Un ve şeker küçük büyük hepimizin vazgeçilmezlerindendir. İnsanlarımızın tatlı yeme alışkanlığı deyimlerde bile yerini almış. “Tatlı ye tatlı konuş” şeklinde beyne mesajlar gönderilmektedir.

Ancak bu tatlıların “acılığı” hiç düşünülmeden şekerde acılık olur mu? Şekerden acılıkta nereden çıktı? denebilir. Ancak ülkemizde insanların çoğunluğu 7’den 70’e şekerin acılığını hiç düşünmeden tüketiyor.

Şekerin fark edilmeyen asıl acılığı “doğal olmayan kimyasal boyalar” şekerimizin acılığını oluşturmakta, buna bir de “yapay tatlandırıcılar” eklenmektedir. Bu iki acı birleşince insanlarda yıllar sonra görülen sancıları yavaş yavaş ortaya çıkmaktadır.

Yapay tatlandırıcılar kimyasal yolla elde edildiği için besin değeri olmayan bileşiklerdir. Bunlar enerji vermeyen, kan şekerini yükseltmeyen kimyasal tatlandırıcılar olarak bilinirler. Yapay tatlandırıcılar, normal şekerden 550 daha kuvvetli sakkarini, 200 kattan daha fazla güçlü aspartamı, 40’tan daha fazla siklamatı içerdiğini örnek verebiliriz. İşte bunlar şekerin yerine kullanılan yapay tatlandırıcılardır.

Zararlarını hiç düşünmeden her renkten, her çeşit, insanlar özellikle de bayanların kendilerini makyajlayıp, cilaladıkları gibi, kimyasal boyalarla aynı şekilde yiyecekleri de makyajlamaktadırlar. Çünkü kimyasal boyalar gıdaların albenisini artırmakta, aldatıcı halleriyle göze çok güzel gözükmekte, renklerin diliyle insanlara hitap etmektedir. Kimyasal tatlandırıcılar ise, iştahı açan, yedikçe yediren, mide kapıcısı olan dile rüşvet olan, o tatlılık midenin gönder emriyle daha da çok tüketilmektedir.

Bunlar hassas kişiler ve bazı bünyelerde baş ağrısı, yüksek tansiyon ve deri kızarıkları, egzama, kaşıntı ve ishale sebep olabilmektedir.

 

adarselim@gmail.com