Erkân-ı imaniyenin her birinin ayrı ayrı pek çok belki hadsiz meyveleri olduğu gibi, mecmuunun birden çok meyvelerinden bir meyvesi, koca Cennet ve biri de saadet-i ebediye ve biri de belki en tatlısı da rü’yet-i İlahiyedir. (Asa-yı Musa, 79)

Evet, “Tesadüf, şirk ve tabiat”tan teşekkül eden fesad şebekesinin âlem-i İslam’dan nefiy ve ihracına, Risale-i Nur’ca verilen karar infaz edilmiştir.” (Mesnevi-i Nuriye, 181)

  • Erkân-ı imaniyenin kutb-u a’zamı olan iman-ı billahtır. (S)

  • Erkân-ı imaniyenin hakaikını göz ile görüp, melaikeyi, Cennet’i, âhireti, hattâ Zât-ı Zülcelal’i göz ile müşahede etmek; kâinata ve beşere öyle bir hazine ve bir nur, ezelî ve ebedî bir hediye getirmiştir. (S)

  • O çeşit mes’elelerdeki şübheler, erkân-ı imaniyenin za’fından ileri geliyor. O SÖZLER ise, erkân-ı imaniyeyi tamamıyla isbat ederler. (M)

Erkân-ı imaniye altıdır. İman-ı billahtan başka, iman-ı bilyevm-il âhir gibi rükünler var. Bu rükünler ise, mümkinatın vücudlarını ister. O muhkem erkân-ı imaniye, hayal üstünde bina edilmez! (Mektubat, 448 – 449)

Hem hayatın hakikatı, altı erkân-ı imaniyeye bakıp, manen ve remzen isbat eder. Yani: Hem Vâcib-ül Vücud’un vücub-u vücudunu ve hayat-ı sermediyesini, hem dâr-ı âhireti ve hayat-ı bâkiyesini, hem vücud-u melaike, hem sair erkân-ı imaniyeye pek kuvvetli bakıp iktiza eden bir hakikat-ı nuraniyedir. (Lem’alar, 330)

İman altı rüknünden çıkan öyle bir vahdanî hakikattır ki, tefrik kabul etmez. Ve öyle bir küllîdir ki, tecezzi kaldırmaz. Ve öyle bir külldür ki kabil-i inkısam olmazlar. Çünkü her bir rükn-ü imanî, kendini isbat eden hüccetleriyle sair erkân-ı imaniyeyi isbat eder. Her biri her birisine gayet kuvvetli bir hüccet-i a’zam olur. Öyle ise bütün erkânı, bütün delilleriyle sarsmayan BİR FİKR-İ BÂTIL, hakikat nazarında bir tek rüknü, belki bir hakikatı ibtal edip inkâr edemez. (Şualar, 237)

İki temsil ile izah etmeye çalışalım:

Elektrik SERİ BAĞLANTI yapıldığında altı adet ampülün hepsi yanarken ve aydınlık nur ve ışık saçarken, herhangi birinde bir kopukluk olursa tüm ampüller söner ışık vermezler. Bu altı ampülü altı imanın şartı olarak kabul edelim. İmanın rükünlerinden hangisini inkâr ederseniz ediniz diğer rükünlerde inkâr edilmiş olur. Yani tecezzi ve bölünme kabul etmez.

Bir örnek daha verelim. Şimdi çok nadir bulunan fakat eskilerde çok yaygın olan elektrikli TAŞ OCAKLAR vardı. Şimdi değişik modelleri ve muhtelif aynı işi gören elektrik aletleri çıktı. Yemek yapmak, su kaynatmak hatta ısınmak için kullanılırdı. Taş ocağın altı oluğu ve bu oluklardan geçen büklümlü ince teller vardı. Fişi elektrik prizine taktığınızda kıpkırmızı olurdu. Yani her olukta aktif faaliyet vardı. Çünkü SERİ BAĞLANTI ile çalışan bir sistem idi. Telin her iki ucu taşın altına geçerek orada bağlanır ve fişin takılacağı yuvaya giderdi. Şimdi siz bu altı oluktan geçen tellerin neresinden keserseniz kesiniz tümü söner ve hiçbiri iş görmez hale gelir. Hatta taşın arkasında bağlantı yapan teli de kesseniz aynı sonuç meydana gelir.

Temsilde hata olmasın imanın altı rüknünü taş ocaktaki altı oluktan geçen ince teller olarak kabul edersek, siz hangi olukta bir kopukluk meydana gelir veya getirirseniz, taş ocaktaki faaliyet son bulur. Artık hiçbiri iş görmez hale geldiği gibi, aynen imanın rükünleri bir bütündür, parçalanma, bölünme, tecezzi, inkısam kabul etmediği için bir rükün inkâr edilir veya kabul görmez reddedilirse ya da yok denilirse imanın diğer rükünleri de inkâr edilmiş olur.

Tavsiyem odur ki; Risale-i Nur Niçin Erkân-ı İmaniyeye Tahşidat Yapıyor? başlıklı yazıyı okuyunuz.

 

 

adarselim@gmail.com