sizin ilâhınız bir tek ilâhtır. Şu hâlde yalnız O’na teslim olun. Alçak gönüllüleri müjdele!” (Hac, 22/34)
“Kurbanlık büyük baş hayvanları da sizin için Allah’ın dininin nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf saf sıralanmış dururken (kurban edeceğinizde) üzerlerine Allah’ın adını anın. Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan siz de yiyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin. Şükredesiniz diye onları böylece sizin hizmetinize verdik.”
“Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Fakat O’na sizin takvanız (Allah’a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır.” (Hac, 22/36-37)
Bu ayette kurban kesmenin, Allah’ın hatırlanması, yeryüzünde mevcut bütün hayvanların Allah’ın mülkü olup, sırf rahmet eseri olarak insanların istifadesine verilmiş olduğunun bilinmesi için emir olduğu belirtilmektedir.
İnsanın yaptığı bütün ibadetler gibi kurban kesmesine de Allah’ın ihtiyacı yoktur. Ancak Allah, kurban kesme emriyle kullarını imtihan etmekte, onların takvalarını, ilâhî emre itaatteki titizliklerini, Allah’a yakınlık derecelerini ölçmektedir. Kur’an’da bu husus şöyle belirtilir:
“Onların ne (sadaka edilen) etleri, ne de kanları hiçbir zaman Allah`a (yükselip) erişmez Fakat sizden O’na (yalnız) takva (Allah’ın emirlerine itaat ve yasaklarından ictinab titizliği) ulaşır.”
Bu ayette de kesilen kurbanlardan gaye; “ihlâs, takva ve Allah`a yaklaşmadır.” Maksad, Allah’ı verdiği nimetleriyle hatırlama ve O’nun rızasını kazanmaktır. Bu maksad ve gaye olmadıktan sonra kesilip dağıtılan etlerin, akıtılan kanların, ne kadar çok olursa olsun, Allah katında hiçbir değer ve kıymeti yoktur.
Kurban aynı zamanda Hz. İsmail (as)’ın Allah için kurban edilmekten bir lütuf eseri olarak kurtuluşunun hatırlatılmasına da vesiledir. Cenâb-ı Hak, İbrahim (as) büyük bir imtihana tâbi tutmuş, sevdiği biricik evlâdını Allah için kurban etmesini istemiştir. Hz. İbrahim ile oğlu İsmail, her ikisi de bu isteğe, tam bir teslimiyet ve sadakat içinde uymuşlardır. Hazret-i İbrahim oğlunu kesmek üzere yatırmış ve bıçağı boynuna çalmıştır. Fakat bıçak İsmail (as)’ı kesmemiştir.
Cenâb-ı Hakk’ın muradı, Hz. İsmail`in kesilmesi değil, baba-oğul iki şanlı nebinin erişilmez teslimiyet ve sadakatlerinin, feragat ve fedakârlıklarının, melekler ve kıyamete kadar gelecek bütün insanlar tarafından bilinmesi, daima hatırlanması idi. Bu hikmet tahakkuk ettiği için, bıçağa İsmail’i kesmemesini emr etmiş; Hz. İsmail’in yerine onlara Cennetten bir koç göndererek onu kurban etmelerini istemiştir. İşte kurban kesmek; bu büyük ve ibretli hâdisenin yıldönümünü kutlama ve hatırlama mahiyetindedir.
İLGİLİ YAZILAR
KURBAN İBADETİ
KURBAN İBADETİ VE TAKVA
adarselim@gmail.com